kariyerinin zirvesindesin, lisenin popüler çocuğu, insanların yarısı sana sinir oluyo ama belli edemiyolar, bas gitara geçmişsin falan.
dal
, kriz yönetiminde tam bi hayal kırıklığısın. eğlence ararken yarattığın sorunlar tüm hayatını
ecek. o çocuğu zaten çok sevmiyosun, niye bursa'ya getiriyosun yanında. o çocuk ağzına çok pis sıçacak bu biiir. o çocuğa inat aslında aşık olmadığın bi kızın peşinden sırf çok güzel ve çok akıllı diye gidip, bütün çevreni ardında bırakacaksın. bu süreçte kıza da tonla yalan atacaksın. o seni çok sevecek, üç sene kızın amına koyacaksın ama hayatının geri kalanında da o senin amına koyacak, pek iyi bi anlaşma değil ha? ama
tir et yapacak bişeyin yok bu konuda, kız kelimenin tam manasıyla american beauty.
gelelim yaz aylarına. ameliyattan bi gece önce annene "olmak istemiyorum." diyeceksin ama seni dinlemeyecek. çık hastahaneden koşa koşa in vatan caddesine atla bi taksiye doğru yeni kapı'ya, ordan da sabah ilk seferle yalova'ya. o ameliyat senin dibe vurup kafandan milyonlarca kıvılcımın çıktığı nokta işte. çok merak ediyosun ya, söyleyeyim; bi
e yaramayacak. 6 ay ayağa kalkamayacaksın, o kız sana hesap sormaya başlayacak, kilonu ikiye katlayacaksın. bak hala toparlayamadım bu durumu, kaslarım yeni yeni eski belirginliğine kavuşuyo.
hani yurtta her gece yatmadan dolaşıp herkesi öpüyosun, her etütte bi şarkı, şiir yazıyosun ya; o mutlu, üretken çocukla bi sonraki sene vedalaşıyosun. insanlığa olan inancını on yedinde kaybediyosun. yazdığın son dizeler "let's get out of here, fuck them in the ear." oluyo, artık bişeyler yaratmaya mecalin yok.
sonuca gelirsek henüz mutlu son yok ama, yaşadığın hiçbişeyden pişman da olmayacaksın. unutma bi erkeğin büyümesi için yakan tecrübelere ihtiyacı vardır ve bi erkeğin acı tecrübesi, onun geleceği olamaz. bu gün kendinden hoşnut, iflah olmaz bi
ysan, bunun tek sponsoru o tecrübe.