151
grubun iddialı 3 takımı var zamkiler. birisi ilk hafta yendiğimiz istiklalspor, diğeri de yavuzlarspor. birde biz varız. şu ana kadar 3 de 3 yapan iki takım var. birisi biziz, diğeri de yavuzlarspor.
* ilk hafta yendiğimiz takımın yani istiklalspor'un
* 6 puanı var.
şimdilik durumlar böyle ama ileride çok karışacak. bu haftaki rakibimiz grubun orta kaliteli takımlarından birisi. genç ağırlıklı. çocuklar tecrübesizler ama yetenekliler, kendi çaplarında bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. yani yaş ortalaması olarak bizden iyiler. dinamik, hareketli, enerjik bir takım.
edit: hax arası.
152
rezerved.
maçlar uzun soluklu olsun aga :D
#199577 charizard | 16/08/2013 03:25
153
bu arada hocamız idmanların temposunu biraz daha artırdı. kimsenin gevşemesini istemiyordu. Ne de olsa form tutmuştu takım. Havaya gireceğimizden korkuyordu. Çünkü bunun örneklerini hoca futbolculuk yıllarında defalarca tecrübe etmişti.
Bize bazen futbol oynadığı zamanlardan bahsederdi. Disiplini çok sevdiği için tam bir görev adamıydı. Fazla süslü futbolu sevmezdi. Kafasındaki ilk 11 i kolay kolay değiştirmezdi. İdmanları ara ara durdurur, hatalarımızı anlatırdı. Özellikle bizim kaptanla çok fazla fikir alışverişi yapardı.
İyi bir tempo yakaladığımızı, artık basit bir takımda karşımıza çıksa bize karşı daha iyi oynayacağını söylüyordu. Hiç şüphesiz hocanın haklı olduğunu anlamamız gecikmeyecekti.
154
4. maçımızın hazırlıklarına kondisyon çalışmasıyla başladık. Özellikle ilk gün hoca pestilimizi çıkardı. Yaklaşık 1,5 saat belli tempolarda koştuk. Ara ara dinleniyorduk tabi. Kondisyon çalışmalarının bir numarası kaptanımızdı. En önde o koşardı. Murat ile beni de yanına çağırır beraber koşardık. Bunu bilerek yapardı, gençleri severdi ve çalışmamızı isterdi. Koşarken ara ara muhabbet ederdi bizimle. Bizde koşmaktan çok muhabbetini dinlemek için yanında takılırdık.
Bazen çok zorlanırdım ama kaptandan geriye düşmemeye çalışırdım. Murat zaten tam bir kondisyon adamıydı. Çok severdi koşuları, deparları, ikili mücadeleleri. Allah vergisi işte adamın boyu kısa ama güçlü bir fiziği var. Kolay kolay yıkılmazdı.
İlk idmanımız bitince evlere dağıldık. Çok yorgun olduğum için hemen duş alıp uyudum.
155
İdmandan kalan vakitlerde bizim dükkanda çalışıyordum. Çalışmaktan çok gelen geçenle, esnaf ağabeylerle sohbet ederdim. Çok fazla konuşmayı seven bi tip değilim, genelde ağabeylerimiz anlatır, bende dinlerdim. Onlarda severek anlatırlardı.
Bazen esnaflarla toplanır öğlen yemeğini hep beraber yerdik. Kimisi ekmek getirir, kimisi domates. Takımdaki birliktelik nasılsa esnaflar arasında da öyle bir uyum vardı. Herkes birbirini tanır, sever, sayardı.
Biz mahallenin küçüklerine ağabeylik yaparken, mahallenin büyükleri de bize ağabeylik yapardı. Bazen dükkanı bırakır, mahalledeki çocuklarla top oynardım. Kızlarla ip atladığım bile oldu. Küçükler işte napacaksın, eğleniyoruz kendimizce.
İdman dışında vaktimin büyük bir kısmı böyle geçerdi. Mahallemizde bir tane cami var. Çay ocağına uğrar, onlarla sohbet ederdim. Gençliklerinden bahsederler, oğlum bunları bunları yapma, senin yaşında torunumuz var diye bol bol nasihat ederlerdi. Cuma namazlarını kaçırmadığım için hemen hepsi beni tanırdı.
Özellikle bizim cami hocasını sorular sorardım. Hocam bu nasıl oluyor, ne yapmalıyız, niye böyle falan. Oda anlatırdı. Hem çayımızı içer, hem sohbetimizi ederdik.
Sonra arkadaşlara uğrar, aileleriyle konuşurdum. Arkadaşlarımın çoğunun ailesiyle muhabbetim vardır, hala öyle. Keza arkadaşlarda benim ailemle muhabbet ederler. Hatta birbirimizin babasının taklidini yapardık. Özellikle bizim arkadaş 2-3 kere işletmişti beni telefonda.
in tekiydi, iyi taklit yapıyordu.
Mahallede günlerimiz eğlenceli geçiyordu.
156
İdman vakti geldi zamkiler. Hazırlanıp idman yapacağımız sahaya gittim. Saha yakın olduğu için yürüyerek gidiyorum. İdmana ilk gelenler biz oluyoruz genelde. Ya murat, ya ben ya da bizim kaptan. Kaptanın işi uzadığı zaman haber gönderir, biraz gecikeceğini söylerdi.
Bu idmanımız hafif tempolu koşuyla başladı. Biraz topla çalıştıktan sonra tekrar kondisyon çalışmaya başladık. İlk günkü idmana göre daha hafifta. Rakip genç olduğu için hoca kondisyona yükleniyordu.
Cuma günkü idmanda ise taktik ve top ağırlıklı çalıştık. İlk yarı golü bulmamız lazım falan diyordu. Rakibin çözülmesi için mutlaka golü bulmalıyız diye vurgu yapıyordu. Maçın taktiği anlaşılmıştı. İlk yarı tempolu ve pres yaparak oynayacaktık.
Geri dönüşleri ihmal etmememizi, defansta hata yapmamamızı ve enejimizi dikkatli kullanmamızı istiyordu. Dedim ya hoca riski sevmiyor, sağlamcı ve rakibi iyi analiz etmiş.
Maç günü hocanın dedikleri bire bir çıkacaktı.
157
bu akşamki zirveden sonra devam edeceğim. şimdi hazırlık yapmam lazım. görüşürüz kenksler.
158
devam etmemiş :O
159
devam et zamki :D:D:d:d
#201852 cordelio | 18/08/2013 18:13
160
ee hadi 2 gün oldu bekliyoruz
161
nereye kayboldu lan bu ıbık.
162
takım otobüsüyle stada doğru hareket etmeye başladık. normalde herkes kendi imkanlarıyla stada gidebilirdi ama hoca herkesin bir arada maça gitmesini istiyordu. bu bize ekstra motivasyon sağlıyordu. birbirimizle şakalaşıyor, taktikler veriyor, rakip takımda hakkında konuşuyorduk.
muratı da yanıma alıp bizim büyüklerle gevezelik yapardık. bizim on numaraya 'abi ensendeyim, ona göre' deyip, takılırdım. cevap vermezdi vedat abi, sadece gülümseyip kafasını çevirirdi. ancak oda bunun farkındaydı, formayı kaptırırsa artık rüyasında görürdü.
taraftarlarımızda günden güne çoğalıyordu. taraflı tarafsız herkes sadece bizim maçları değil iyi oynayan, futbolu zevk veren takımları izlemeye geliyordu. taraftar ise bizim için büyük kazançtı. bir anlamda saygınlık demekti. taraftarı seven bir takımdık ve desteklenmek herkes gibi bizimde hoşumuza gidiyordu.
soyunma odasına adım atar, atmaz üstümüzü başımızı değiştirip hocayı dinlemeye başladık. hoca yine beni ilk 11 e yazmamıştı, aldırmıyordum. buna rağmen dediklerini dikkatle dinliyordum.
ilk 30 dakika baskılı oynamamızı istiyor, enerjimizi kontrollü kullanmamız gerektiğini belirtiyordu. rakip genç ve enerjikti. eğer yorgun yakalanırsak bizim üstümüze daha rahat geleceklerini söylüyordu. Özellikle 10 numaramız vedat abi, 9 numara ve murat'a ayrıca taktik verdi. defanslarının üzerinize çok geleceğini, sizinle oynayacağını, sinirlendireceğini söylüyordu. murattan korkusu yoktu, çünkü murat güçlü ve kondisyonu iyiydi, bir şekilde mücadele ederdi. ancak vedat abinin yaşı ve kondisyonu bizim kadar iyi değildi. sinirlerine hakim olmasını üstüne basa basa söylüyordu.
çıkmadan önce defansa son kez uyarısını yaptı. ilk 30 dakika önde oynayacaksınız. kontra ataklara hazırlıklı olun ve ilk basan siz olun. eğer hazırlıksız yakalanırsak golü kalemizde görebilirdik. orta sahaya ise topla fazla oynamamalarını, hızlı ve paslı bir şekilde topu kanatlara ve ileriye taşımalarını söyledi.
takım sahaya çıkmadan önce rakip genç, enerjik ve dinamik ancak sizde tecrübelisiniz. bu bizim için zor maçlardan birisi olacak. eğer bu maçı alırsak büyük bir avantaj yakalayacağımızı söyledi. Hepinize güveniyorum. hadi şimdi çıkın ve futbolunuzu oynayın deyip takımı sahaya uğurladı.
Artık maç başlayacaktı. Taraftarlar, oyuncular, hocamız ve ben düdüğün çalmasını bekliyorduk..
163
ilk 5 dakika kontrolsüz bir şekilde geçti. bizim takım sahada yavaş yavaş yerini konumlandırmaya çalışıyordu. 6. dakikada sol taraftan serbest vuruş kazandık. hocanın dediği gibi hemen hemen bütün takım içerdeydi. itişler, kakışlardan dolayı hakem bizden 2 rakip takımdan 2 kişiyi ceza sahasına çağırıp ikazda bulundu. gariptir ki bizim takımdaki 2 kişiden birisi murat, diğeri vedat abiydi.
serbest vuruş kullanıldı. kalecileri hızlı bir şekilde çıkıp topu kontrol etti ve hiç durmadan oyunu başlattı. sağ kanattaki rakip oyuncu topu hiç bekletmeden orta sahanın sol çizgisine doğru pasladı. hazırlıksız yakalanmıştık. belki sahada olsaydım bunu göremezdim ancak yedek klübesinden oyunu daha iyi okuyup, daha iyi görebiliyorsunuz.
sol çizgideki rakip oyuncu topla birlikte hareket etmeye başladı. bizim defansıda yanında sürüklüyordu. bu esnada içeriye doğru hareketlenirken ceza sahası içine de başka bir rakip oyuncu hareketleniyordu. enterasan bir şekilde 3 e 3 yakalanmıştık. soldan hızla hareketlenen çocuk bizim defansı çalımlayınca önünde boş bir alan belirdi. kaptanımız ise tereddütte kalmıştı. ya çocuğa doğru hareketlenip beraberinde tuttuğu adamdan vazgeçecekti veyahutta bizim kaleciyle baş başa kalmasını izleyecekti. hızlı karar vermesi gerekiyordu ve müdahale etmek umuduyla tuttuğu oyuncuyu bırakıp solda ceza sahası içinde olan oyuncuya yöneldi.
bizim kaptanı gören çocuk topu ceza sahası içine doğru yuvarladı. ve rakip forvetleri kaleciyle baş başa kaldı. bu posizyonu hocamız yaklaşık 10 saniye kafasını iki eliyle arasına alıp izleyecekti. tedirgin olduğu hareketlerinden anlaşılıyordu. forvetleri topu kontrol etmeden gelişine vurdu. heyecandan olacak ki % 100 lük bir gol posizyonunu inanılmaz derecede kötü vurarak auta attı. halbuki topu kontrol edip yavaşca köşe bırakabilir ya da hemen yanındaki arkadaşa paslayıp golü bulabilirlerdi.
164
dakika 8 de inanılmaz bir gol kaçırmışlardı. rakip takımın hocası onları alkışlıyor, afferin oğlum, biraz daha dikkatli ve sakin oynayın deyip kenardan telkinlerde bulunuyordu. bizim hoca ise ufaktan terlemeye başlamıştı. top auta çıktıktan sonra hışımla kendisine ayrılan yerin dışına çıkıp bağırmaya başladı. kaptanımız ise daha maçın başı olduğu için kimseye kızmadı ancak oda bu pozisyondan sonra daha dikkatli oynaması gerektiğini anlamıştı.
dakika 13 yavaş yavaş oyunu rakibin üzerine yıkmaya başladık. ve ilk dakikalarda hazırlıksız yakalandığımız gol pozisyonunun şaşkınlığını üzerimizden atıyoruz. sağ kanattan gelen ortaya vedat abi iyi yükselerek kafayı vurdu. top üstten auta çıktı.
dakika 15 presi yiyen rakip takım defansı topu kaptırınca murat ceza sahası dışından topa vurdu, kaleci son anda kurtardı.
dakika 22 ve 23 ard arda yakaladığımız iki pozisyonu iyi değerlendiremedik. özellikle vedat abi topu ıskalayınca kaleciyle baş başa kalma fırsatını kaçırmış olduk.
dakika 27 murat'ın ara pasıyla topla buluşan 9 numaramız topu sağ direğe nişanladı. özellikle bu pozisyonda taraftarlar ve ben gol diye ayağa kalktık ancak direk buna müsade etmedi.
ilk yarım saat tempolu oynuyorduk. özellikle onların yarı sahasında pres yaptığımızda hata yapıyorlardı. dedim ya genç oldukları için sürekli hata yapıyorlar. ancak golü bulmamız lazımdı. golü atarsak rakip çözülecek ve bu sefer daha rahat bir futbol oynayacaktık. gol atamadıkça ise takımın sinirleri biraz daha geriliyordu.
çünkü ilk defa bir maçta bu kadar tempolu oynuyorduk ve takım bu tempoyu 90 dakikaya kadar taşıyamazdı. 60-65 dakika bile taşıyacağını düşünmüyordum. Sıcak ve tempo iyiden iyiye hem takımın moralini bozacak, hem motivasyonunu düşürecek, hem de sinirlerini gerecekti.
ancak oynanan futbol iyiydi. ilk pozisyonun dışında yaklaşık yarım saat boyunca tek kale oynadık. ve maç devam ediyordu..
165
çıkarsın vedatı artık :d
166
dakika 34 takım rüzgarı iyice arkasına almıştı. yedek klübesinden izlediğim en zevkli maç bu galiba diyordum kendi kendime. hızımızı faullerle durdurmaya çalışıyorlardı. bu sefer sağ kanattan serbest vuruş kullanacağız. ceza sahasının içi tıklım tıklım. gözüm bizim kaptanın üstündeydi. hava topları iyiydi ve iri yarı bir adamdı. murat ve bende genelde ceza sahasında kaptana yakın oynardık. çünkü o içeriye girmişse mutlaka top ona atılırdı.
bu arada içeride hareketlenmeler yine devam ediyordu. serbest vuruşu kullanılır kullanılmaz hakem düdüğü çaldı. kalabalıktan göremiyordum. ceza sahasında iki kişi birbirini itekliyordu, sonra vedat abinin çocuğun üzerine yürüdüğünü gördüm. kaptan hemen olaya müdahale edip vedat abiyi sakinleştirdi ancak sarı karttan kurtulamadı. hakem iki oyuncuya sizi daha önceden uyarmıştım gibi bir şey söyleyerek sarı kartını çıkardı.
bu durum bizim için hem avantaj, hem de devavantaj olabilirdi. vedat abi vakit geçtikçe sinirleniyordu, yanlış bir harekette oyun dışı kalabilirdi. keza rakip oyuncu ise defansın en hareketli ismiydi, aynı zamanda kaptandı. onun yapacağı yanlış bir hareket ise oyunu tamamıyla bizim lehimize çevirebilirdi.
vedat abiyi hocada, kaptanda, takımda iyi tanıyordu. ve yedek klübesinde atılacağı için endişe ediyordum. keza hocada bunun farkındaydı ancak daha erkendi. maça daha çok vardı.
herkes tekrar pozisyonunu aldıktan sonra serbest vuruş kullanıldı. top fasolu bir şekilde arka kale direğinin oraya doğru inerken muratın hareketlendiğini gördüm. topa dokunmasıyla üst direkten döndü. top takibi müthişti ve topun kokusunu hissediyordu murat. zor pozisyonda olmasına rağmen topa vurmuştu. ancak şansızdı.
dakika 40 yedek klübesinde oturmayı bıraktım. hemen hocanın arkasında ayakta izlemeye başladım maçı. gol olmasını bekliyordum..
167
dakika 42 rakip takım iyice geriye yaslanmaya başladı. topu çıkarmakta zorlanıyorlardı. ya taca atıyorlar ya da bizim sahaya doğru vuruyorlardı. özellikle 43. dakikadan 7 numaramız ceza sahası dışından topa öyle bir vurdu ki kalecinin hareketsiz kaldığını gördüm. top defansa çarpmıştı. kaleci solda kontrpiyede kalmıştı, top ise sağ köşeye doğru gidiyordu.
o an sanki zaman durmuş gibiydi. taraftarlar, hocamız, oyuncular topun kaleye doğru süzülüşünü izliyordu. birden 'tak' diye bir sesin gelmesiyle herkes uyanmıştı. top sağ direğe sert bir şekilde çarpıp ceza sahası içine düşmüştü. bir topumuz daha direkten dönmüş, rakip ne yapacağını şaşırır hale gelmişti. bir an önce ilk yarının bitmesini istiyorlardı.
ilk yarı bu sonuçla 0-0 olarak bitti. Mükemmel bir futbol oynamıştık. Müthiş bir şekilde alkışlarla takımı soyunma odasına uğurluyordu taraftarlar. kaptanla göz göze geldik, gülümsedi. Abi mükemmelsiniz, böyle devam edin dedim kendisine. ileride vedat abi rakip takımın kaptanıyla konuşuyordu. kaptan hemen oraya doğru hareketlendi. müdahale etmeseydi muhtemelen vedat abi oyundan atılırdı. bütün dikkati, motivasyonu dağılmış ve sinirli bir yüz ifadesiyle soyunma odasına doğru ilerledi.
hoca beni soyunma odasına çağırmadığı için ben yine tribündeki arkadaşların yanına, gevezelik yapmaya gittim..
168
arkadaşlarla hemen ilk yarının muhabbeti açıldı. onlarda dışarıdan bazı şeyleri görmüştü. vedat abinin çıkarılması gerektiğini yoksa ikinci sarıdan ya da direk kırmızıdan atılacağını söylüyorlardı. takımın çok yorulduğundan bahsediyordu bizim arkadaş. ikinci yarı dikkatli olun falan diyordu.
'banane lan, bu takımın hocası ben miyim' diye söylendim arkadaşa. eşek değil heralde görüyordur oyunu deyince arkadaş kahkahayı bastı. neyse boşver ya deyip yedek klübesine doğru yürüdüm.
bizim takımda soyunma odasından yavaş yavaş çıkmaya başladı. murat normalde direk sahaya yönelirdi ama bu sefer yanıma geldi. çaktırmadan 'ısın. hoca seni oyuna alacak' dedi.
murat'ın böyle söylemesine şaşırmıştım. çünkü hoca oyuna alacak olsaydı beni soyunma odasına çağırdı. adamı iyi tanıyordum. mantalitesini, oyun anlayışını, futbolculara bakışını iyi biliyordum. murat'ın neden böyle söylediğini anlamadım ancak o maçtan sonra bana bunun açıklamasını yapacaktı.
*
kaptanımız sahaya çıkarken hafiften göz attı. ne olur sence dedi? valla abi takım yoruldu, dikkatli olun dedim. artık ikinci yarının başlaması için yardımcı hakemlerin yerini almasını bekledik. ve düdükle 2. yarı başladı..
169
oha nasıl yerDE BÖLMÜŞ
#203936 charizard | 21/08/2013 01:36