1
yurtta kalırken, her gün sadece belirli saatlerde sıcak su veriliyordu duşlara. tabii ki izdiham çıkıyordu asker usulüydü bir de güya ama 12'ler, 11'lerden sıra gelir mi biz küçük zavallılara. neyse bu şerefsizler baya baya banyo yaptıktan sonra sıra bize gelmişti. girdik tam sabunlandım, kafayı ıslatıyorum, kazandaki sıcak suyun bitmesiyle aniden gelmesin mi buz gibi kuyu suyu. bir de bizim duşlar topluydu. kabin şeklinde koca bir yerde, toplamda da 20-30 kabin var işte. aynı anda o sırada kabinde olan kim varsa bağıra bağıra dışarı fırlamıştı ben dahil. sabunlu sabunlu kurulanıp yatmıştık o gece.. şeyy pek hoş değildi yani bu
2
yurdun bavulhanesinde sodyum patlatmıştık. ama o kadar duman çıkabileceğini tahmin etmediğimizden ve bütün koridorun adeta sis altında kalmasıyla yurt müdürü ile güzel(!) dakikalar yaşamıştık. yurt müdürü de aynı zamanda okul müdür yardımcısı ve aynı zamanda kimya hocalarından biriydi. böylece sodyumu laboratuvardan kimlerin çaldığını da bulmuş oldu
*
3
sen de mi fen lisesi yurdunda kaldın
? başka kimse yurtta sodyum patlatıp magnezyum yakmaz.
#232273 leonidass | 10/05/2014 14:46
4
yılbaşı tatilini fazladan 1 gün uzatmak için otobüs biletlerimizi 31 aralık sabahına almıştık. sabah dediğim de bildiğiniz sabah 6'da otobüs kalkacak yani. e tabi yurttan kaçmak da yasak hocalar falan yakalarsa öper. o yüzden biz saat 5 gibi falan uyanıp, bütün yurt malak gibi yatarken sessizce sıvışıp gidecez otobüs garına. neyse biz sabah uyandık tabi ama hava daha kapkaranlık, kışın ortası zaten. aldık çantaları çıktık yurttan, huuuu bir ayaz var dışarıda.abartmıyorum, öyle böyle bir soğuk değil hani, bildiğiniz sanki deriyi maket bıçağıyla kesiyorlar. 'trakya'nın soğuğu' dedikleri olayı o zaman anladım. her neyse biz tam çıktık yola otobüs garına giden minibüsleri bekleyelim derken kafaya dank etti birden arkadaşla benim. ilk minibüs saat 5.45'te kalkıyordu. okul da yolun kenarında ve ilçe merkezine 2,5 km uzaklıkta ıssızda bir yerde zaten. ulan orda beklesek, donarak ölecez resmen. biz de tee oradan otogara kadar koşarak gittik. otobüse bindiğimizde ikimiz de hiçbir uzvumuzu hissetmiyorduk.
5
bazı geceler yemekhanedeki yemekler hiç yeterli olmuyordu ve fazla da yemek istemediğiniz şeylerdi emin olun. bu gibi gecelerde akşam etütlerinden sonra, saat 22.30 gibi 12. sınıflar (bazen 11'lerin feyzlileri) tek tek koğuşları gezerek çiğ köfte siparişi topluyordu. fiyatlarını bile hatırlıyorum. çiğ köfte dürüm 2 tl, ayran 50 kuruş idi. neyse, bunlar bütün koğuşları gezdikten sonra toplam sipariş 300 civarı çiğ köfte ve 150,200 civarı ayran oluyordu. o siparişin gelmesini beklemek, geldikten sonrada etüt odalarında alıp afiyetle yiyip yatmak kadar zevkli bir şey yoktu be.. hey gidi günler
7
yurttaki tüplü televizyona geceleri gizlice ps2 bağlayıp sabaha kadar pes, fifa oynuyorduk. hocalar yakalayacak diye ödümüz kopuyordu gerçi ama bir
olduğu yoktu. gerçi düşündüm de hocalardan korktuğumuz kadar karanlıktan fareden falan korkmuyormuşuz :)
8
12. sınıftayken quanttum adlı inci sözlük yazarının meşhur korku hikayesine denk gelmiştim. neyse ben cumartesi 23.30 gibi başladım bunu okumaya can sıkıntısından, saat 2'de bitirdim hikayeyi. ulan bizimkiler de misafirlikten geç geldiler. geldiklerinde de uyuyamadım gerçi. oturdum sabaha kadar müzik dinledim, nba falan seyrettim. sonraki gecelerde de uyuyamıyorum korkudan. lan dedim bu böyle olmayacak, ertesi gün okula gittim, bizim sınıftaki bir kaç kişiye okuttum bu hikayeyi.
sonra ne mi oldu. whatsapp grubu kurup, her gece sabaha kadar sohbet ettik herhangi bir konu üzerinden. ve işin ilginci paso ateist, agnostik vsvs takılan elemanlar falan her gece uyumaya çalışmadan önce 1 fatiha 3 ihlas okuyordu, ben dahil :)
yaklaşık 2 hafta boyunca böyle devam ettiydi bu işkence
merak edenler için, quanttum'un hikayesi ise şu:
ccc.incisozluk.cc/...
9
gözlerimin önünde bir tane çocuğu gece uyurken altına işettirmişlerdi. iki tane manyak, yarın saat boyunca bir miktar suyu, iki bardak arasında dolaştırdı çocuğun başının dibinde. çocuk, sabah kalktığında utançtan yatağın içinden çıkamamıştı biz gidene kadar. biz biliyorduk ne olduğunu ama bilmiyormuş gibi davranmıştık bir de. hadisene olum kahvaltıya geç kalacaksın, niye yatıyorsun hala falan demiştik. çocuk tabi çıkamıyor yataktan, bir şeyler uydurmaya çalışıyor, hastayım falan diye. sonra biz çıktık gittik de koğuşları kapatmaya gelen nöbetçi hoca çocuğa neler yapmıştır bilmiyoruz.
*
10
yemekhane sırasında beklerken arkamda hoca duruyormuş. ben de telefona dalmıştım bu da enseme vurdu ilerle gibisinden. ben de arkama bakmadan 'bana vuranın anasını
eyim' demiştim. sonra arkama dönmemle birlikte geometri hocasıyla karşılaşmam bir olmuştu. neyseki adam bir şey yapmadı. artık duymamazlıktan mı geldi yoksa duymadı mı bilemiyorum. sağlam korkmuştum ama.
11
alev,esra,selma,asuman
*,sema,elif diye gidiyor akılda kalanlar.
#232374 anahtarci | 10/05/2014 20:08
12
lise sonda iken boş bir derste miydi, teneffüste miydi tam emin olamamakla beraber voleybol topuyla futbol oynamak gibi bir hayvanlık yapıyorduk. arkadaşın birinin vurduğu topa ayak koydum. benden seken top, bir devre altımız olan ve kendi aramızda at olarak nitelendirdiğimiz kızın götüne çarptı. "pofff" diye ses geldi götten. kız da "ahhhh" diye anırdı, evet resmen anırmaydı. "gerizekalı" diye bağırdı ama kim
ler, biz gül sıç yat yerlerdeyiz. sonra ne mi oldu. bu kız, başka bir liseden bir arkadaşımla çıkmaya başladı. daha ondan ayrıldığını bilmeden bu olaya gülen arkadaşlarımdan biriyle aşna fişne olduğunu öğrendim. işin ilginci iki herif de arkadaş. tabi halen öyleler mi bilmem. bu da böyle bir anımdı.
13
dünden beri hiçbir şey kalmamış :((((((888888888
#232416 charizard | 10/05/2014 23:02
14
Pansiyondan çıktım yürüyorum son sınıfım sınavı falan sallamışım koyvermişim her şeyi yaktım sigarayı yağmur da yüzüme tokat gibi vuruyor, kimse yok ara sokaklarda, üzerimde yeşil bi parka ayaklarımda beyaz konvers, ters adamım işte, yolda bi kediye dahi rastlamadım aldım başımı gidiyorum hava atanamamış din kültürü öğretmeni gibi , karanlık biraz loş, karşıdan bi vücut bana doğru yaklaşıyor ama tam benim üzerime doğru geliyor ulan diyorum bu adam kimse yokken beni burda deşer neyse yavaş yavaş siması görünmeye başlıyor, derken gözleri görünüyor sadece, sokak lambası vurmuş yüzüne ama sadece gözlerinde takılı kalıyorum öyle parlamış ki ve öyle kalakalmışım sigara gitmiş düşmüş bile , siyah uzun bir mont ve siyah postallar iri bir vücud fakat bi adama ait olamayacak kadar güzel gözler, yaklaşıyoruz yavaştan kapşonu aniden rüzgarla açılıveriyor, koyurenkli kıvırcık saçları yağmurla raksediyor, rüzgar aralarından kıvrak hareketlerle kayıp gidiyor ve hareketsizce yürüyen hayal ağzına giren saçı düzeltmek için elini kaldırıyor, bir saniye bile ayırmıyorum gözlerimi, hayal görüyorum sanki , o sadece bi karartı, ama gözlerine baktıkça kendimi hatırlıyorum bi anda. Cebinden paket çıkartıyor bi an durup sigarasını yakıyor, devam ediyor yavaş adımlarla, geliyor, geliyor, geliyor... Ve işte 10 adım kaldı aramızda, 9 8 7 6 5 4 3 2 .... Poff ! bana çarptı ve kül oldu uçtu. Hayal işte, içim burkuldu o an adım atamadım, ağlamak istedim ve yolun ortasında çömelip ağladım. Ama devamlı yanımda biri varmış gibi hissettim, başımı kaldırdım ve geri döndüm, yurda gidip uyumak en iyisiydi, adımımı atacaktım ki ağaçların altından bir ses yankılandı " bence gereksiz bir şey için ağlıyorsun, bi miktar param var, bu gece yurttan kaçabilirsen seni bir yere götürmek istiyorum".. Olamaz, bu gerçekten doğanın kurallarına aykırıydı, bu oydu evet bana çarpıp kül olup giden hayal, ama nasıl olurdu ki, ben hiç tanımadığım birisini hayal olarak nasıl görebilirdim, olamaz bi an önce uyanmalıydım, benden bi karşılık bekliyordu ama ben kafayı yemek üzereydim, bu yaşına kadar 100 kadınla yatmış ama 1 kişiye dahi aşık olmamış ben o an hadım cezasına bile he diyebilirdim, cinsel bir şey hiç aklıma gelmedi, sadece devamlı gözlerine bakıyordum ama cümle kuramıyorum ağzımı açamadım .dün gece yatakta ekmek yemiştim çarpıldım herhalde diye düşünürken bi anda yanıma yaklaştı parmağımın arasından sönmüş izmariti attı yeni sigara yakıp parmaklarımın arasına yerleştirdi, ben hala hareket edemiyordum sigarayı elimden aldı ve diğer eliyle dudaklarımı ayırdı ve sigarayı yerleştirdi, elleri buz gibiydi, yüzüne hiç bakamadım ama o gözlerini yüzümden ayırmıyordu, kolumdan tuttu ve çamların altına çekti. Betondaki kuru yerlere oturduk, ve 2 buçuk saat hiç konuşmadan oturduk. Bi an ağzımı açtım ve uzay boşluğunda ilk ses yankılandı " yurttan kaçarım, gece 2 gibi sarı kapının orada ol" . Başını salladı ve yüzüne bakma cesaretinde bulundum , gözleri parlıyordu, dudağının bittiği yerler yukarı doğru kıvrılmış, güzel bir burnu, çıkık elmacık kemikleri ve sipere yatmayı arzuladığım derin gamzeleri vardı, kalbim yerinden çıkacak, bu gerçek olamaz, birazdan kaan beni hırpalayarak uyandıracaktı, bekledim ama olmadı. Birden bana döndü ve hiç konuşmadan bakıştık, içime dokunuyordu her saniye , bana yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Boynumdan öptü ve hiç bir şey demeden gitti. Yurdun yolunu unuttum, yağmur daha da hızlandı, elim ayağım titriyor ve gözlerim kararıyordu. Gittim yurtta yattım uyudum, uyuyakaldım. Saat 3 buçuk olmuş, fırladım yataktan hemen cama gittim karşı kaldırımda ayakta duran karanlık birisi, saniye başı sigarasının ışığı yanıyor, bu oydu, evet gelmiş ve bir buçuk saat geçmesine rağmen hala orada, hemen giyindim tüm paramı ve önemli her şeyimi çantama yüklendim ve çıktım bir daha geri dönmeyecek gibi, öyle de oldu, şimdi bu kadınla yaşıyorum 5 senedir,aynı üniversitedeyiz, gri hayatıma neon çeltikler atan kadına adadım hayatımı, onun dışındaki tüm kadınları öldürdüm. Şanslı bir adamım, ve olağanüstü ilginç bi ilişki ve bi o kadar harika bir kadına sahibim. Lisedeki tek anım da budur 4 yıla bedel, hatta bi ömre bedel.. Öyle be sözlük.
#232429 deniz derler | 11/05/2014 00:08
17
deniz derler arkadaşın yazısı harbiden de uzun biraz ama okumaya değer. yine de onu okumayacaksan diğerlerini oku olm sen de :)
18
atölyede çılgınlar gibi counter strike oynamak. en lezzetle anım bu.
#235539 woad | 24/05/2014 22:58
20
tuşları ters takılmış klavyeler...
#236076 woad | 27/05/2014 17:46
21
yıllık yazma bahanesiyle bilgisayar laboratuvarını açtıran 12. sınıflar vardı. biz de o zaman 10. sınıfız. bu manyaklar gider içerde bilgisayardaki tek yüklü oyun olan cs
* atardı. usb belleklerle yüklüyorlardı bir de bilgisayara onu da. neyse bunlar bizi de çağırıyordu sevdikleri için ve iyi oynadığımız için. buraya kadar da tuhaflık yok değil mi pek? şimdi geliyorum olaya. biz bu dediklerimizi gece sabaha kadar yapıyorduk ve nöbetçi öğretmenler yakalayacak diye soğuk soğuk terleyerek kaçıyorduk yurttan. bilgisayar laboratuvarı açık oluyordu hep 12'ler için ama okulun kapısı kilitleniyordu. neyseki laboratuvarın camını açık bırakıyorduk ve ilk katta olan yere direk ufak bir çaba sonucunda tırmanabiliyorduk.
22
o dönemki kız arkadaşım istemişti diye basket takımında 7 numaralı formayı almıştım. aklımda 6 vardı lebron yüzünden ama emir büyü yerden aga :)
24
biz ayrıldıktan sonra aramızı yapan kızla 4 sene çıkan eski sevgilim. mandalina kabuğunu göze fışkırtmaca. her okul çıkışı kumrulardan kızılaya yürümece.