101
insan düşüncesi ve emeği ile doğaya zarar vermez..bu büyük bir yanılgıdır.şurayı okursanız gerekli cevabı bulursunuz:
www.exkutupsozluk.com/...
''tek başına bir insan, ne kürkü var, ne pençesi, ne dişleri var ne kanatları, doğaya karşı nasıl durabilir? toplumsallığı doğuran ilk neden budur. seçim değil, mecburiyettir. ikinci neden de, emeğin ve düşüncenin birikimsel şekilde artması ve genler ile aktarılamamasıdır. yani eğer toplumsallığımız ve dilimiz olmasaydı, insan asla insanlaşamazdı. aktaramazdı çünkü yaşama yöntemini. bu da bir seçim değil zorunluluktur. ''
kürksüz pençesiz kanatsız doğada yaşayan br çok canlı var.en basitinden maymunlarda bunu görebiliriz.bize en çok benzeyen canlılar olmaları açısından.insan asla insanlaşamaz emek ve dil birikimi olmadan.evet . ama bu senin düşündüğün insan algısıyla alakalı bir durum. mevzu insanın insanlaşması değil , hayvanlaşması. doğayı şekillendirmek yerine onunla birlikte yaşamalıyız. bu seçimdir aslında. ilkel topluluklar var hala. modern topluma karışmayı reddetmiş, resmen karantiaya alınmış bir bölede yaşayan kabileler. şimdi diyebilirsin ki onlar da küçük bir toplum. evet fakat bizimkinde farklı toplumlar en azından. bireysel kararlara karışılamayan toplumlar. yani toplumsal ahlak, kültür öğeleri olmadığı için onları kısıtlayan bir şey yok.
''burada yine insanın nasıl insan olduğu öğrendiği ve kişiliğini oluşturduğu sorusunu boş bırakıyoruz. fikirlerimiz kafamızda yoktan var oluyormuş gibi zannediyoruz herhalde. oysa insan yaşadıklarından öğrenir ancak. hem doğadan, hem de insandan öğrenir. insandan insan olmayı üretmeyi yürümeyi konuşmayı düşünmeyi öğrenir. ''
bu hayvanlarda da böyle.ebeveynlerinden öğrenirler, doğadan öğrenirler. fakat bu demek değildir ki onlar da emek ve tecrübelerini sürekli biriktirip bir toplum kurup doğayı şekillendirmeliler.
yani biz insanlar da bir süre sonra doğadan ve yaşadıklarımızdan şunu öğreneceğiz, insana en çok zarar veren şey erktir, toplumdur. daha sonra bu bilgiyi aktararak ve üstüne koyarak anarşizme doğru gideceğiz. mesela komunistlerin, sosyalistlerin mücadele anlayışıyla farklı değil. peki sadece bir kişi, örgütsüz bir anarşi nasıl olur da böyle bir ütopyaya ulaşabilir bu anarşizmin çözemediği bir yanılgıdır. şöyle ki:
daha önce doğada tek başına yaşamayı deneyen düşünürler oldu - ki bu adamlar profesör ve belirli bir toplumsal statüleri vardı ve dışlanmış da değillerdi -
ne oldu? adam basit düzeyde avcılık ve toplayıcılıkla ufak bir kulübede birkaç hafta yaşayabildi. neden mi? çünkü o güzel yoplumumuz sürekli onu gözetliyor, helikopterlerle kayda alıyordu. haliyle hem kalabalıktan hem de helikopter gürültüsünden, avlanamaz, uyuyamaz hale geldi. tek başına toplumla mücadele etmesi imkansız bir şeydi. peki anarşizm'in yükselişi ve yayılması nasıl olur? doğanın intikamı mı , toplumsal yapıları ve insanlığı yerle bir edecek doğal felaketler ve yeniden hayatta kalan sınıfsız bireyler mi olacak. bu bir teori. diğeri de büyük çaplı savaşlar sonucu bu teorinin gerçekleşmesi. şu an uygulanan şey ise bireysel bilinç ve mücadeleden öte değil.
dediğim gibi bu nasıl çözülecek, nasıl bir mücadele geliştirilecek bu da anarşizm'in sorunudur. çözülemez diye kestirip atmak mümkün değildir.
#321211 drjivago | 12/10/2014 15:15
102
@119 hoş geldin :D uzun uzun okuyup hem attığın hem şimdi yazdığına cevap vermeye uğraşacağım biraz sürecek :D
103
@119 paylaştığın yazıya cevap verdim önce. klavyem çok kötü iki parça olarak yazmak daha iyi geldi. burada yazdığına birazdan cevap vereceğim. "avcı toplayıcı toplumlarda sosyalleşme yoktu çünkü çıkar gütme ya da alışveriş kavramları da henüz gelişmemişti." bu sosyalleşmeye dair hatalı bir tanımdır. sosyalleşmek çıkar gütmek ya da alışveriş yapmak ile sınırlı değildir. burada nasıl toplumsallığın yadırganmaya uğrştığını, sömürü ile bağdaştırılmaya uğraşıldığını görebiliyoruz. avcı toplayıcı toplumlar geniş aileler halinde yaşarlardı, kolektif bir yaşantıya ve üretime sahiplerdi. zaten sosyalleşme de bundan başka bir şey değildir temelinde. "biri düşündü.ortaya bir fikir attı.uzaklara gidip toplamak yerine ekmeyi seçti ve toplumların tarım ve yerleşik hayatı böyle başladı. böylece tarım yapanlar yapmayanlara göre daha rahat bir yaşama kavuştu,sonra da etraflarını duvarlarla çevirip mülkiyet hakkını ortaya attılar.işte tam bu noktada dünyadaki savaşların kökeni bulunur:toprak kavgası ve mülkiyet hakkı. " öncelikle iş bu kadar basite indirgenemez. öyle birden bire düşünmek ve ortaya fikir atmak gibi yani. bu insanlığın ihtiyaçları ölçüsünde çok uzun bir süreçte gelişip oturmuş bir durumdur. öyle tek bir bireyin aydınlanıp ortaya fikir atması olarak açıklanamaz. sonralıkla özel mülkiyetin ortaya çıkması ile ilgili şu olay var: üretim tekniklerinin artması ister tarım de ister hayvanların evcilleştirilmesi de, geniş ölçüde bir artık ürün meydana getirdi. bu da ticareti canlandırıp önemli bir yere koyduğu gibi ticaret ile beraber bir zenginlik yarattı. özel mülkiyetin çıkışını böyle açıklarsak daha doğru olur diye düşünüyorum. ekleme olsun. ayrıca öncesinde mülkiyet yok diye bir şey de yok. üretim araçları ve insanların temel ihtiyaçları geniş ailenin mülkiyetinde ortak. bu doğal bir durum. yine çeşitli ürünlerde mülkiyet bulunmaktadır. öyle her şeyin ortak olduğu bir dönem yaşandı mı bilmiyorum. ayrıca mülkiyet öncesi toplumu güllük gülistanlık zannetmek de hatadır. yoksa zaten ileri teknikler gelişmez, ürün fazlası ortaya çıkmaz, ticaret gelişmez, zenginlik oluşmaz, özel mülkiyet ortaya çıkmazdı. bunlar ortaya atılan fikirler değil, insanlığın gelişiminin bir sonucudur. hastalıklar, yırtıcılar, açlık, doğal felaketler, saymakla bitmez dertleri vardı ilkel insanın. tekniği ilerleten şey bu olmuştur. "daha sonra daha fazla insanın düşünmesiyle teknoloji ortaya çıktı ve bunun sonucunda da üretimi hızlandıran üretim araçları icad edildi.bu durum da üretim araçlarının sahiplenilmesiyle sosyal sınıf kavramını ortaya çıkardı:işçi sınıfı ve sermaye" burada yine insanlığın gelişimi düşünceye hatta bireylerin düşünmesine yoruluyor. bu oldukça idealist bilim dışı ve hatalıdır. üretim tekniği insanlığın en başından beri gelişmektedir. özel mülkiyetten sonra ortaya çıkmamıştır. uzatmamak için basitçe yazılmış sanırım fazladan eleştirmeye gerek görmüyorum o yüzden. çünkü çok basit ele alınmış gerçekten. "anarko-primitivizme göre çözüm geriye gidiştedir.teknolojisiz bir hayat, sosyal olmayan küçük insan toplulukları ve avcı-toplayıcı yaşam tarzı insanlığın kurtuluşudur. " işte bu insanlığın gelişimini yadsımak demektir. bütün bu gelişimin seçimler sonucu olduğunu, düşüncenin ve bireyin fikirlerinden yola çıkıldığı filan zannedilmektedir. neden geriye gidiyoruz? neden ileriye gidip gelişmiş teknikler ile insanca yaşanabilen bir toplum hayal edemiyoruz? sosyal olmayan insan toplulukları zaten saçmalık. ayrıca insanlar yine doğal gelişimlerini takip ederek ürün fazlası yaratan teknikleri keşfedecek ve yine aynı problemler meydana gelecektir. burjuva bireyciliği ve idealizminden sıyrılamamış bir görüş bu maalesef. gelişimi yok sayarak bizzat doğa kurallarına karşı duruyor hatta. zira her şey değişir ve dönüşür, hareket her zaman ileriye doğrudur. evren sürekli bir gelişim içerisindedir. zaten tam olarak ilkelliğe dönebilmek için bütün kültürel mirası yok etmek gerekmektedir. ve yine hastalıklarla boğuşulan, insan hayatının kırk yıl olduğu, doğan çocukların çoğunun öldüğü, yırtıcılardan felaketlerden en ufak doğa olayından bire korunamadığımız bir döneme dönmeye uğraşıyoruz. insanlar bunları aşabilmek için yine tekniklerini ilerleteceklerdir. görüş çok basit aslında: hayattan memnun değiliz. öyleyse her şeyi yıkalım. zaten sonda paylaştığın maddelerde de çözüme dair hiçbir şey sunulmuyor. öyle de olabilir, böyle de. düz mantık yıkılsa daha iyi olur denip geçilmiş. garip yani kısaca.
104
Dün kadıköy de yeni bi proje için görüşmeye gitmiştik. Büyük bi gürültü olmuştu görüşmede müşterilerden biri gayet sakin ve cool bi şekilde "kesin bi bomba patlamıştır ya siz devam edin anlatmaya" dedi. Ne kadar da benimsenmiş patlamalar vs bunun gibi olaylar o zaman anladım
#321224 uykucumimar | 12/10/2014 15:44
105
@121 birincisi biri fikir attı ve ekti demişim. sen de bunun böyle basit olmayacağını söyleyip eleştirmişsin. yanlış bir eleştiri tarzı olmuş. çünkü ben orda kavramları rasyonalize etmeye çalıştım sadece. tabii ki ekmeden önce doğada belirli bir gözlem yapmıştır insanlar. tohumların aylar sonra nasıl bir bitkiye dönüştüğünü uzun bir süreç sonunda anlamışlardır. ben kısaca olsun diye diğerlerinde de hep böyle yazdım.
mülkiyet hakkının daha öncesinde de ortaya çıktığı tartışılabilir fakat değinmeye çalıştığım şey şu anki mülkiyet kavramının bir benzerine atıfta bulunmakı. yani her şeyin mülkiyeti olabilir elbette ki. fakat daha çok tarım üzerinden gittiğim için orda toprak mülkiyetini kastetmiştim. ve mülkiyetten orda kasıt hayvanların bölgelere sahip olması gibi bir mülkiyet kavramı değil, daha çok tarım, daha çok ürün oluşturma açısından ihtiyaç fazlası mülkiyeti nitelemek istedim.basit kaçmış olabilirim ama bu onların yanlış olduğu anlamına gelmez.
dediğim şey unabomber manifesto idi. tamamını sözlüğe yazamazdım sadece girişini yazdm.
www.sosyalistforum.net/...
''zaten tam olarak ilkelliğe dönebilmek için bütün kültürel mirası yok etmek gerekmektedir. ve yine hastalıklarla boğuşulan, insan hayatının kırk yıl olduğu, doğan çocukların çoğunun öldüğü, yırtıcılardan felaketlerden en ufak doğa olayından bire korunamadığımız bir döneme dönmeye uğraşıyoruz. insanlar bunları aşabilmek için yine tekniklerini ilerleteceklerdir. ''
kültürel miras konusunda kesinlikle haklısın. yok edilmelidir. insan ırkının kırk yıl olması niye sorun olsun ki.zaten 80 veya 100 yıl olsa da bir fark yok benim için.yani insanlar neden daha uzun yaşasın ki? neden solucanların daha uzun yaşamasıla ilgilenmiyoruz da insanların uzun yaşamasıyla ilgileniyoruz.tamam biraz saçma bir sor oldu ama demeye çalıştığım insanın az veya çok yaşaması niye sorun oluyoranlamadım? orayı açarsan daha iyi olur.
geriye gidiş te şurdan gelir. zaten insanlık tarihi boyunca hep ileriye gidiş(!) ve bunun zararlarını gördük. ileriye gidiş hiçbir zaman insanlığın kurtuluşu olmadı. teknoloji hep daha fazla ölüm getirdi. sana olması gerekenden , teknolojinin ekolojik olarak kullanılması, savaş teknolojilerinin yasaklanması gibi şeylerden de bahsetmiyorum. şu an böyle bir olgu var. teknoloji ölüm getirdi. hem de yaşamdan daha çok.
işte bu olgu yüzünden ileriye değilde geriye.çünkü kaç milyon yıllık tarihte ileri hep zarar getirdi.
#321225 drjivago | 12/10/2014 15:48
106
@123 "fikir attı ve ekti" demeni eleştirdim, şu yüzden: insanlığın bütün gelişimini düşünceye bağlayan, böyle bireyler tarafından ortaya atılan fikirlere bağlayan bir düşünce biçimi var ve oldukça yaygın. düşünce sistemimizde böyle bir fikre yer olmaması gerekir, o yüzden bunu her gördüğüm yerde direkt eleştiririm. ucundan görsem bile acımam :D gelişim düşüncede kalmamıştır, yalnız düşünce ürünü değildir. bu önemli bir nokta emin ol. bahsettiğin mülkiyetten neden bahsettiğini anlıyorum. ben zaten ekleme ve düzeltme yaptım yazının çoğunda. temelde doğru düşünüyoruz diye doğru düşünüyoruz olmuyor bu. eklemeler düzeltmeler ince ayrıntılar konusunda da tartışmak gerekir. söylediğinden şu çıkıyor çünkü: özel mülkiyetten önce hiç mülkiyet yoktu. insan hiçbir şeye sahip değildi. ortak mülkiyet bile yoktu hatta. işte bunu törpülemek daha doğru kurmak lazım. ondan eleştiriyorum onları.
107
"kürksüz pençesiz kanatsız doğada yaşayan br çok canlı var.en basitinden maymunlarda bunu görebiliriz." maymunların kürkü yok mudur? şimdi hangi maymun türünden bahsettiğimizi belirtmek lazım. yani ne emekleri var, ne de ortama göre evrimsel süreçte özelleşmiş organları var, ama hayatta kalabiliyorlar. nasıl oluyor bu? maymun türlerinin keskin dişleri, gelişmişl elleri, ağaçta yaşamaya uygun güçlü kasları ve bedenleri, tam bilmiyorum ama işte türüne göre gelişmiş organları bulunmaktadır. yani hayvanların, ortama göre özelleşmiş organları vardır. insan ise emeğini kullanarak, bunun yerine kendine organ üretir. doğayı şekillendirerek, kendine organ üretir yani. alet yapar. aradaki fark budur. ama maymunlarda çaba vardır, gelişmiş elleri vardır, keskin zekaları vardır, özel bir örnektirler gerçekten. yine de dediğimden bağımsız değiller. "mevzu insanın insanlaşması değil , hayvanlaşması. doğayı şekillendirmek yerine onunla birlikte yaşamalıyız." bu bir seçim değil, onu anlatamıyorum. insan insan olmayı seçmez. bu doğanın canlılığın gelişiminin bir noktasıdır. nasıl olduğuna dair tarihsel bir keşfimiz yok henüz. ama bir noktada atalarımız evrim ile hayatta kalabilecek noktayı geçiyorlar. maymunlardan bildiğimiz çaba gelişiyor ve emeğe dönüşüyor. bu çok uzun bir konu. ama bir seçim değil. "dur lan insan olayım" diyerek olmuş bir şey değil. geri çevrilebilecek bir şey hiç değil. çünkü insan emeği olmadan yaşayamaz. bunun aksi iddia ediliyorsa derinine girerim seve seve. "ilkel topluluklar var hala." ilkel topluluklar da insandır. emek ile düşünce ile beraber yaşarlar ve doğayı şekillendirirler kendi ihtiyaçlarına göre. "bireysel kararlara karışılamayan toplumlar" böyle bir şey olamaz. nasıl bir sonsuz özgürlük anlayışıdır bu? bireyi neden bu kadar öne koyuyoruz? bu mantıklı mıdır? yaşayabilmek için mecburen bir araya geliyoruz. birbirimize muhtacız. ama her istediğimizi yapmakta özgürüz. nasıl beraber yaşamaya devam edeceğiz o zaman? beraber yaşayabilmek için çeşitli kurallar gelmesi gerekmez mi? "ben bireyim kardeşim sonsuz özgürlüğüm var ver bebeğini yemek istiyorum" diyebilir mi herhangi biri? mantıksız geliyor bana oldukça. "yani toplumsal ahlak, kültür öğeleri olmadığı için onları kısıtlayan bir şey yok." böyle bir toplum da yoktur. ahlakın da kültürel ögelerin de temel hallerinin bulunduğu toplumlar olabilir ancak. yoksa toplum var olamaz, insan var olamaz, maymunlardan bahsetmemiz gerekir. "bu hayvanlarda da böyle.ebeveynlerinden öğrenirler, doğadan öğrenirler. fakat bu demek değildir ki onlar da emek ve tecrübelerini sürekli biriktirip bir toplum kurup doğayı şekillendirmeliler. " alakasız bir şeyden bahsediyoruz. öncelikle hayvanlar nasıl hayatta kalıyordu? evrilerek, ortama özgü organlar geliştirerek. işte bu organlar, genler yoluyla aktarılıyor. hayvanlar yaşama yöntemlerini, milyarlarca yıllık gelişimlerini genlerle aktarabiliyorlar. sonrasında nasıl yaşanacağına dair yavrunun annesinden çok şey öğrendiği doğrudur. fakat evrilmeyi öğretecek değil ya anne, yavrusuna? yani hayır, bu hayvanlarda böyle değil. insanın yaşama yöntemi evrim değildir, emek ve düşüncedir. bu da genlerle aktarılamaz. dil ile, kültür ile, düşünce ile ve üretim tekniklerinin eğitimi ile aktarılır. bu da zorunlu bir toplumsallık gerektirir. "yani biz insanlar da bir süre sonra doğadan ve yaşadıklarımızdan şunu öğreneceğiz, insana en çok zarar veren şey erktir, toplumdur." böyle bir şey olamaz. insan toplumsallığı olmadan insanlaşamaz. insanlaşamayan yavru hayatta kalamaz. bu basit bir gerçeklik. bütün üretimi bırakan insan dahi hayatta kalamaz. ne giyecek? ne yiyecek? nasıl yiyecek? yakaladığı şeyi nasıl pişirecek, derisini yüzecek, kendine giysi dikecek, barınmak için ağaç kesecek, mağarada ateş yakacak, bilmem nee, bilmem ne. uygun iklimlerde yırtıcı olmayan hastalık olmayan bir bölgede çıplak şekilde daldan meyve toplayarak mı yaşayacağız yedi milyar insan? ayağını taş kesiyor iltihap kapıyor ölüyorsun. yürürken durduk yere böyle ölme ihtimalin bile var senin. yazının diğer kısımlarına cevap verdim aslında önceki yazım ve bu yazımı toplayınca. ne kadar mantıklıdır siz düşünün artık.
108
şimdi yemek yiyorum daha okumadığım şeyler var onlara da cevap vereceğim :D
109
@125 ve @126 ahahahahha eksi. ben de biraz meşgulüm.ama gelip cevap verecem merak etme.
#321240 drjivago | 12/10/2014 16:20
110
@123 eklemelerine cevap: "kültürel miras konusunda kesinlikle haklısın. yok edilmelidir. insan ırkının kırk yıl olması niye sorun olsun ki.zaten 80 veya 100 yıl olsa da bir fark yok benim için.yani insanlar neden daha uzun yaşasın ki? neden solucanların daha uzun yaşamasıla ilgilenmiyoruz da insanların uzun yaşamasıyla ilgileniyoruz.tamam biraz saçma bir sor oldu ama demeye çalıştığım insanın az veya çok yaşaması niye sorun oluyoranlamadım? orayı açarsan daha iyi olur." insan ömrünün daha kısa olması daha sağlıksız ve zorlu koşullarda yaşanmasından kaynaklanıyor. her insan da kırkına kadar yaşayamıyor zaten, ortalama ömür kırk. ölü doğumlar ve doğduktan sonra ölen insanların sayısının fazlalığı 40'a getiriyor ortalamayı. insanların diledikleri gibi üredikleri bir dönemden bahsediyoruz, nasıl inanılmaz sayılara çoğalmıyorlar? çocukların bir kısmı ölüyor çünkü. kültürel miras nasıl yok edilecek? önce bütün kalıntıların yok edilmesi lazım. sonra bütün kitapların bilmem nelerin yakılması lazım. sonra da gelecek kuşaklara hiç anlatılmaması lazım. sonuç? geçmiş unutulacak. ve teknik yeniden ilerleyecek, dediğim gibi. sonra ileride on bin yıl sonra belki yirmi bin yıl sonra başka bir toplum yine geçmişe dönmeye çabalayacak. insanın günümüzdeki halinin suçlusu bilim, teknik, teknoloji değildir ki. sömürünün kendisidir değil mi? neden sömürüyü kaldırmaya uğraşacağımıza kökten insanlığı yok etmeye, teknolojiyi, tekniği, kültürü, felsefeyi, bilimi yok etmeye çalışıyoruz? böyle bir mantık olabilir mi? bütün bunlar üşengeçlik gibi geliyor bana. kestirip atmak. madem olmuyor yok etmek. ilerlemeye karşı gelmek. dincilerin gericiliğini bile geçtik, direkt maymuna dönelim diyoruz. kafam almıyor. linkteki makaleyi okumadım tabi. zaman bulunca okurum güzel bir kaynak olur benim için. yine zaman bulursam cevap bile yazabilirim :D şirinleri bile görebiliriz belki.
111
"insanın günümüzdeki halinin suçlusu bilim, teknik, teknoloji değildir ki. sömürünün kendisidir değil mi? neden sömürüyü kaldırmaya uğraşacağımıza kökten insanlığı yok etmeye, teknolojiyi, tekniği, kültürü, felsefeyi, bilimi yok etmeye çalışıyoruz? böyle bir mantık olabilir mi?" bunu biraz daha açayım. mülkiyet burjuvazi mülkiyeti olduğundan haliyle üretimin her alanından onlar faydalanıyor. bu da mesela bize teknoloji kötü bir şeymiş gibi gösteriyor. bu şuna benziyor: bir bıçağı alıp adam öldürüyoruz. bunu engellemek için insan alıp bıçağı çöpe atıyor. bu sefer yemek yiyemez hale geliyoruz misal olarak. çok dandik bir örnek oldu ama mantıksızlığı görüyorsundur. bıçak burada yalnızca bir araç. problem bıçak değil.
112
aynen tartışmayı bitirmenin zamanı geldi gibi. bu da emek veren herkese hediyem olsun.:D
www.youtube.com/...
#321252 drjivago | 12/10/2014 17:02
113
oha bu başlıkta ne yazılar varmış ben de taşak muhabbetidir diye açmadım bile
#321254 naylon | 12/10/2014 17:04
114
beyler okuduklarınız beni öylesine kendimden utandırdı ki şu an mücahit akhilerle mürşitpınar'dayız. karşıya geçip kürdüstan için savaşacağız ^.^ mutlandınız mı ?
115
@133 alay etmeyi bırakmazsan ciddiye alınmazsın bebeğim. ne dediğini de anlayamıyorum zaten, "allah allah ne demiş yahu bu adam" diyip geçiyorum iki gündür yazdıklarını.
116
@135 keşke abi keşke... yalnız ben bu olayın sonunda menemene ekmek basmaya bizim ocağa geleceğinizi bildiğim için pek şey yapmıyom dfsdfs :)
117
Olay molay yok zirve yapacagimiz yerde iciyorum.
imgur.com/...
#321274 tool | 12/10/2014 17:22
118
Bugün milliyetçiler vardi
imgur.com/... Yoldan geçerken caps aldim
#321318 tool | 12/10/2014 19:02
119
şuraya bir rezerved alayım zamanı gelince okurum xd
#325107 qomnissikko | 19/10/2014 19:58
120
Kadikoyde zirve var şuan
#325111 tool | 19/10/2014 20:07
121