26
@45 başlığı boşver şöyle güzel bir soru patlat :D mesela ben sana sorayım, sağlık sektörünün durumu ne şu sıralar?
27
ben bir soru sorayım madem. hani bu saçma sapan tv kanallarında çakma telefonlar satan insanlar var ya. işte onların hiç akrabası, eşi dostu yok mu? insan gerçekten hayret ediyor. sağlığa çok zararlı bir ürünü dünyanın en güzel ürünüymüş gibi satıyorlar ama eve geldiklerine çocukları "baba, neden insanları kandırıyorsun?" demiyor mu?
28
@49 televizyon izlemiyorum epeydir görmedim bahsettiğin gibi bir şey. ama çocukların algılayabilecek yapıda olduğunu zannetmiyorum. o yoksulluk içerisinde zaten eşin dostun da aynı kafada olduğunu tahmin edince, bilemedim. ben soruyu şöyle sana geri sorayım: şimdi erkek çocuklar babalarını rol model alırlar. bir dilencinin oğlu, babasını dilenirken görünce ne hissediyordur, anlık hissi geçtim nasıl etkileniyordur bundan? bunun üzerine düşünüyorum epeydir ben. kendi babanı düşün mesela yaşlı başlı adam, oturmuş dileniyor, önünden geçen gençler hiç bakmadan uzaklaşıyor hatta özellikle daha uzağından geçiyorlar güle eğlene.
29
@50 doğru söyledin.
bu insanlar kesinlikle yoksul değil, hatta böylesine bir ticaret yaptıkları için bayağı zengin olduklarını söyleyebiliriz.
--
çocuğun bakış açısı babasının günde ne kadar kazandığına göre değişebilir aslında. eğer hatrı sayılır bir miktar elde ediyorsa oğul, ben de bu işi yapayım demez mi?
eğer az bir miktar geçiyorsa eline ve bu para insanların yanandan gülüp geçerkenki hissi bastıramıyorsa vazgeçebilir baba mesleğinden.
öte yandan, çocuk bu düşündüklerimizin hiçbirini yapmayıp direkt devam edebilir işe.
edit: bu arada behzat arsızlığını devam ettiriyor. :)
30
@52 ha ben tabi yoksul olduklarını varsaydım direkt olarak. ama şimdi insanların çoğun birilerini kazıklayabilmeyi marifet olarak görüyor. bir akradaşın dayısı internetten milleti kız taklidi yapıp kandırarak yol parası kontör parası filan diye soyuyordu. "bunu yiyen varsa parasını da kaybeder" diye düşünebiliyor insanlar. nasıl olsa herkes herkesi kazıklıyor diye mazereti var bu işin.
31
@52 behzo mu, o da kim :D
32
aig'e ..(entari numaraları habire değişiyor. :D )
evet doğru. "onlar da bu kadar sazan olmasınlar o zaman" diyor çoğu.
çayımız soğumadan yepyeni bir konuya geçelim diyorum.
sence asıl güç, siyasal mı, fiziksel mi yoksa tamamen soyutlanmış bir güç müdür? daha doğrusu, gücü besleyen tam olarak ne oluyor?
not: kendimi bir an antik yunanda bir tapınakta hissetttim. :D
33
kel misiniz .s.s
34
@36 önce seni yanıtlayayım sevgili ayçacığım, kelim ama brus vills gibi düşün. @35 güç nedir diye düşünmek lazım. bunun fizikte zaten bir karşılığı var. asıl güç odur galiba. ama biz düşünmemizde şöyle tanımlayabiliriz: yapabilme, edebilme yetisi. tam böyle olmaya da bilir öneri varsa geliştirebiliriz tanımı. çatışmadan çatışmaya değişir o zaman. ne yapmak istediğine göre yani. insan yaşamının temel unsuru mücadele, yaşam mücadeledir, mücadeleden oluşur. güç ve güçsüzlük çatışması buradan doğup bu kadar önemli bir konu haline geliyor sanırım. ama esas güç nedir diye düşünmeyi garip buldum. tamamen soyut, olaydan problemden bağımsız gücü nasıl ele alabiliriz, bilimsel almak dışında bilemedim.
35
o değil behzat silmiş galiba girilerini. teşekkür ediyorum kendisine :D
36
hofff ne kezbanlık varmış sende de ama hee
#353677 behzat k | 04/12/2014 18:56
37
açtım engelini, ama dedim ben kezbanım diye :D
38
ya hani birbiriyle küsen ilk okul çocukları küstüğü kişi konuşunca sinek mi vızıldıyo falan derler ya aynı aig işte. bana çocuk inadı diyen çiçek olun bakiyim modunda takılıyor. nerelere düştüm ki ben
#353680 behzat k | 04/12/2014 18:57
39
çiçek olun diye öğretmen der oğlum. olmamış.
40
@37 sanırım tartışmayı 'gücün özü' şeklinde açmam gerekiyordu. peki, ezilenlerin gücü ezilmiş olmalarından mı geliyor yoksa bu gücü onlara veren yine zülmedenler mi oluyor? hani biri senin halkının büyük bir kısmını kılıçtan geçirir, seni de zindanlara süründürür. o günden sonra o kişiye karşı kin beslersin falan filan. demek istediğim, ezilen bu karşı koyma gücünü kendinden mi alır yoksa bu, yine zulmeden tarafından kendisine mi bahşediliyor?
41
@43 sorunu tam anlayamadım, sabırdan, vaz geçmemekten mi bahsediyorsun yoksa karşı koymaktan, mücadele etmekten mi? bana ikisi de mecburiyetten geliyor gibi görünüyor. insanca yaşayabilmek için başka seçenekler olmadığından öyle davranıyorlar. bir canlı nasıl ki tehdit altında hissettiğinde ya kaçar, ya saldırır, başka şansı yoktur, bunun için düşünmesi etmesi gerekmez, yapacak başka bir şeyi olmadığından bu ikisini yapar. onun gibi sanırım. soruyu yanlış anlamadıysam tabi.
42
@44 kısmen. karşı kymak ve mücadele etmekten bahsediyorum. işkence yapan kişi, mahkumun kıvranıp bağırmasını, ona hakaret etmesinden zevk alır. çünkü mahkumun o anda yapacak bir şey yoktur. ben de şöyle diyorum, acaba bu karşı koyma isteği bilerek işkenceci tarafından mı körükleniyor? anladığım kadarıyla bunun insanlarda uzun vadeli bir refleks haline geldiğini söylüyorsun.
43
@45 bu tabi çift taraflı bir iş, bir tarafta ezenler, diğer tarafta ezilenler var ve birbirlerinin hareketini doğuruyorlar. etki-tepki, yeni bir etki-yeni bir tepki şeklinde ilerliyor. ezenlerin hareketinden bağımsız bir karşı koyma isteği olmaz herhalde. ama bunun bilinçli olduğunu düşünmüyorum, yani özellikle karşı koyma isteği oluşsun diye insanları ezmek gibi bir şey. tam tersi herkes uyuşturucuya yönelip hayattan vazgeçse daha çok işlerine gelir gibi ki bunu destekliyorlar da zaten.
44
@46 evet, günümüzde insanlar böyle eziliyor gerçekten.
45
insanların "karşı koyma istekleri" de bilinçli olmuyor ama çoğu zaman. öncelikle ezildiklerini ve nasıl ezildiklerini fark edemiyorlar. şöyle bir şey beklenir ya: bir gün insanlar dayanamayıp patlayacak ve devrim yapacaklar. o patlamalar zaten cinnetler olarak insanların bireyselliğinde meydana geliyor. bu öfke patlamalarını genelde ailelerine yönlendiriyorlar. ama işte ezenler bunu da yönlendirmenin yolunu buluyorlar, futbol olsun, yapay düşmanlar olsun, bu patlamaları başka yerlere yönlendirip kendilerinden uzaklaştırıyorlar uyuşturmayı başaramadıkları zaman.
46
@48 aklıma şey geldi.. "Eğer umut varsa, o proleterlerdeydi.." Ayrıca, çok güzel bir tespit bu. O zaman insanlar durduk yere bir şeye tepki vermezler diyebiliriz, onları dürtmek gerekiyor.
47
@49 işte kendi içimizde bilinçlenmek için uğraşmalıyız ki önce öfkemizi gerçekte nereye yöneltmemiz gerektiğini bilelim. sonra da örgütlenmek lazım çünkü bireysel çabalar hiçbir işe yaramıyor. şimdi bunların hepsi zaten yapıldı ve günümüzde epey bastırılmış durumda. ama bu bir süreç tabi, daha takvim olmadan 10 yıl ile 20 yılın arasındaki farkı algılayamıyoruz, ikisi de aynı geliyor bize, yüz binlerce yıllık insanlık tarihi içerisindeki süreçleri algılayabilecek kapasitemiz yok. okumadıkça yok tabi.
48
@50 bireysel çabalar kısa vadede kişinin kendisine yarar sağlıyor bence ama tabii insanlık tarihini düşününce çok da umrunda olmuyor insanın. Şimdi de aklıma Marx'ın sözü geldi: "Filozoflar dünyayı, yalnızca, çeşitli şekillerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir." Neyse, benden şimdilik bu kadar. Keyifliydi. :D
49
Canlandıralım mı?
50
A.i.g'yi getirin bana!!