tarihe not düşmek maksadıyla yazıyorum. evvelinde belirtmiştim. şimdi tamamını yayınlıyorum. yazıklar olsun. *** 1989 mayısı, ıpılık bir
nottingham öğleniydi. göl kenarındaki çiftliğimin iskelesinde yer alan tahta korkuluğa yaslanmış, elimde bir kadeh sek viski, kahverengili-bordolu robdöşambrım üzerimde, göl yüzeyinde balıkların hareketlenmesiyle oluşan dalgalanmaları izlerken; 3 yaşlarında sarı uzun saçlı bir erkek çocuğu çekti paçamdan... öyle hızlı dönmüştüm ki, roböşambrımın altından görünen çıplak bacaklarımın üzerine giydiğim kahverengi çorapları saran ekose desenli terliğimin teki düştü suya... ve bu duruma tahmin edilebilenin ötesinde sinirlenip, çocuğu da terliğin peşinden suya fırlatıverdim. suyun içine düşünce dibe gömüldü çocuk!.. bir müddet sudaki yansımalarına baktım, daha da diplere gömülüverdi. ve gözlerimi ufka kaydırıp, viskimden bir yudum daha aldım; gölü seyretmeye devam ettim. birkaç dakika geçmemişti ki suyun yüzeyinde, elinde terliğim, kırmızı bir aşçı önlüğü, üç adet magnezyum, bir kutu sodyum ve bir baş sarımsakla birlikte suya fırlattığım çocuk görünüverdi. bamyanın yenilebilir birşey olduğunu henüz yeni keşfettiğimdendir ki ilgimi çekti bu durum; ve elinden tutup çektim suyun dışına!.. ve üzerindeki suları elimle kurulayıp, ne yapacağını izlemeye koyuluverdim. magnezyumların üzerindeki yosun tanelerini temizledi önce... sarımsakları, iskelenin tahta korkuluğundan kopardığı bir parçayla eziverdi. (korkuluğumu kopardığı için ilerleyen günlerde feci dövdüm onu) içinde bir miktar sodyum olan kutuyu açıp, bu karışımı ilave ediverdi ve 3 dakika 27 saniye boyunca çalkaladı. ve sonra kapağını açıp, sudan çıkan beli gelmiş terliğimin üzerine döküverdi. evet... tilden katz'tı o çocuk... ve terliğimi onun elinden aldığımda farkettim ki, yeryüzündeki ilk
tekerlekli full hd walkmen kulaklık'ı icat edivermişti. o gün başlayan bilimsel ortaklığımız, bugün de halen tüm gücüyle devam etmekte... vrabo diyorum.