26
susma behzat konuş canısı.
#463966 yokbisi | 09/04/2015 02:01
27
@31 kardeşim objektif olmasam kendimi meleklerle eşdeğer tutarım bu lanet pis dünyada. bir kere özgecan'ı öldüren adamlarla aynı cehennemde yanmayı reddederim ben en başta, din uğuruna kafa kesen, insanların dinlerini sömüren itlerle aynı cehennemde yanacaksam o tanrıya cidden lanet olsun. benim işlediğim günahlar belli; küfür, zaman zaman zina, alkol. kul hakkına da girdiysek bişe diyemem. tamamen islam üzerinden değerlendiriyorum. herhangi bir hocaya şuna buna bağlı kalmadan.
#463967 silahşör | 09/04/2015 02:05
28
sayın arkadaşlar, din meselesini ele alırken temel sorumuz şudur: madde mi düşünceye öncüldür, düşünceyi yaratmıştır; yoksa düşünce mi maddeye öncül ve onu yaratmıştır? düşüncenin ne olduğunu, nasıl işlediğini, neden ortaya çıktığını, insana özgü olup olmadığını bilmeyen atalarımız çok doğal bir biçimde doğanın her parçasının düşünebildiğini, "ruha" sahip olduğunu varsayıyordu. ruh burada düşünceye denk düşmektedir, düşüncenin ne olduğunu bilmediğimiz dönemlerde ona ruh diyoruz. bugün ruhun ne olduğunun belirsiz kalmasının sebebi budur, içi boşalmıştır çünkü artık, ihtiyaç kalmamıştır kendisine. bu arkadaşlar düşüncenin yürekte olduğunu da düşünüyorlardı mesela, kuran'ı okursanız bunu net görebilirsiniz kitapta dahi. bunun da sebebi duygularımızı kalp atışlarımızda ve göğsümüzde yoğun bir şekilde hissetmemiz olsa gerek. neyse, daha önce çok kereler tekrarladığım gibi sen bir taşı kendi isteğin ile bir yerden bir yere fırlatabilirsin. bunu bir hayvan da yapar, rüzgar da yapar. onlar neden bilinçsiz olsun ki, neye dayanarak bunu iddia edeceksin? senin nasıl belli amaçların varsa canlıların da, rüzgarın da belli amaçları olsa gerek. farklı dilden konuşuyorlar sadece. bu sebeple insanın ölüm ve yaşamını belirleyen canlılar -av ve avcı olarak, bazen evcil hayvan olup yoldaşlık ederek- tapılabilir hale geliyor. yine insanın ölüm ve yaşamını belirleyen yağmur, fırtına, şimşek, yanardağ, vesaire gibi cansız doğanın parçaları da tapılabilir hale geliyor. çünkü yağmur durduk yere kesilip neden aç bıraksın susuz bıraksın seni? dağ neden durduk yere patlasın ve seni öldürsün? mutlaka bir nedeni vardır. yine yüz kere tekrar ettiğim gibi -yeniden yazmak daha kolay geliyor- kendileri için değerli olan şeyleri adamaya ve güvenli hissetmek için düşüncelerinde dahi bu varlıklara sığınıp tapmaya başlıyorlar. düşüncenin yapısını, neden ortaya çıktığını, nasıl işlediğini bilen herkes görecektir ki: düşünce insana özgüdür. insanın hayatta kalma yöntemi olan emeğin bir ürünüdür. fakat bilgisizlik her şeyi kendi bakış açıdan görmeye sebebiyet verir, başka açılardan bakabilecek bilgiye sahip değilsindir çünkü. bu yüzden mesela bir sapık herkesi kendi gibi sapık zannedebildiği gibi, insan da doğayı kendi gözünden görüp kendi gibi zannetmektedir. oysa ne diğer canlılar, ne de cansız doğa insan gibi bilinçlidir, cansız doğanın yaşama gayesi de yoktur, bilinç ile değil etki tepki zinciriyle işlemektedir. vesaire. bir zamanlar inanılması çok doğal olan bu şeyler artık temelden çürüdü. bir çok noktadan yıkıldı, paramparça oldu. ama dinin var olması egemen güçlerin işine gelmekte. din adamları sırtlarını bu güçlere yaslayarak tatlı hayatlar sürerken inanan halka yön verebilme güçlerini de sırtlarını yasladıkları rahat yaşantıya göre kullanmaktadırlar. sömürü yüzünden bu dünyada yaşayamayan insanların "öldükten" sonra yaşamayı beklemesi ve rahatlayıp köleliğe mutlu devam etmesi önemlidir. öldükten sonra yaşamayı beklemek de nedir? yaşamak için ölmeyi bekler mi insan? kitabı temiz gözle okuyup tüyleri diken diken olmayan insan doğru okumuyor demektir. tanrı düşüncesini geçtim, şu kitabın her ayetinde mantığın çatırdadığını görememek idealizmin gerçek yüzüdür. sana sunulan bu düşünceleri mutlak kabul edip yaşantını ona göre kurarsın. oysa yaşantına göre düşüncelerini kurman gerekir, mutlaktan da, tabulardan da kaçmak gerekir. ama bu başka mesele derinine girmeye gerek yok. daha böyle saatlerce yazabilirim hangi noktadan nasıl çürüdüğüne dair. benim bilmediğim okumadığım daha neler vardır kim bilir.
29
bazı konular sıkıntılı yalnız aig. evrenin çözülemeyecek kadar büyük olması, 3 boyutun dışındaki boyutlar, zamanın başlangıcı, sonsuzluk kavramı, big bang'den öncesi. evrenin içerisinde genişlediği hiperevren veya benzeri konularda kitlenip kalıyoruz. bunların açıklamasını yapabilecek kadar yaşayamayacağız. ben her şeyde bir gereklilik olduğuna inanıyorum şahsen. şansa, tesadüfe, rastgeleliğe inanmam. hiçbir şey rastgele olamaz. bir şeyin olması için tek koşul, onun olması gerektiğidir. fakat bu evrenin oluşması tamamen saçmalık, normal şartlarda düzensizlik hiçbir baskı olmaksızın artma eğilimindedir. düzensizliğin artma eğiliminde olması demek, bir patlamanın sonucunda mükemmel düzene sahip bir şeyin oluşamayacağı demektir bana göre. ve ayrıca da hiçbir şey yokken bir şeyin kendi kendine var olması onu birinin yaratmasından daha imkansız bir durumdur. big bang'den önce evren yoktuysa big bang nerede gerçekleşti? bu sorunun cevabının bulunamayacak olması benim tanrının varlığına inanmama yetiyor şimdilik.
#463971 silahşör | 09/04/2015 02:16
30
kur'anı tefsir edebilmek için arapçaya fazlasıyla hakim olmak gerekiyor. ki bir kelimenin tecvitli ve tecvitsiz okunuşu arasında bile anlam ayrılıkları büyük derecede göze batıyorsa yapılan tefsirlerin dört dörtlük açıklama olduğunu söylemek çok saçma. yazılan bir romanı incelerken bile dönemin zihniyeti göz önüne alınarak inceleniyor. kur'anda geçen ayetleri açıklarken de aynı hassasiyetle açıklanmazsa çoğu ayet arasında bir uyuşmazlık seziliyor elbette. çünkü kur'an indirildiği dönemle ilgili ayetlerle de şekillenen bir kitap. hangi ayet nerede nasıl indirilmiş ayrıntısına inmeden "aha bak burada da bir çelişki buldum" mantığıyla yaklaşılırsa kur'ana tabi ki de inanılmaz. inanç her ne kadar kendi adına mantıklı sebepler bulsan da karşıdakine anlatamadığın şeylerdir. insanlar 13 sayısının uğursuz olduğuna inanır, merdiven altından geçmenin uğursuz olduğuna inanır vb. bu insanlara bu yaptığının akli izahı sorulduğu zaman neden gösterirken zorlanırlar. çünkü inanç akıldan ziyade kalp işidir. kur'anda da geçen ayetlerde "düşünme" yetisini kalbe yüklemesinin temel nedeni budur. çünkü inanç konusundaki düşünceler bir yerden sonra aklen açıklanamaz hale gelir ve öyle yerlerde kalp devreye girer ve "inanıyorum." der. inanç bilgisizlikten ziyade bir istemdir bence. çünkü şuan araştırabileceğimiz sınırsız kaynak var ve çoğumuz bu kaynakları okumak/incelemek yerine "ömer çelakıl" ve türevleriyle kur'anın şifrelerini çözmekle meşgul. ee haliyle dışarıdan bakan bir insanın ister inançsız olsun ister farklı bir dine inanan bir insan olsun islam'da tezatlık bulması çok olağan. inançsız bir insan sayısız kitap okuyarak, kutsal kitapları okuyarak inançsız olmayı tercih ederken bir dine inanan insan dininin kutsal kitabını okumakta zorluk çeker. dinde tarikatleri, mezhepleri, islam dünyasındaki kırılma noktalarını bilmeden inandığı için inançsız olarak görülmesi çok olağan evet. lakin inanç ve inançsızlık arasında gidip gelen bireylerin kendini ikna etme süresinde okudukları, gördükleri, duydukları ve hissettikleri eğer onu bu konuda tatmin ederse inancına devam eder. aklen ve ruhen bir tatminsizlik söz konusuysa zaten karşısına ne kadar deliller sunarsan sun insanın kafasındaki düşünceyi yıkabilmesi o kadar kolay olmasa gerek. inançlı bir insana da hakeza böyle birtakım şeyler sunarak inanç sistemini yıkmasını beklemek pek olağan değil. en fazla inanç sistemini sorgular ve nerede ne yaptığının farkına varır ama o inanç sistemi temelden yıkılmaz bir türlü.
#463972 yokbisi | 09/04/2015 02:21
31
silahşör kusura bakma yazdığını görmemişim kardeş. islam inancına göre zaten özgecan'ı katleden o yaratıkla aynı yerde yanman mümkün değil ki. dereceli olarak yaratılmış cennet ve cehennem. hani ne yaptıysan ne eksiği ne fazlası. ha merhametle tecelli edilirsen o ayrı tabi ki. herhangi bir hocaya bağlı kalarak düşünme zaten bunları hele ki günümüz medyasında öne çıkan hocalara bağlı kalarak düşüncelere dalma. okunacak o kadar çok kitap var ki aslında ve çoğu zihnimizdeki sorular üzerine yazılmış. ayrıca kula kendini yargılama hakkını verdiğini sanmıyorum yaratıcının. yargılama kendisine ait çünkü. çünkü bizim gördüğümüz çoğu şeyin arkasında o kadar gizli ayrıntılar var ki resmin bütününe odaklandığımızdan ayrıntıları göremiyoruz. ama ayrıntıların da elbet gün yüzüne çıkacağı zamanlar olur. sanırım kendini yargılarken insan büyük bir çıkmaza düşüyor.
#463974 yokbisi | 09/04/2015 02:26
32
@30 merdiven altından geçmek, 13 sayısının uğursuzluğuna inanmak gibi şeylerin temelleri vardır. bu tür inançlar belirli olaylar sonucu ortaya çıkarlar, bu olayların bazıları tespit edilebilirken bazıları kayıt altına alınmadığından ve bulunabilecek bir izi kalmadığından tespit edilemeyebilir. bu sebepleri bilmeden, mantık kurmaya çalışmadan inanan birine "neden inanıyorsun?" diye sorup mantıklı bir cevap bulamamak gayet normaldir. ama bu cevabın var olmadığı anlamına gelmemektedir. kuran ise tüm zamanlara ve tüm kavimlere gönderilmiş, herkesin anlayabileceği anlaşılır bir şekilde gönderildiği kendi içinde yazmakta olan bir kitaptır. eğer kitap arapça bilmeden anlaşılmayacaksa günümüzde yaşayan çoğu topluluk cehennemlik olacak demektir bu. kitabın anlamı kalmıyor, sadece arapça bilenlere hitap eder hale geliyor. ama çeviri hatası olduğunu düşünmüyorum kitaptaki meselelerin. sağda "aig'in kuran ile imtihanı" diye bir başlık var orada inceledim bu konuyu kendi çapımda. anlaşılmayacak bir kaynak göndermenin amacı nedir? yine tüm zamanlara ve kavimlere gönderilmiş bir kitabın "dönemin mantığı ile" ele alınması hatalı olur. çünkü kitap döneme gönderilmemiştir, tüm zamanlara ve kavimlere gönderilmiştir. ama daha kendi dönemindeki başka kavimlere bile hitap etmekte zorlanmaktadır. inanç mantıksız olmak zorunda olmadığı gibi karşındakine anlatamadığın ya da bilmemene anlamamana rağmen "kalben" inandığın bir şey olmak durumunda değildir. gönder tuşuna bastığımda bu girdinin başlığa aktarılacağına inanıyorum, bunu çok mantıklı bir şekilde anlatabilirim, eğer bu mantık çürürse ya da gerçekler tarafından yadsınırsa buna inanmayı da bırakırım mecburen. idealizmin bir yönü de budur, ele aldığın şeyi mutlak bir tabu kabul ettiğin için eğer o tabu gerçekliğe uymuyorsa ya da mantıksız geliyorsa -gerçekliğe uymuyorsa yani aslında aynı şey- o zaman gerçekliği sorgulamaya başlarsın, mantığı çöpe atarsın, "bu mutlak doğru, tanrı sözü. demek ki benim gördüklerim bildiklerim yanlış" der hale gelirsin, ya da ben anlayamıyorum, sen anlayamıyorsun, o anlayamıyor, biz anlayamıyoruz demek zorunda kalırsın. oysa tam tersi kitabı gerçekliğin süzgecinden geçirmek gerekmektedir. düşünceye değil gerçeğe bakmak gerekmektedir önce. kitap gerçekten çok basit, eski hikayelerin tekrarı, korku masalları, dönemin arabistanında peygamberin yönetiminde gerekli hükümler, peygambere sorulan sorulara ve anlık şartların gereklerine göre indirilmiş ayetler, bu yani kitap. bunda ikinci, üçüncü, istersen yüzüncü anlamı ara gerçekliğe oturmuyorsa oturmuyordur. zorlamanın anlamı yok bence. ki dinin zararları diye de solda bir başlık var oraya da davet ederim.
33
yokbisi evet evet o katmanlardan haberdarım, fakat söylemek istediğim tam olarak o değil aynı mekanda aynı şiddette olmasından bahsetmiyorum. sorun şu ki, cevapsız kalan sorular insanın inanmasını zorlaştırıyor, ki günümüzde bir dine inanmanın insanı soktuğu konum belli. müslümanlar terörist, yahudiler ırkçı, hristiyanlar yoz. yani madem islam şuan güncel olan hak din, o zaman artık bu işin sonunun gelmesi lazım bi şekilde çünkü daha fazlasını zor kaldırır bu dünya bu kadar pisliğin.
#463979 silahşör | 09/04/2015 02:34
34
silahşör dünyanın bir imtihan yeri olduğunu belirttiğine göre kesin delillerle her şeyi aydınlatması herkesin inanması anlamına gelmez miydi ? insanları yaftalamak o kadar kolay ki aslında din üzerinden değil de farklı yerlerden de yapabiliriz bunu. inanca göre sonunun gelmesine daha var. hatta daha kötü günler göreceğimiz de ortada aslında. kaldırmayacak da sanırım dünya eninde sonunda bitecek bir yer çünkü.
#463980 yokbisi | 09/04/2015 02:39
35
yokbisi kesin delillerle her şeyin ortada olması zaten tamamen saçma olurdu. ama ben de diyorum ki, yani madem dinler bozuldukça yerine yenisi geldi. e islam hala bozulmadı mı? hala yaşadığımıza göre henüz tam bozulmamış demek ki? yani günümüz müslümanları çok doğru yaşıyorlar. o zaman ben bu dine mensup olamam.bir başkasının inancına veya inanmayışına saygı duyan insan sayısı bile bir elin bilemedin iki elin parmaklarını zor geçer. islam hoşgörü dinidir diyorlar, islam hiç varolmamış olsaydı dünyadaki ölümler ne kadar azalırdı bunu da düşünmek lazım. sırf din yüzünden katledilen insanlar varken birisi çıkıp da bu hoşgörü dinidir diyince komik oluyor. ben inananlara saygı duyuyorum bence doğru da yapıyorlar çünkü o inananların çoğu, bugün dinden habersiz ateistler olsalardı işimiz daha zordu. adam müslümanken bile çoluğa çocuğa tecavüz edebiliyor.
#463981 silahşör | 09/04/2015 02:45
36
yokbisi bu arada "aig'İn kuran ile imtihanı" başlığındaki çalışmamı cidden tavsiye ederim bu konuyu tartışmayı seviyorsan. hiç aralıksız üç dört gün kuran okuyup yazdım o girdiyi, henüz bütününü okuyan kaç kişi vardır ondan bile emin değilim. boşa yazdım gibi oldu biraz. ama konuyla ilgiliysen ben bildiğim her şeyi döktüm, şöyle sağlam bir eleştiri hoşuma gider.
37
@32 kur'an tüm insanları kapsayacak şekilde gönderildi evet ama indirildiği zamanda yaşananlardan tamamen muaf değildi ki. peygamberle ilgili bir şey olduğunda veya peygamber kendini çaresiz hissettiği anlarda da inen ayetler oldu. ha bu ayetler insanları kapsamıyor, onları hiç ilgilendirmiyor demiyorum tam manasını çözebilecek derecede bilgiye sahip olduğumuz zaman yorumlama işine girişmenin doğru olduğunu söylüyorum sadece. dünya'nın bir imtihan yeri olduğunu beyan eden ayetler düşünülürse ve aslında dünya'nın bir oyun yeri olarak adlandırıldığına bakılırsa bir oyun yerinde her şeyin apaçık gözler önüne serilmesi imtihanı imtihanlıktan çıkarmaz mıydı ? inancı daha da özelleştirirsek islam inancının temel şartı "kalben" inanmaktır. kalben inanmadığın sürece gerçek müslüman sayılmadığın bir dinde "inanıyorum ama kalben değil." diyemezsin ki. ha gerçekten din insanın sorgulama yetisinin bir yerde önünü keser işte orada zaten inanç ve inançsızlık arasındaki çatışma ortaya çıkar. o çatışmada insan hür olarak düşünüp yine inanmayı tercih ediyorsa dinin zararları veya yararlarını okuması onun için pek bir şey ifade etmez ki.
#463983 yokbisi | 09/04/2015 02:51
38
kalben nasıl inanabilirsin, kalp kan pompalayan organdır, nasıl inanabilir bir şeye? geri kalanı dediğim gibi bütün bu meselelere değinmeye uğraştım o başlıkta. şimdi tekrar baştan yazmak ve tartışmak çok zor geliyor.
39
silahşör aslında dinler bozulmaz insanların yaşayış şekilleri bozulur. ve yaratıcı onlara elçileriyle haberler gönderir. islam bozuldu diyemeyiz ki sadece tebliğden bu yana o kadar farklı yorumlama biçimleri oldu ki bu din üzerine. insanların kafası allak bullak oldu. hani ahir zaman diye nitelendirilen dünyanın sonunun yaklaştığı bir zaman var ya sanırım biz o zamanı yaşayan kavimdeniz. her kafadan ayrı bir sesin çıktığı ama hiçbirinden emin olamadığımız bir dönem. imtihan zorlu ama sonucu da yakın gibi.
#463986 yokbisi | 09/04/2015 02:57
40
@38 inan fırsatını bulur bulmaz hepsini okuyacağım. inanıyorum diye kendimi tartışmalardan geri bırakmak istemiyorum. benim göremediğim belki de senin gördüğün bir şeyler vardır ve farklı bir bakış açısı olursun bana, bilemiyorum. ama inan gerçekten okuyacağım.
#463987 yokbisi | 09/04/2015 02:59
41
evet 39 numaralı arkadaşımız güzel bi noktaya değindi. istila edileceğimiz zamanlar çok uzak olmasa gerek. aynalarınıza dikkat edin.
#463988 behzat ll | 09/04/2015 03:03
42
tanrı gizemi seviyor olmalı.. bu gizem devam ettikçe insanların inancı ikiye katlanıyor.
#476029 yazdeditanrı | 06/05/2015 09:28
43
gördüm ve arttırıyorum. 3 e katlıyorum.
#476033 siyah kırmızı | 06/05/2015 12:42