yanılmak

  1. 1
    yanılmak = yenilmek. bu kadar basit bir formülü var işin. sanırdım ki arkadaşlarımdı en büyük hazinem. meğer gümüş sandığım birer gazoz kapağından ibaretmiş hepsi. eskiden gülerdik, eğlenirdik. şimdi ise konuşurken takınılan zoraki tavrı çok net görüyorum. sanırdım ki vardı sevenim. sevgi yalnızca hevesmiş. hevesi geçince atılan bir oyuncak bebeğe dönmüşüm. yanılmışım. sanırdım ki yalnız değilim. yine yanılmışım, dibine kadar yalnızmışım meğer. en sevdiklerimin bile vadesi heves kadarmış. en güvendiklerimin bile samimiyeti çıkarı bitene kadarmış. böyleymiş hayat. bir anda kendini uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında kalmış gibi çaresiz ve yapayalnız hissedebiliyormuş insan. apar topar telefon edip "hadi saat ikide iskelede buluşalım." diyebileceğin biri olmayabiliyormuş hayatında. üç canını da harcayınca sıfırdan başlıyormuşsun oyuna. dağın zirvesindeyken birden dibe çökmek yalnızca ayağının kaymasına bakıyormuş. ve ayağın kaydığında kırılan kalbin asla iyileşmiyormuş. azimle dağa yeniden tırmanmayı denediğinde bu kez mevsim yaz olmuş, dikenler kesiyormuş ellerini. ve yine düşmüşsün. sanki hiç zirveye çıkamamış gibi.
     
iv> iv> iv> >