Pazar günü evde oturuyordum. Otur otur tabiî içim sıkıldı. Atladım
ya dayımgili ararım, bedava çay kahve içerim, belki internete girerim diye gittim dergiye. Bi baktım dizgicisinden yazarına, ofısboyundan çizerine tam kadro dergiye gelmiş. O an tiksindim bunlardan. Önce yere tükürdüm, sonra açtım ağzımı yumdum gözümü. “Ulan” dedim, “insanda biraz ar, namus, vefa, saygı olur” dedim. “Kendine insanım diyen kişi ekmek yediği yere hıyanetlik etmez. Şurda hepiniz az çok maaş alan insanlarsınız, paraya kıyın da çay kahve paranızı şu pazar günü cebinizden ödeyin. Sarsmayın lan şu derginin bütçesini bedavacı hortumcular!” diye haykırdım. “Abi” dediler, “senin haberin yok mu, çalışma günü pazara alındı.” Sustum... Bi baktım Ersin orda fıtır fıtır bir şeyler yapıyor. “Allah aşkına ne yapıyorsun sen?” dedim. “Çiziyorum” dedi. “Dün n’apıyordun ?” dedim. “Çiziyordum.” “Ondan önceki gün? “Çiziyordum.” “Yiğit sen?” dedim. “Aynı abi” diye onayladı. “Ulan biraz sosyalleşin be!” dedim. “Kapanmışsınız şu odaya, dünyadan kopmuşsunuz, insanlıktan çıkmışsınız” dedim. Vurdum kapıyı çıktım. Gittim Ambarlı’da nakliye işi yapan eniştemin yanına, hoşbeş ettikten sonra konuyu enişteme açtım. “Yaa enişte benim bir ev taşıma durumum var, bi kamyon ayarlar mısın ?” dedim. “Hay hay” dedi. Şoför istemedim, atladım kamyona geri döndüm dergiye. “Atlayın lan şu kamyona sizi tiyatroya götürücem” dedim. Hiç ses etmeden bindiler dampere. Editör olduğu için Bahadır’ı yanıma aldım, Reşat Nuri Sahnesi’nin yolunu tuttuk. “Yav Bahadır, oturdun oraya biblo gibi iki çift laf et” dedim. “Yaa ne anlatayım Umutçuğum, halimizi görüyorsun. Şu çizerlerin kaprisleriyle uğraşıyoruz” dedi. Tam “Yav biraz geniş ol, bu dünyanın kahrını sen mi çekeceksin ?” diyecektim ki, birden yol kenarında yürüyen kız arkadaşımı gördüm. Durdum, korna çaldım, geldi. Uzattım kafamı pencereden, konuştuk. “Atla! Seni eve bırakayım” dedim. “Olur” dedi. “Yav Bahadır, sen in de arkaya geç, yengen yanıma otursun” dedim. “Olur” dedi, indi. Dikiz aynasından baktım bi türlü çıkamıyor dampere. “Bu adamı da başımıza editör diye koyuyorlar” dedim sevdiceğime, n’apıcak güldü. Neyse ki MetÜst vefalı adammış, elinden tuttu, çıkardı Bahadır’ı dampere. Neyse uzatmayayım. Aşkımın evinin yolunu tuttuk bu sefer. Bıraktım evine. Çok ısrar etti, gittim oturdum bir çay içtim. Show’da film vardı izledik. Bi baktım saat geç olmuş “Kal burda” dedi. “Okeeey” dedim. Gülüştük. Sabah kalktım. Camdan baktım, bunlar halen damperde bekleşiyorlar. Yiğit’in yüzü beni görünce aydınlandı. “Umutçuğum n’oldu bizim tiyatro işi?” diyerek el salladı. “Lan oğlum tiyatro sizin neyinize? Siz olmuşsunuz tiyatro!” dedim. Utandılar.