125
ikinci maçı da kazandık. 2 de 2 yapmış olduk. özellikle 2. maç benim haneme artı olarak yazılmış oldu. 1 penaltı, 1 net posizyon kaçırmama rağmen takımın iyilerindendim. ancak bu benim ilk 11 çıkacağımı göstermiyordu. hala yedek klübesin de bekleyecektim. olsun diyordum kendime. kaptanın, muratın yakın ilgisi ve diğer abilerin beni takdir etmesi, saygı görmek hoşuma gidiyordu. değerli hissediyor işte insan kendini, anlayın.
maçtan sonra kardeşimin yanına gittim. arkadaşlar ve kardeşim beraber eve gitmeye karar verdik. hocaya da söyledim, otobüsle gelmeyeceğim dedim. duşumu falan alıp, üstü başımı düzeltip arkadaşlarla geze geze eve gittik.
bizim kardeşe de arada bir soruyorum, nasıl attım falan diye. abi süpersin diyor. sana demedim mi lan atacağım diye, söz vermedik mi demi. bak abin söz verirse tutar diye nasihat çekiyorum. çocuğun gözünde değerliyiz, itibarımızı kaybetmelim diye uğraşıyorum. bizim ufaklık hala öyledir. babamı dinlemez ama beni dinler. bir şekilde babası gibiyim, bana özeniyor. yaşı 22. hala gözlerimin içine bakar, sıkıştığında, morali bozuk olduğunda veya bir şey istediğinde ilk beni arar.
şimdi bakıyorum da bazen verilen ufak bir sözün yerine getirilmesi bile insana apayrı bir değer katıyor. bu değerden karşınızdaki insanda nasipleniyor.
eve geldiğimizde bizim ufaklık babama, anneme benden bahsediyor. abim bugün gol attı. zaten ben biliyordum atacağını. çünkü bana söz verdi falan diyor bizimkilere. pazar gününü böyle kapattık zamkiler. mutlu, huzurlu ve verdiği sözü gerçekleştirmekten onur duyan birisi.