İdmandan kalan vakitlerde bizim dükkanda çalışıyordum. Çalışmaktan çok gelen geçenle, esnaf ağabeylerle sohbet ederdim. Çok fazla konuşmayı seven bi tip değilim, genelde ağabeylerimiz anlatır, bende dinlerdim. Onlarda severek anlatırlardı.
Bazen esnaflarla toplanır öğlen yemeğini hep beraber yerdik. Kimisi ekmek getirir, kimisi domates. Takımdaki birliktelik nasılsa esnaflar arasında da öyle bir uyum vardı. Herkes birbirini tanır, sever, sayardı.
Biz mahallenin küçüklerine ağabeylik yaparken, mahallenin büyükleri de bize ağabeylik yapardı. Bazen dükkanı bırakır, mahalledeki çocuklarla top oynardım. Kızlarla ip atladığım bile oldu. Küçükler işte napacaksın, eğleniyoruz kendimizce.
İdman dışında vaktimin büyük bir kısmı böyle geçerdi. Mahallemizde bir tane cami var. Çay ocağına uğrar, onlarla sohbet ederdim. Gençliklerinden bahsederler, oğlum bunları bunları yapma, senin yaşında torunumuz var diye bol bol nasihat ederlerdi. Cuma namazlarını kaçırmadığım için hemen hepsi beni tanırdı.
Özellikle bizim cami hocasını sorular sorardım. Hocam bu nasıl oluyor, ne yapmalıyız, niye böyle falan. Oda anlatırdı. Hem çayımızı içer, hem sohbetimizi ederdik.
Sonra arkadaşlara uğrar, aileleriyle konuşurdum. Arkadaşlarımın çoğunun ailesiyle muhabbetim vardır, hala öyle. Keza arkadaşlarda benim ailemle muhabbet ederler. Hatta birbirimizin babasının taklidini yapardık. Özellikle bizim arkadaş 2-3 kere işletmişti beni telefonda.
in tekiydi, iyi taklit yapıyordu.
Mahallede günlerimiz eğlenceli geçiyordu.