@25 yok orada demek istediği siz emekçinin halinden anlamazsınız da ne diye emekçiyi savunmaya çalışırsınız gibi bir şey galiba.
@20 bakış açını çok yanlış buluyorum, biz bir grup liseli, yirmi küsur sene yaşamış, doğru düzgün eğitim almamış sıradan insanlarız. sana burada lenin gibi, stalin gibi kitaplar düzecek değiliz elbet. bu insanları aşağılaman gerektiği anlamına gelmiyor bence.
ben şansıma okumuş etmiş işçilerin bulunduğu bir aileden geliyorum. bu sayede az da olsa okuma alışkanlığım vardır. okuduklarımdan çıkardığıma göre diyalektik tarihsel materyalist etiğe göre yaşamam gerektiğine inanıyorum. bu anlayışı toplumsal olarak genellediğimizde ortaya sosyalizm, komünizm çıkıyor. bildiğim kadarıyla bak dikkatini çekerim. daha okumadığım o kadar çok şey var ki belki sen bana bunları öğretecek kadar fazla biliyorsundur, kendi savunduğum şeyi.
öncelikle düşünsel temelleri var bu işin, emeğin insanı var etmesi gibi örneğin. ben şu anda bildiğim basit versiyonunu bile yıllar boyu okuyarak öğrendim. kim bilir ne kadar uzun sürer tartışsak. hepsinin üzerine şu geliyor: bildiğim kadarıyla bu sistem içerisinde insanları çok büyük bir bölümü her anlamda fakir, ve zenginlik de, özgürlük de, güzel sayılan ne varsa bu fakirliğin üzerine kurulu. yaşamamızı, hayatta kalmamızı sağlayan dahi işçi sınıfı. evimi, giydiklerimi, yediklerimi, aklıma ne gelirse üreten işçi sınıfı. annem örneğin, hayatı boyunca çalışmış, çok küçük yaştan beri, bu yüzden olmayan hastalığı yok, kemikleri erimiş, rahmi alınmış, böbrekleri bozuk, üzerine emekliliğini bir günle kaçırmış delirmek üzere ilaçlarla duruyor. buna rağmen oğluna canı isteyince bir bisiklet alamıyor mesela. bu lüks. şu anda evde makarnayla patatesten başka yemek yok. ama ali ağaoğlunun oğlu yarış teknesi alıyor bilmem kaç dolara, ağaoğlu bunu tehlikeli bulup "parçalatıyor". satmıyor bile. sonra da diyor ki "o benim oğlum, bir kaç doların lafı mı olur". ve uçak aldırıyor. canı isteyince de gökdelen diktiriyor.
bu adam annem kadar çalışmış olabilir mi? ya da ne kadar fazla çalışmıştır ki bu kadar serveti, malı mülkü var. küçük dağları mı yaratmış? binaları kendi omuzunda taş taşıyarak mı dikmiş?
bütün sistem ali ağaoğlu gibilerinin aklımızın hayalimizin almayacağı zenginlikler içinde yüzebilmesi üzerine kurulu. o çok beğendiğimiz avrupa demokrasisi bizim sömürümüz üzerine kurulu. bizi
iyolar, kendileri rahat yaşayabiliyolar böylece. vay çok akıllılar da bilmem neler gibi bir durum yok. bu yüzden eğitim almıyoruz, bu yüzden bütün günümüz çalışmakla geçiyor, bu yüzden aç geziyoruz, bu yüzden baskılar var, din dayatması var, bilmem ne var.
demek ki sistem, burjuva-işçi çatışması üzerine kurulu ve üretim araçları burjuvanın elinde. hepimizin bildiği gibi basit bir şey bu ondan sona yazdım.
benim inandığım sistem, işçi sınıfının iktidarıdır. üretenin iktidarıdır. çünkü gerçek toplum yapısının temeli işçidir. bu kadar basit değil mi bu?
