size hikaye yazdım

  1. 1
    önceden yazmıştım zaten. senfonik gıcırtılarla açıldı eski tahta kapı. çelimsiz bir vücuttan gelen hırıltılı isyanların kulak tırmalayan kederiyle karşılamıştı onu hasta adam. ve bu iki adam dün geceden biriktirdikleri tüm hissiyatın birbirlerinin yüzlerindeki çizgilere işlenmiş olduğunu gördüler. hasta adam odanın sıvaları dökülmüş gri ve pis duvarındaki güzele dair tek varlığa -pamela anderson posterine- bakarak tabakasından tütün ve arap kağıdını çıkarıp usulcu ve ciddi bir titizlikle sardı cigarasını. -gerçekten mi? dedi. acının en kırmızı tonuyla söylemişti bunu ve ciğerlerinden gelen bir hırıltı eşlik etmişti ağzından umutsuzca çıkan kelimelerine. -evet. dedi roptevayloviç. evet. inanması güç ama gerçek bu. roptevayloviç in sesindeki bu utancı ilk defa duymuştu hasta adam. onunla 4 yıldır omuz omuza yaşam kavgası vermiş, kah aç kalıp dünden kalan makarnaya çala kaşık birlikte dalmış, kah soğuğa karşı pamela nın posterine bakarak sarılıp ısınmışlardı. o güne kadar ropvayloviç in her halini -mutlu, hüzünlü, sinirli, kederli- bildiğini sanıyordu ve bu çaresizliğin tandasındaki yıkılmışlığın yorgunluğunu yeni keşfetmişti. yine de ona acımıyor ve hiddet duyuyordu. onun yüzünden yarına dair tüm planları yok olmuştu fakat dostuna ne kadar kızsa da yüzündeki sinirli hali ondan saklıyordu. ona kızarak bakamazdı. 40 yıllık makarna kardeşliğinin hatrı vardı. 2 sigaralık bir sessizliğin ardından ropte, uzun süredir gözlerini kırpmadan baktığı elindeki dikdörtgen kağıda bir kaç damla gözyaşı bırakarak şöyle dedi: -böyle olmasını istemezdim dostum. nerden bilebilirdim ki o aşağılık ispanyollara güvenmemem gerektiğini. ben sadece bir kaç ruble daha fazlasını istemiştim. evet sadece buydu isteğim. beşerin en dervişinde dahi yok mudur daha fazlasına dair umutlanmak. beni insan olduğum için mi suçluyorsun ha söyle bana dostum. kim bir lokma daha ekmek istediği için suçlanabilir ki? söyle bana kadim dostum. nerden bilebilirdim he, nerden. tanrı nın bizimle alay ettiğini nerden bilebilirdim. eğer suçlanacak biri varsa o da bizzat yaratıcının kendisidir. dostum. ben değilim! ropte isyanının son cümlesini haykırırken. ellerini üzerindeki ketçap lekesi kurumuş masaya koydu. lekeyi gördüğünde yine aklına aç iken yedikleri o makarnalıktan çıkıp kimyasal atığa doğru yol alan acayip şey geldi. evet. bozuk makarnanın bile hatrı yok muydu be. bu kadar da üstüne gelinir miydi? bir anda hasta adam pamela nın posterinden gözlerini çekerek roptevayloviçle yüzyüze geldi. ikisi de ağlıyordu. ikisi de bitkindi. ikisi de yarının kendilerine ne getireceğinden habersiz ve panik haldeydiler. -o bizim kira paramızdı ropte ve sen ve sen ve sen onu bir kaç ispanyolun uğruna heba ettin. ropte, dostunun göz yaşlarından o kadar etkilenmişti ki bir anda bir kaç yıl birden yaşlandığını hissetti.dostunun yanaklarında süzülen damlaların müsebbibi olmak onu kahrediyordu. titrek bir sesle ağzından sadece şu bir kaç kelime çıktı: -ama oran çok düşüktü, kesin tutar dedim. hasta adam bu sözler karşısında birden yumruklarını sıkarak masaya vurdu. yüreğine sansür darbeleri gibi inmişti roptevayloviç in ağzından çıkan her kelime. -yoovvvv ropte yooovvvv. deportivo nun sürpriz takım olduğunu bilmeliydin. adamların deplasmanda her maçlarını kaybettiğini bilmeliydin. benden habersiz kupona o maçı eklememeliydin eski dostum. sen, sen elin ispanyol hödükleri yüzünden arkadaşılığımızı mahvettin. söyle bana ropte söyle! yarın rüstem amcaya ne diyeceğiz he! amca kira parasını kupona bastık ama tek maçtan yattık hem de 1.05 oranlı maçtan. kusura bakma`` mı diyeceğiz. adam hacı ulan hacı! kira parasını kumarda kaybettiğimizi öğrenince bizi anında kapının önüne koyar. bunları düşündün mü roptevayloviç! söyle bana 1.05 lik oran için değer miydi ulan kuponu bozmak değer miydi he! hasta adam roptenin yüzündeki acıyı ve utancı umursamadan eski ve kirli ceketini alıp kapıyı şiddetli bir şekilde çarparak çıktı. öyle ki, kapının sesi ropte nin acı dolu yüreğine bıçak yarasıymışçasına saplanmış idi. roptevayloviç, derin bir nefes alıp tüm olanların sebebi kuponu çöpe bombeli bir şutla attı. aklına jason kidd gelmişti. o da ne sağlam şut atardı bee. uzun zamandır nba izlememiş olduğunu düşünerek iç geçirdi. olanları unutmak istiyordu ama bir türlü unutamıyordu. ayakta durması lazımdı bunu biliyordu. güçlü olmalıydı her şeye rağmen. mutfağa doğru yürürken şöyle dedi: yarın ola hayrola lan. bi çay koyayım bari.
    #263718 eustass | 29/07/2014 15:54
     
  2. tümünü gör
iv> iv> iv> >