ak düşmüş saçlarıma
kandırdım lan yok öyle bir şey
raziyeye flüt aldırdım
odundan flüt
sahi dedi flüt kaç para, kaç para ulan bu flüt
trampet takımından terkmiş oysa
içinden ne gemiler geçmiş bir boğazdı çalışı
şilepleri bile kuğu zarafetinde yüzdürür
iliklerime kadar melodik taciz
sümükten ses elde etmeyi denediğimiz yıllardı raziyeyle
iç donumuzdan yelkenlerle o boğazdan geçmiştik
kaptandım o zamanlar, kaptan kamuran
en cengaveri hemi de
yılların dokunamadığı bir tahta bacaklı
içi dışı birbirine geçmiş bir ayı
uydum
mesafelerin cetvelle ölçülemediği anlarda
sumak atarım mantıya
anam nasıl da güzel olur
ninni söylerim ben mantılara
ayıptır ötesi, sahiciliği tavada pişiremezsiniz
bacaksız bahri vardı, kaçınız bilirsiniz
ibneler okumamışsınızdır kesin
raziyeyle favori adamımızdı
şuradan şuraya 3 km çekerdi
eni konu bahrinin fırlamalıkları
yek başına hababam sınıfı çekerdi
.
odun çağı vadı, cilalı odun çağı
lamine odun çağı geldi sonra, oysa kaplama bir çağdı.
müziği bile flüte hapsettiğimiz o yıllardan
aklımda kalanlar, flüt, raziye, mantı ve bahri
sinüslerimi dahi doldurmuşlar
ıbıllar diyarı şu an dünyalar
nasıl anlatsam devamını bilemiyorum ıbklalalalala.