İmam buraya taşınmış. Köyde olan biten her mevzuda, esvabı ilgili kişiyi getiriyormuş imama. imam da kitap ve tecrübe marifetiyle iyi etmeye çalışıyormuş getirileni. Çok çığlıklar yükselmiş bu tepeden. Gelen hiç kimse geri dönememiş köye. Köylü hem köye bu kadar yakın olduğundan huzursuzmuş hem de köyden bu kadar uzak olduğu için duacı. Çocuğu, genci, ihtiyarı, erkeği, kadını kim muzdaripse bu iletten sadece imam kurtarabiliyormuş onu bu dertten. Köylü böyle bilmiş, böyle alışmış bir süre sonra. İmam olan biten her şeyi yazmaya başlamış bir yandan da. Günlük gibi bir defter oluşturmuş zamanla. İlk olaydan son olaya kadar. Her şey yazıyormuş o defterde. Kitabın başka gizlerine de vakıf olmuş okudukça, yaşadıkça. Aslında kitap ile gelenin gizlerine desek daha doğru olur. (gözlerini gökyüzüne kaldırdı önce. sonra birasından bir yudum sigarasından da bir nefes alıp üfledi.) Beyler bu akşam ara mı versek biraz. Geldik geleli adam gibi sohbet edemedik
!. İn cin olduk topumuz yok! Karardım
iyice. Biraz gülek ne olur?! Bir an acıdım
adama. Doğru söylüyordu. Geldik geleli hikaye anlattırıyorduk adama. Mustafa - Senin emrin olur kirve! Okey var - tavla var!? Ahmet - Ya
bitirseydin önce ne kadar kaldı ki? Tarık ın cevabı alayımızı göt etti: "Daha yeni başladım kirve!?"