Tekrar toparlanıp evin salonuna geçtik. Tarık kıçının altına bir minder koyup bağdaş kurdu. bir bardak çay getirdi nilay tarık a verdi. Herkes ihtiyaçlarını götünün çevresine konuşlandırıyordu. Küllükler çaylar sigaralar atıştırmalıklar vs. Tarık herkesin yerleşmesini bekleyip boğazını temizlemişti ki serhat atladı hemen: "Kitap sayesinde başka gizler öğrendi demiştin en son!" Tarık - oha
. Nasıl bir hafızan var kirve? Mustafa - hakkaten yuh
. Geçen yazı hatırlıyon mu lan hala? Gülüşmeler. Tarık - ( gayet ciddi bir yüz ifadesiyle) neyse. İmam bunu zor yollardan öğrenmiş tabi. Malum, cehalet. Her definle yeniden musallat oluyormuş kadın. İmam bunun bir cin olmadığını düşünmeye başlamış. Acı olansa köy yaşamı boyunca tanıdığı, bildiği, sevip saydığı nicelerini gömmek zorunda kalmış. Ve her tanıdık yüz sürekli kadına dönüyormuş. Bir süre sonra kendisini iyice soyutlamış köylüden. Hatta son zamanlara doğru esvabıyla bile araya mesafe koymaya başlamış.