Tarık - burada
! (ayağa kalkıp çantasına yürüdü. defteri içerisinden çıkarıp ortamıza attı) Alın işte! Hevesimi kursağımda bıraktınız zaten. Mustafa - Lan senin kursağını
ayarsız! Neden atıyon öyle mal gibi! Nilay - Abi gözünüzü seveyim yapmayın böyle. Tanıyamıyorum artık sizi. Kutsal kitap mı lan bu!? Ahmet - Ya arapça bişeyler yazıyorsa içinde? (tarığa baktı korkarak) Yazıyo mu lan!? Gül - Yuh artık
! Tarık - Yok lan bildiğin türkçe
! Endişeni
eyim senin ahmet. Ben - (defteri alıverdim hemen) Bir baksak mı lan içine? Tarık - (sinirli sinirli gülerek) Aç bak
. Dikkat et ama kirve: Ben ilk açtığımda içinden
çıktı! Çok korktum. (gülmeye başladı) Sinirle suratına baktım tarık ın. Mustafa -
tir git tarık.
tir git başka yerde geç dalganı! Tarık -
çocuk gibisiniz ha! Adamın biri kafayı yemiş yazmış bir ton saçmalık. Ben de heyecan olsun diye ballandıra ballandıra anlatıyordum size. Olay ettiniz
! Korka korka araladım sayfaları. Çirkin bir el yazısı ile bol imla hatalı cümlelerle muhatap oldum önce. Hızlıca göz gezdirdim. Tarık ın anlattıkları bir çocuğun hayal gücünün sinemaya uyarlanmış hali gibi kaldı okuduklarımın yanında. Hikayenin giriş cümleleri vardı sadece. Kalan kısa ve hatalı cümleleri bizim şerefsiz içine kendi yorumlarını da katarak anlatmıştı bize. Ben - (başımı defterden kaldırırken) Defteri nerede buldun kirve? Mustafa elimden çekiştirip aldı defteri o sırada. Direnmedim. Diğerleri hemen mustafanın etrafına üşüştüler. Tarık - Bu evde kirve. Şuradaki duvardan oyma rafın üstünde duruyordu. Ben -
korucular geliyor demiştin buraya? Tarık - Enteresan olan da o zaten. Defterin üstü toz kaplıydı. Kimse ellememişti yani. Sayfalar nemden birbirine yapışmıştı yer yer. Bizzat şahidim. Nilay - Yani onca zaman defter burada, neredeyse göz önünde duruyordu ve kimse açıp bakmamış öyle mi? Tarık - Valla görünen o! Mustafa - (başını defterden kaldırmadan) Olm senin anlattıklarının bir kısmı yok burada!? Tarık - Ne yapaydım
! Kendi kafamdan birleştirdim kopuk yerleri. Defter konunun özeti sayılır. Serhat - Peki kalanını okusak mı lan buradan? Tarık - Gerek yok kirve. Ben ezberledim çoktan. Bir haftadır okuyorum ben onu! Kafamda imammışım gibi tasarladım
herşeyi. Size güzel güzel kanırtayım diye. Ahmet -
senin ben. Gül -
herif. Bari beraber okusaydık. Bu kadar endişelenmezdim o zaman belkide. Tarık - Ya endişelenecek bir şey yok. Zaten bir yerden sonra yazmayı bırakmış adam. Mustafa - Nasıl lan!? Ben - Lan! Durun o zaman. Tarık sen bire bin katmadan anlatabilir misin kalan kısmı? Sadece defterdeki haliyle mümkünse? Tarık - Olur kirve! Ben - Tamam o zaman (elimi uzattım) mustafa ver kirve defteri. Mustafa uzattı defteri aldım. Ben - Bu defter şurada dursun. Tarık kalan kısmını anlatsın hikayenin. Sararsa yan eve bakalım. Sarmazsa veya tedirgin olursak
tir olup gidelim
! Ahmet - Süper fikir. Herkes hem fikirdi. Tarık pek beğenmedi yan eve girmeme kısmını, ben söylerken suratı asıldı biraz. Meraklı
. Tarık - Eyi tamam o zaman
. yere çöküp bir sigara yaktı, biz de yaktık. anlatmaya devam etti.