mustafa - var mı yok mu bilmem ama ben bu şerefsizin o kitap için delirdiğine eminim
! tarık - lan saçmalama
! diyelim ki var o kitap. eee!? ne yapacam ben onunla
!? arapça mı biliyorum? cin mi çağıracam!? ne yapacam!? ben - mustafa sakin ol! tarık sen de germe ortamı
! zaten altıma sıçtım sıçacam, asabımı bozmayın benim. serhat - lan tarık! lan tarık! nilay - tarık allahını seversen doğruyu söyle. kitapla falan bir işin var mı
!? tarık - yok kirve! ne yapayım ben kitabı!? tamam merak ediyorum
ama ne yani? mustafa - hiç bir art niyetin yok yani.. doğru mu? tarık - lan ne olacak!? büyücü müyüm ben? hangi irfanla bulaşacam bu işe!? şu an cünübüm hatta! gül - allah cezanıııı... yarım yamalak gülüştük. tansiyon düştü, gerginlikten sıuyrıldık. mustafa geçti oturdu yerine. tarık a da eliyle yanını pışpışladı. tarık gülümseyip çöktü mustafanın yanına. herkes yeni sigaralar yaktı. deftere bakıyoruz sırayla. o cümleyi defalarca okuduk imamın ağzından. değirmen taşının altında..