Tarık susmuştu. Çayının dibini yudumlayıp sigarasından bir fırt çekti. Nilay - eee? ahmet - üçüncü sayfadaki resimde kaldın? tarık - çünkü imam o kadar yazmış. Ağzımız açık kalakaldık. Mustafa telaşla deftere sarılıp karıştırdı sayfaları. Gül - bu kadar mı
!? o kadar zahmete girdin lan? mustafa - (defteri sertçe kapatıp fırlatırken) doğru söylüyor
. Son cümlesi oymuş. Ahmet mustafa nın savurduğu defteri kapıp kurcaladı biraz. Ben - e içimde patladı lan benim!? acı çekiyorum şu an. Tarık - çözüm belli. Merakımızı gidermenin tek bir yolu var. Hepimiz tarık a sonra birbirimize baktık. Tarık - ya biraz daha takılır hava kararmadan dönüş yoluna düşeriz, ya da havanın kararmasını bekler vekendi gözümüzle görürüz! mustafa - küçük ev. Sırtım ürpermişti o an. Hem merak içerisinde tatlı bir heyecan hem de derin bir korku kapladı içimi. Serhat - allaaaaaaaaaaah! kirve macera şimdi başlıyor
! nilay - hiç sorma. Ahmet - ben girmem o eve
! gül - korktun mu ibiş?