kapı aralığından içeriyi görmeye çalıştım. mümkün değildi. zifiri bir karanlık. çocukların hallerine bakınırken mustafa yı büyük eve girerken fark ettim. bir süre sonra elinde bir fenerle çıkageldi. mustafa - artık sıkıldım
! hadi dalalım içeriye! ben - lan havuz mu bu? neye dalıyon!? içeride ne var bilmiyoruz. tarık - tamam! iyiyim ben, sorun yok! gül - çok da
imizdeydi ya
! tarık - hadi. üç deyince kapıya tekmeyi basayım, sonra koşa koşa içeri girelim. serhat - öyle olur mu lan mal! yavaşça aralayalım kapıyı, fenerle baka baka ilerleriz.
aptala dönmüştük. koku genzime oturmuştu. neyin ölüsüyse içerideki tadını alıyordum şu an. midem bulandı. bir sigara yaktım hemen. beni görünce herkes yaktı birer tane. evin önüne çöktük. kapısı aralık. mal mal bakıyoruz. tarık - (sigarasından derin bir nefes alıp havaya üfledi dumanı) ne yapıyoruz lan şu an!? mustafa - manzaranın tadını çıkarıyoruz
! ne yapacaz? ben kara kara düşünüyorum. ahmet - açıkçası ben kafamda toparladım bile eşyalarımızı. hadi diyen bir kişi çıksın, yola düşmeye hazırım. serhat - yanık tavuk koktu lan! gül - (ensesine bir tokat yapıştırdı serhat ın) baydı
! nilay - şşşşşşşşşş! tarık - hay şışını
eyim nilay. daha ne şışlıyorsun!? bi evi yıkmadık
! gül kapının ırzına geçtiğinde köy zaten uyanmıştır! nilay - lan yine de tedbirli olalım! mustafa - olalım
olalım. derdimiz neydi bizim de akşamüstü dönmedik?