sigaralar bitince kapıya dizildik
ördek sürüsü gibi. önde mustafa elinde fener. biz de ikili sıra oluşturmuşuz farkına varmadan peşine. mustafa yavaşça araladı kapıyı biraz daha. feneri tutup aydınlattığı yerde ne varsa söylemeye başladı bize. bir yandan da kapı eşiğinden içeri su gibi sızıyordu
. mustafa -
bir tabure var lan burada. üzerindeee.. ne lan bu!? ... kuş ölüsüymüş
! tarık - kuş sürüsü ölse böyle kokmaz
! ne kuşu!? mustafa - (sinirle dönüp tarık a)
envanterde bu kayıtlı ben ne yapayım
ik! serhat - tamam lan kızma
! devam et kirve! mustafa bir ayak boyu daha araladı kapıyı. bir o kadar da içeriye ilerledi. mustafa - sandalye var.. geriye düşmüş, yerde. arkasındaki duvarda bir heybe asılı... bir masanın kenarını görüyorum.. hasssiktir! mustafa geriye doğru acemi adımlarla çekilirken kapının halkasına tutunarak denge sağlamaya çalıştı. mustafa - hassiktiiir! laaan! tarık - ne oldu lan!? adamı tutmaya uzanırken kapı çarparak kapandı. mustafanın da eli kurtuldu halkadan ve yere düştü. ellerini ensesinden içeri sokmaya çalışıyor bir yandan da yerde kıvranıyordu! mustafa - laaan! birşey girdi lan içime.
! ahmet yere düştü. bayılmıştı
! gül yanımıza koşup mustafanın üstünü çıkarmasına yardım ederken jetonum düştü. mustafa - lan böcek mi o ne o !? güüül! çabuk çabuk! gül - lan tamam
! çıkar çıkar çabuk! serhat - lan bayıldı olm bu manyak! ahhahahahah! ben - ne gülüyon
! adamla ilgilensene!? nilay - kesin lanetlendik
! tarık - lan böcektir o ne laneti
!? gül - örümcek miş lan ıyyy! (ayağa kalkıp ezid yerde bir şeyi) sarı omar bu! mustafa kan ter içinde kalmıştı! azar işitmeyi bekleyen çocuk gibi bakınıyordu etrafına. ahmete takıldı gözleri. mustafa - (nefes alıp verirken) bu neden bayıldı lan!? sinirli gülüşmeler.