birbirimize bakındık. sonra da tarık a. mustafa - taşı kaldıramamıştı daha. ağır gelmişti herhalde, basınç tahliye ediyordu durmadan. gülüşmeler. tarık -
belanızı.
taşı taş değil dağ! kaldırın da göreyim! ahmet - lan olm! imam gücüyle kaldıracan, yoksa kalkmaz! gül - sen de mi başladın serhat gibi kelime şakalarına. çok komik
! ben - sırıttım, saklayamam. tarık - imam denen adam mustafadan hallice değilse kaldıramazsınız bu taşı. ben - o kadar diyorsun yani! tarık - aynen. serhat - gül!? hepimiz gülüştük. gül - (gülerek)
tirin lan! mustafa - ben bir deneyeyim ama kaldıramazsam gülmek yok! ben - güleni
. serhat - imam gücüyle! gül - (ensesine yapıştırdı bir tokat daha) kopya çekme evladım! mustafa tarık tan çekilmesini istedi. sandalyeyi ve masayı kenara itekledik. başına üşüştük mustafanın. önce değirmen taşına baktı, sonra bize. hepimiz sırıtıyorduk. mustafa - ben bunu kaldıramazsam tek laf duymak istemiyorum, tamam mı? sırıtarak kafamızı salladık. mustafa - tipinizi
eyim
. kurmuşsunuz bile kendinizi. gülüşemeler.