kurt uluması mı bu!? az önce bunu mu duydum? kafayı mı yiyordum
!? "gül! gül kendine gel!" diyordu mustafa. kapının gacırtısı artmıştı. bir yerlerden bir esinti geliyordu ince ve serin. dizlerimin titrediğini hissettim. "koyverme kendini
!" dedim içimden. sonra içime sövdüm "gel de sen verme" diye. hala gül ün gözlerine bakıyordum. son baktığım yer orasıydı. korkutucu olsa da mecbur hissediyordum. şu an tek gerçeklik oydu çünkü. geri kalan her şey de karanlık. kapı aralandı sanki! solumda ince ve belli belirsiz bir ışık hüzmesi. Nihayet! Bir karış bir açıklık oluştu. İçeriye hava girdi serin serin. ve ay! kurban olduğum ay ışığı. gıdım da olsa karanlık bitmişti artık. bir yandan bildiğim sureleri peş peşe sıraladığımı farkettim. ahmet açtığı aralığa ağzını dayamış isimlerimizi sayıyordu. mustafa dediğinde cevap geldi. "geldim kirve, gül bayıldı. bir şeyler oldu acil dışarı çıkarmamız lazım kızı." kapı aralığına iki koluyla asıldığında ancak fark ettim mustafayı solumda. hemen yanına yetişip ben de asıldım kapıya. bir karış aralık bir metre oldu sonunda. dışarı attık kendimizi.