nüfus sayımı bittiğinde gül baygın herkes ayakta idi. serhat hem korkarak hem de üzüntüyle süzüyordu yerde yatan celladını. tarık - az önce ne oldu
!? mustafa - uyansın anlarız
! serhat sen iyi misin? serhat - iyiyim kirve. sağol. ben - arkadaş az önce kurt uluması duyan var mı? ahmet - yok
! ciddi misin lan!? ben - yemin edebilirim. gerçi ... bilmiyorum
! nilay - ne oldu içeride? serhat - kankan boğazımı kesecekti az kalsın! nilay - (başını önüne eğdi) keşke gelmeseydi. tarık - he
! keşke hiç biriniz gelmeseydiniz! mustafa - bizi sen davet ettin göt! tarık - bileydim etmezdim
! ahmet - lan başlarım ergen atışmanıza
!. kitabı ne yaptınız? tarık - (eliyle içeriyi gösterdi) nah orada! ahmet - onca şey yaşadık ve daha kitabı açamadık bile öyle mi? mustafa - acaba bu bir mesaj mı
!? acaba
tir olup gitsek mi artık? ben - o kitabın da, imamının da, defterinin de... serhat - lan yeter be yeter! ölümden döndüm
! ben görmek istiyorum hacı! mustafa - ha bu yetmedi mümkünse dört beş posta daha alayım diyorsun yani! serhat - (eve doğru yürürken) neyse ne
! ben o kitabı görecem! ben - şimdi içeri girermiş.. geri gelmezmiş.. biz de seslenirmişiz önce.. cevap gelmeyince hep beraber.. mustafa - (sözümü keserek) "götüne koyayım serhat ın hadi eve" deyip gidermişiz buralardan. ben - yok lan ben korku filmi klişesi yapacaktım ama. tarık - deneyelim hacı! (bağırarak) serhaaat! ...