hepimiz serhata serhat ta bize baktı önce. tarık - aç bakalım kirve. serhat ellerini çatırdatıp parmaklarını dalgalandırdı önce. sonra yavaşça kapağını araladı kitabın. eski, bol lekeli, pas sarısı sayfayı gördüğümüzde.. mustafa - dur! dur
! serhat - ne oluyor lan!? mustafa - olm bana kızacaksınız ama bence vaz geçelim
! tarık - lan
tir git
! oy birliği ile açmaya karar verdik.. (serhatın elinden kapıverdi kitabı) ver
şunu! sarıldı kapağına açmaya yeltendiğinde mustafa elinden alıverdi. tarık - laan! mustafa - senin belanı
! (kaşlarını kaldırarak) olm bakın son kez düşünün bir! açıkçası ben tırsıyorum
! hakikaten gerçekse!? neyin kapısını aralamış olacağız kim bilir! ben - kirve gerilim yaratma
! altı üstü bir sayfada bir res.. tarık ben cümlemi bitiremeden zıplamıştı mustafaya. debelenmeye başladılar. tarık kitabı almaya çalışıyor bir yandan da küfür ediyordu! nilay -
yapmayın yaa! çocuk gibisiniz! ayırmaya çalışırken tarık a vurmaya çalışan mustafa dan bir yumruk yedim
, oturdum götümün üstüne. gül ün ayağa kalkmaya çalıştığını gördüm. ağlıyordu. nilay ın alışkın olmadığı erkek tepişmesine çığlıklarıyla eşlik etmesi durumu ciddileştirmeye başladı bir anda. serhat davrandığında mustafa tarık ı üzerinden atmıştı ikinci bir yumrukla. serhat mustafa dan kitabı almaya çalışırken tarık kazara serhat a vurdu. serhat sersemledi bir an. ahmet mustafa ya doğru ayaklanınca mustafa tarık a bir tane daha geçirip kapıya yöneldi. kapıya yakın ahmet mustafanın sırtına atladı.
yıllardır dost olan adamlar şimdi birbirlerine girmişlerdi. serhat tarık a geçirdi bir tane. o sırada mustafa ahmeti üzerinden atıp kitabı diğer odaya fırlattı. sonra dönüp ahmete girişti. kan götü gövdeyi götürdü bir anda. nereden çıktığı belli olmayan bir sopa indi belime ben tekrar ayırmaya çalışırken bunları.