işaret parmağıyla alnıma dokunarak gözlerini kapattı. çocuk gibi ağlamaya başladım. içimdeki korku ve pişmanlığı tarif edemem.
yedik de geldik buralara. tarık a lanetler okuyordum ki gözlerini açtı aniden! gül - senin diyetin var! (yüzü korkmuş bir çocuk gibiydi) eli yanmış gibi telaşla çekti parmağını alnımdan. ben - (yutkunarak) ne!? ne diyeti? gül - benden uzak dur! (geri geri uzaklaşmaya başladı) sen ne zaman.. (aniden ellerinin arasına aldı başını ve iki büklüm oldu. acı çekiyor gibi attı kendini yere) elim ayağım çözüldü, geri adım atarak kapının eşiğine tutunmaya çalıştım sağ elimle. hissettiğim ahşap değildi. birisinin kıyafeti.. mustafa!? her şey çok ani gelişti: hemen sağımda, ayakta, gözlerini bana dikmiş ifadesiz bir suratla duruyordu. neden sonra gayri ihtiyari gül e çevirdim bakışlarımı. korku dolu gözlerle mustafa ya bakarken, koluyla onu işaret ederek "mekir" dedi. birden elimin boşa düştüğünü hissettim. tekrar sağıma dönecekken gözlerim karardı. ...