ön bilgi : yazıyı daha önce partlar halinde yazdığım için paragraflar kaymış olabilir, imla hataları var ve 3-5 sene önce yazmıştım. Bol hatalı bi yazı ama ana fikiri anlarsınız xd -------------------------------------------------------------------- o sabah uyandığımda zaten koca malafatımın benden önce uyanmamış olmasından şüphelenmiştim bir şeylerin ters gideceğinden. saat 7 gibi uyandığımda hafif bir karın ağrısı vardı heyecandan olsa gerek. saat 9'da ufak bi ameliyatım vardı. bacağımın üst kısmında toplayan iltihap artık çürük patates boyutlarına gelmiş , pantalon değse acıtıyordu.zaten aşı olurken korkudan tansiyonu düşen biri olarak ameliyat masasına yatmak dünyanın en
imsonik şeyiydi benim için. hele ki lokal anestezi ile... tüm damarlarım korkudan titriyordu yola çıkarken. hani böyle sıçarken ıkınmadan önce bi vurur ya ağrı ; öyle işte midem. hastaneye vardığımızda benim tansiyon iyice asena'nın kıvrak hareketleri gibi hop aşşapı hop yukarı gidip geliyordu. rengimin attığını aynadan çok rahat görüyordum.
hemşireler anadan doğma soyunmamı söylediler.her ne kadar mala güvensekte insan içinde soyunmaya utanıyorsun ister istemez. çok nazlanmadım ; çıkardım ne var ne yok ve o
imsonik gömleği giydim. tabii hiç tecrübemiz olmadığı için arkadan göt falan gözüküyormuş net olarak. sonradan söylediler. hastane çalışanları gözünü götümden alamamış. ameliyathaneye doğru ilerledikçe adrenalin artık gözlerimden bile fışkıracak haldeydi. hemşirenin biri içeri aldıktan sonra "sen şurada otur gelip alacağız" dedikten sonra orada geçirdiğim maksimum 10 dakika sanki bana günler gibi gelmişti. ve artık masaya yatma anı gelmişti ; kaltak beni almaya geldi... masaya uzandıktan sonra tepedeki o ışıklara bakarken aklımdan binlerce şey geçiyordu."acıyacak mı , bayılır mıyım acaba , hemen düzelir mi" gibi bir ton şey düşündüm o kıscak an içerisinde.
ve hemşire gelmişti. çıkış yoktu artık ; no way out
. lokal anestezi demiştim ama iltihaplı bi yeri ne kadar uyuşturabilirsin ki
? uyuşmadı tabii. kaç tane iğne sapladı sayamadım bile.her iğnede bastım gerdek gecesindeki bakire hatun gibi çığlığı ... dişlerimi sıkmaktan artık çeneme kramplar girmeye başlamıştı ki biraz hissizleşmeye başlamıştı benim güzel yaram. uyuştu rahatladım derken
olacak
çocu ibnelik yapmaya başladı.
evladı galatasaraylıymış ; benle kaç senedir türkiye kupası alamıyorsunuz lan diye taşşak geçiyor aklınca. lan dalyarakk ! ben orada kafası kopmuş kurbanlık koyun gibi çırpınıyorum gelmiş bana türkiye kupası diyor angut.her birde o zaman 100. yılımız ve şampiyon olmuşuz. neyse bu
çocukluğunun dozajını iyice arttırdı."bak bak şimdi ne yapacağım" dedi ; kafamı kaldırdım baktım. bakmaz olaydım ;
evladı kafamı kaldırır kaldırmaz neşteri koydu benim yaraya. resmen gözümün önünde bacağımı yardı diplomasını
tiğimin oğlu bacağıma neşteri koymasıyla iltihap fışkırdı zaten. iltihap arkasından da kan tabii. bacağım resmen regl am gibi yarılmış ve oluk oluk kanıyordu.ve bu
evladı bana bunu izletti. ameliyathaneyi bilirsiniz ; buzdolabı gibidir.o buz gibi yerde resmen terden 3 litre su atmıştım vucüdumdan. bilincim gitti gidecek gibiydi.zor tutuyordum kendimi.o manzarayı gördükten sonra tekrar kafamı kaldırıp bakmaya cesaret edemedim tabii. sadece yukarıdaki ışıklara bakıp "dayan lan ibne az kaldı" diye kendimi gazlıyordum.o diplomasını
tiğim evladı da hala bana türkiye kupası muhabbeti yapıyor , yanındaki kevaşe hemşire ile bir olmuş benimle taşak geçiyordu. artık sonlara doğru gelinmişti. üzerini kapatmaya başladıklarında anladım. rahatladım mı yoksa gerginliğim devam ediyor muydu bilemiyorum. terlemeye devam ederken çok susadığımı farkettim. hemşireye "bana su getirin ölücem" dedim. ağzım artık damağıma yapışmıştı. getirmedi tabii kevaşe. çok terlediğimi kusmak üzere olduğumu söyledim. kıpırdamadan yat burada biz seni birazdan gelip alırız dedikten sonra
tir olup gittiler. ameliyathanede tek başıma kalmıştım. çıt çıkmıyordu içeride. kendimi morgta gibi hissettim.5 dakika geçti , 10 dakika geçti gelen giden yok amına koyayım. zaten kötüyüm iyice psikolojim bozuldu.bi gayret ile sesimi yükselttim ; "biri var mı ? " diye bağırdım. cevap yok... aradan en az 20 dakika geçtikten sonra 2 tane hemşire geldi ki sorma gitsin. hani o fantezilerinizi süsleyen tipler vardır ya ; öyleler işte. ferre setinden fırlayıp gelmişler. ufaktan kalkmadı değil hani ;) yok lan ne kalkması ; hafiften göğüsleri kestim ama pipişimin kafasını kaldıracak hali yoktu. tekerlekli sandalye ile çıkartacaklardı beni. masadan doğrulayım derken benim şalter attı. gözüm resmen karardı. önümü göremiyordum artık ; bayılmak üzereydim. hemşirelerin narin omuzlarından destek alıyordum ama vucüdumu daha fazla taşıyacak halim yoktu.son bir gayret ile kendimi sandalyeye bıraktım. ameliyathaneden çıkarken bir kısmını hatırlamıyorum , büyük ihtimalle bayıldım. çıkış anımda işlemci tekrar devreye girdi galiba ; kapıdan çıkışımı hatırlıyorum. annemin söylediğine göre rengim bildiğiniz süt beyazıymış ki ben esmerimdir. kafamı dik tutamıyor ; ellerimle destekliyordum. odaya gelmiştik artık ; kendimi yatağa bırakmam ile artık kendime gelmem bir oldu.ilk işim yine su istemek oldu ama meyve suyu verdiler. vişneliydi galiba. çok büyük bi operasyon olmadığı için aynı gün eve yollayacaklardı zaten. sadece kendime gelmemi bekliyorduk odada. annemin gerginliğini surat ifadesinden anlıyordum. kendisi zaten tansiyon hastası olduğu için kendimden çok onu düşünmeye başlamıştım. kötü görüne onu toparlamaya çalıştım kendimi. zaten çok geçmeden de kendime gelmiştim. artık eve dönme vakti gelmişti ama o
a son bir kez sövmem lazımdı. içim rahat etmezdi ; hayatımın en dehşet verici dakikalarını yaşattı bana
çocu. göremedim ibneyi çıkarken ; ama onun o absürt suratını hafızama kazımıştım. pansumana vs gelecektim elbet ; bunun rövanşı olmalıydı. artık kurtuldum eve geldim diyordum ama içim çok buruktu lan... o gün fenerbahçe'nin ankaragücü ile maçı var ve o maçta kupa alınacaktı kadıköy'de... şampiyonluk ilan edilmiş , son maç ve 100. yıl kupası ; önemli yani. evde fb tv açık bağdat caddesinin görüntülerini izliyordum boynum bükük şekilde. elinden dildosu alınmış kadın gibi masum gözlerle izliyordum sadece... ve beklenen o cümle kulaklarımda döndü ; -gideceksen git oğlum seni zorla tutamayız... Bu laf üzerine durur muyum ? durmam tabii
. sabah ameliyat olmuşum , topallıyorum , biletim yok ... ama hiçbiri umrumda bile değil. hazırlanıp hemen kuzeni aradım. kalk dedim gidiyoruz. kadıköy'e varmıştık. topallaya topallaya gittim bir şekilde. şimdi önümüzde koca bir sorun vardı ; biletimiz yok. karaborsada almış başını gitmiş , biletix kepenk kapatmış. salak kuzenimden o an bi fikir çıktı... bu gfb'nin lideri vardır ; sefa."sefa camiiye namaza girenlere bilet veriyor lan bazen" dedi ve gidip bunlarla namaz kılalım dedi. daha ayakta duramıyorum nasıl namaz kılayım diyorum herif bana halledersin sen diyor.. not : namaz kılmayı bilmiyorum , içeridekileri taklit işte. neyse uyduk bunun aklına girdik namaza. etrafımda gördüklerimin yaptıklarını yapıyorum ama çok canım yanıyor. eğilip kaldıkça yüzümde acı bi ifade. içimden "lan düştüğümüz hallere bak" diye söyleniyorum bi yandan.o kadar acı çektim ki sanki 60 rekat namaz turladık gibi gelmişti. yat kalk yat kalk derken artık bitti çıkıyoruz. benim bu kuzenim ağır salaktır. böyle el şakaları olsun , salak salak espriler olsun bayılır. kapının önüne geldik ve bunun yüzünde salak bi ifade var. bana "ayakkabıların yok" diyor. inanmadım tabii ; "çıkar lan ayakkabıları salak" diye falan geçiştiriyorum , kabullenemiyorum. daha 1 hafta olmamış lan alalı ; bembeyaz parlıyordu daha. bu yok dedikçe sinir katsayım artıyor tabii. bakınıyorum sağa sola cidden yok ulan ayakkabılar. lan koskoca kadıköy'ün ortasında ayakkabısız kaldım.o zamanda öğrenciyiz tabii ; cepte ne kadar para olacak ? şimdi olsa gidip alayım bi yerden ayakkabı da o zaman durum öyle değil. camiide siyah çoraplı 42 numara ayaklarım ile mahsur kaldım.son çare pederi arayacağız , gelip alsın
yla. aramızda geçen konuşma başlı başına bir kaos zaten
. ben : baba ayakkabıları çaldırdım gelip alsana beni. babam : sen kadıköy'de değil misin ? ben : evet babam : oğlum gerizekalı mısın koskoca kadıköy'de ayakkabıları nasıl çaldırdın ? ben : ya namazdayken götürmüşler. babam : ulan sen hayatında namaza kaç kere gittin de kadıköy'ün ortasında camiiye gidiyorsun ? ben : ya girdik işte , mahsur kaldık gel
. babam :
iyim yapacağınız işi.iki dangalak çıkmışsınız ayakkabılarınıza bile mukayet olamıyorsunuz. ibnenin son cümlesi ağırıma gitmedi değil hani.bir de üzerine çat diye suratıma kapattı pezevenk. suratıma telefon kapatılınca çıldırırım ben. aradan yarım saat geçti aradı bu yine gelmek üzere olduğunu söyledi. bende çıktım camiiden çoraplarla koştura koştura yan taraftaki benzinciye gidiyorum , oradan alacak.bi 10 dakika sonra geldi. yanında eniştemle bizim ufak yeğen ertuğ var.o zamanlar 2 yaşında falandı yanlış hatırlamıyorsam. bindik
ya binmez olaydık. amın oğlu 5 dakika susmadı. fırça koydukça koyuyor. ertuğ
i de benim peder bağırdıkça basıyor kahkahayı.2 yaşında velede bile rezil kepaze olduk amına koyayım.o güldükçe benimde gülesim geliyor pederin şalter iyice atıyor hahaha
ko ya. lanet bi yolculuktan sonra eve vardık. geçtim yine televizyon karşısına mazlum mazlum izliyorum. bacakta hafiften ağrılar var. maça girmek hayal oldu tabi ; başladı bile. oturdum izledim , koyduk tabii. kupa töreni falan derken cadde yine ana baba gününe döndü. sıkıntıdan tırnaklarımı yiyorum artık. ve annemden yine beklenen cümle geldi ; -gideceksen git 5 dakika daha harcar mıyım ? harcamam tabii. hemen zıpladım yerimden ; sanki sabah ameliyat ben olmamışcasına. aradım yine bizim salağı ; kalk gidiyoruz caddeye... topal bacakla gittim yine. bostancı tarafından yardırmaya başladık. suadiye'ye doğru yürüyoruz ama canım yanıyor yürürken. bi yarım saatte falan marks&spencer'ın oraya geldik. trafik zaten kilit , yoldan yavaş yavaş ilerliyoruz.
in bir tanesi önündeki
ile ara bırakmış. gazlayacak ya amın oğlu ; motoru bağırtacak. bende aylak aylak yürüyorum tabii topallayarak. bu ibnenin evladı gaza bastı , motor sesini duydum ama hareket edecek vaktim kalmamıştı. zaten istesemde bacak yüzünden hızlı kaçamazdım. sol tarafımdan vurdu bana
ik... vurmasıyla kendimi yerde bulmam bir oldu zaten. bacağımdaki acı katlanmış üzerine bir de bel ağrısı çekiyordum.
dan indi geldi hemen yanıma artist tipini
tiğim. özür diliyor falan ama renk atmış ibnede. korkmuş belli yani. hastane falan dedi de istemedim."iyiyim bir şeyim yok" diyip geçiştirdim de seksi gri eşofmanımda kan olduğunu görüyordum. ameliyatlı yeri kanattık
. ama 3-5 damla kan aktığı için pek önemsemedim kalktım devam ettim. ağrılarım iyice artmıştı ama yürümeye , eğlenmeye devam ediyordum. cadde'de ilerledikçe kalabalık iyice artıyor , rahat yürümek daha da zorlaşıyordu. kimi yerlerde kendimi kaptırıp zıplamaya falan kalkıyordum. kafamı
eyim ; ulan
çarptı hala ne zorluyorsun ?
tir ol git evine uyu.yok ama olur mu ? deliyiz ya yapmayız mınısikim. kuzenim olacak salak yetmiyormuş gibi iyice kalabalığın içine soktu bizi. o kadar kalabalık kime yarar ? yan kesici ibnelere yarar tabii. bende gri eşofman var ; arka cep olmadığı için cüzdan yan taraftaki cepte.yaz mevsimi olduğu için mont falan yok tabii iç cebe koyalım. o kalabalıkta bir şey hissetim cebimde. dikkatliyimdir bu konularda ; bu yaşıma kadar daha kimse bir şey çalamadı benden.yan kesicinin biri elini cebime atmış cüzdanı çekiyordu. yakaladım bunu bileğinden.yakalamamla kafamdan geçen yüzlerce şey aynı anda oldu. bileğinden tuttum ; arkamı döndüm ve göz göze geldik.lan şimdi vurmaya kalksan bacak ameliyatlı , kuzen salak.ee millette olan bitene anlam veremesse iyice sıçtık.bir de bu ibneler tekte dolaşmaz ; 3-5 kişi daha vardır kesin etrafında. bunların tahlilini kafamda 2 saniyede yaptım ve gözünün içine baka baka bileğini bıraktım. arkasında dönüp nasıl ve ne çabuk kaçtığını hala anlayamıyorum.
kurusunu bırakmamla kaybolması bir oldu.kuzen olayı anlayamadı tabii. bıraktın sonra anlattım. kodumun boş artisti "niye bıraktın lan döverdik" diyor. lale kendi götünü karanlıkta görse çığlık atar he o derece. artık saat gece 4 olmuştu. caddeyi bilen bilir ; bostancı'dan göztepe parkına kadar yürümüşüz. bilmeyenler için söyleyeyim ; yürüyerek bu mesefa normal tempoda en az 1.5 saat sürer. farkında olmadan yardırmışız. artık ameliyat yaramı geçtim ; ayaklarım sızlıyor. yorgunluk ağlıyorum neredeyse ; gözlerim dolmuş.o eğlence sırasında da meşale falan derken parayı da bitirmişiz. tekrar bostancı'ya yürümemiz lazım. dönüş için yürümeye başladık ama artık resmen acıdan gözlerimden yaş geliyor... yatağıma girmek için götümü cadde'nin ortasında açar ve yok mu bana çakan diye bağırırım.o kadar çaresiz haldeyim ki anlatamam... artık sürüne sürüne , otura kalka saatler sonra bostancı'ya varmıştık. bacağı o kadar zorladım ki o gri eşofmanın tek tarafı kan içinde kalmış , paçalarımdan akıyordu... sonra ki 4 5 gün evden çıkmaya götüm yemedi.o gün ben nasıl ölmedim hala anlam veremiyorum...