kadıköyde solcuların eylem yapması

  1. 100
    @114 öncelikle bilimsel sosyalizmin tezlerinden çok uzak gibisin. çünkü savunduğun görüşü savunup da sosyalizm kadar geçmişe ve birikime sahip bilimsel bir görüşe romantik hayalcilik diyebilmek, ancak o görüşün derinliğini ve temellerini bilmemekten geçer diye düşünüyorum. güzel bir yazı olmuş ama eleştirilecek çok nokta var, bakalım neler çıkacak. olaya gerçekten çok çok basit bakıyorsun. bütün toplumsal yaşamın bizi mutlu etmek için var olduğuna inanıyorsun örneğin. ilk paragraf komple toplumsallığı yadsıyor. oysa önce bir insanın ne olduğunu tartışmak lazım, konu artık buraya geldi. kopi peyst yapmıyorum zaten yazmıştım çoğunu: exkutupsozluk.com/...link exkutupsozluk.com/...link exkutupsozluk.com/...link evet bunlar daha iyi anlaşmamızı sağlar herhalde. bir on dakikanı ayırıp okursan mutlu olurum. görüldüğü üzere öncelikle insan insan olmayı seçmiş değil. bu doğanın bir gelişimidir. zorunluluktur. insan emeğiyle hayatta kalabilir, başka seçeneği yoktur. canlılar hayatta kalabilmek için doğa ile mücadelelerinden, doğaya uyum sağlayarak çıkarlar. insan ise bunu yapmadığından, doğayı kendi ihtiyacına göre değiştirmeyi başardığından, doğayı bu anlamda karşısına almaktadır. fakat insan nedir ki, doğayı karşısına alsın? tek başına bir insan, ne kürkü var, ne pençesi, ne dişleri var ne kanatları, doğaya karşı nasıl durabilir? toplumsallığı doğuran ilk neden budur. seçim değil, mecburiyettir. ikinci neden de, emeğin ve düşüncenin birikimsel şekilde artması ve genler ile aktarılamamasıdır. yani eğer toplumsallığımız ve dilimiz olmasaydı, insan asla insanlaşamazdı. aktaramazdı çünkü yaşama yöntemini. bu da bir seçim değil zorunluluktur. burada bahsettiğin anarşizmin en büyük yanılgısı çöküyor: insanlar bireylerden meydana gelir ve toplumsallığın hiçbir değeri yoktur. ikinci yanılgısı da çöküyor: insan insanlığından kurtulabilir, canlı doğaya geri dönebilir. bu da imkansız. o paylaştığın sanatçı dayı sanatı nereden öğrendi? kullandığı aletleri nereden buldu? alet yapmayı biliyor muydu, biliyorsa nereden öğrendi? yemek yapmayı ateşi kullanmayı pişirmeyi, kendine barınak yapabilmeyi konuşmayı giysi dikmeyi nereden öğrendi? hastalandığında hiç mi şehre inip ilaç almıyor? gibi sorular var karşımızda. doğada anarşi olduğunu söylemişsin fakat anarşinin ne olduğunu tanımlamamışsın hala. sadece seni kısıtlayan bir şeye karşı durmak ve sonsuz özgürlük aramak gibi görünüyor. doğada böyle bir şey yoktur. canlılar öncelikle uyum sağladıkları cansız doğanın yapısına bağlıdırlar. sonra diğer canlılar ile döngü içerisinde bulundukları yere göre yine çeşitli şekillerde davranmak zorundadırlar. ve canlılar bilinçli bir şekilde herhangi bir şeye karşı çıkmazlar. çok garip bir şey söylüyorsun yani anlayamıyorum. insan düşüncesi ve emeği ile doğaya zarar vermez. bir bebek ilk iş çevreye zarar vermez. insan normalde, doğadan ihtiyacı kadarını almaktadır. ihtiyaç için değil saf kar için yapılan üretim doğaya zarar vermektedir. zaten depremlerin bilmem nelerin insan ile alakası yoktur. geri kalanı da çok yakında, bir iki yüzyıl içerisinde ortaya çıkmıştır. sebebi kapitalist düzenin saf kar arayışıdır .öncesinde, orta çağda mesela, doğa sömürüsü bulunmamaktaydı. ha ama diyorsan ki ben doğadan ihtiyaç kadarının alınmasına bile karşıyım, o zaman hayatta kalmayın demiş olursun ve bu tartışılabilir bir şey olmaktan çıkar. gelelim en sevdiğim paragrafa. "anarşi, komünizm sosyalizm gibi romantik bir macera değildir". bunu sona bırakacağım. doğanın bilinçli bir şekilde insanlığa karşı çıkıp alaşağı ettiğini hayal ettiğin o harika fantastik dünyanı eleştireceğim. doğa bilinçli bir yapı değildir. doğa kendine zarar verildiğinin farkında değildir. doğa herhangi bir şeyin altında kalamaz, üstüne çıkamaz. iki cümle önce romantizmden bahsedip iki cümle sonra disney çizgi filminden çıkma hayaller kurmak güzel bence. ama burada düşülen bir hata daha var: çözümü doğadan beklemek. sen otur, hiçbir şey yapamayız, zaten olmaz hayal, eninde sonunda doğa gelip bunları alaşağı eder. neden dünyanın mahvolmasını bekliyoruz kurtulmak için? bu bir kurtuluş olur muydu gerçekten? yoksa doğa sadece kapitalistlere vurup bizi sağ ve yeşillik içinde mi bırakacak? " herkesin kendinden sorumlu olduğu, kendi davranışları ile başkalarının temel haklarını kısıtlamadan her hangi bir oluşuma gerek duymadan yaşayabilecekleri zaman mutlaka gelecektir." işte tam bu noktada toplumsallığı yok sayıyoruz. dediğine göre ya insanlar tek başına yaşamaya başlayacak, ya da öyle bir toplum olacak ki sonsuz özgür herkes, ama aralarında hiç problem çıkmıyor, zerre sıkıntı yok. garip yani. romantik belki de hatta. "hayatında ne yapacağına, ne olacağına karar verecek en yetkin kişinin kendin olduğun fikridir anarşi." burada yine insanın nasıl insan olduğu öğrendiği ve kişiliğini oluşturduğu sorusunu boş bırakıyoruz. fikirlerimiz kafamızda yoktan var oluyormuş gibi zannediyoruz herhalde. oysa insan yaşadıklarından öğrenir ancak. hem doğadan, hem de insandan öğrenir. insandan insan olmayı üretmeyi yürümeyi konuşmayı düşünmeyi öğrenir. hiçbir fikri yoktan var olmaz. nasıl bir ortamda yetişir nasıl bir çevrede kimlerden öğrenir nasıl yaşarsa kişiliği öyle oluşur. yani zaten en başta bu kişimiz yetkin denebilecek çağa erişene kadar diğer insanlardan bir sürü şey öğrenmiştir. bu noktadan sonra da toplumun içerisinde yaşar ve çeşitli kurallara bağlı olmak zorundadır. "en yetkin benim" diyerek gidip başka bir insanı öldüremez durduk yere. soba kestane olayını anlamadım. "insan masum bir canlı değildir" bu nasıl bilim dışı bir cümledir böyle? hayvanlar çok sevimli teletabiler, insanlar doğuştan günahkar ruhlarında kötülük tohumu bulunan gargameller. nasıl ne olunca masum olunuyor? bebekte bile kötülük aramışsın arkadaş. insanlığın problemlerini doğuştan gelen kötülüklerine bağlarsan orada hep beraber tanrıya doğru düşmeye başlarız. "komünistler polise taş atarak devrimin gelmesini beklerler" yazmışsın. yahu kaç yüz yıllık işçi sınıfı mücadelesinden bahsediyoruz. bu işin okumakla bitmeyecek kuramları var. yine öğrenmekle bitmeyecek tarihi var. kurulmuş bir sürü devlet var. bu kadar basite indirgenebilir mi? karşı durduğun şeyi bile birazcık ucundan öğreneceksin arkadaş, olmaz ki böyle. fahişeleri cezalandıran uyuşturucu içeni cezalandıran kimlerdir bilmiyorum. cezalandırmakla çözülmeyeceğini ben de düşünüyorum bir komünist olarak. küfür etmeyi de hiç yakıştıramadım, romantik demeni ise gerçekten komik buluyorum. sana görüşünü özetleyeyim: baskı altındayız, doğduğumuzdan beri biriler özgürlüğümüzü kısıtlıyor bizi sömürüyor, öyleyse haydi karşı çıkıp sonsuz özgürlüğümüzü arayalım. nasıl karşı çıkılacak? öyle işte. yoklamada sessiz kal. hapis varsa kaç. falan. sonra ne olacak? sonsuz özgürlük. toplum da yok. hatta hayvanlığımıza geri dönelim bak çok özgürler. e örgütlülük, araştırma, bilimsel kuram? yok. kafana göre. özgürsün abicim. canın ne isterse o. zamanı gelince olur. olmadı doğa halleder. gibi, gibi. romantik diye gördüğün şeyin kütüphane boyutunda kuramı vardır. tarih en başından beri ele alınarak incelenmiş, sosyolojiden tut fiziğe felsefeye bir çok dalda çalışmalar yürütülmüş, fikirler ortaya atılmış, dünya ve insanlık önce en temelinden günümüzdeki karma karışık haline kadar irdelenmiş ve üzerine yeni fikirler ortaya atılmış. yani bu çok uzun ve zorlu bir süreç. neden lazım bu? çünkü karşına aldığın sınıf insanlık tarihinin en bilinçli sınıfıdır. bizzat burjuvazinin kendisi kendi devrimini yaparak başa gelmiş, kendi kültürel devrimini, kendi bilimsel devrimini, kendi siyasal devrimini gerçekleştirmiştir. yani devrim konusunda yüzyılların deneyimine sahiptir. akıl almaz derecede cahiliz biz ikimiz mesela. ben bilmediğim şeyleri görünce düşününce ağzım açık kalıyor. adamlar biliyorlar. sende on bilim adamı varsa, onlarda yüz tane var. ayrıca bütün isyanlardan toplumsal hareketlerden ders çıkararak kendilerini geliştiriyorlar. yani kısaca çok basit düşünüyorsun. keşke o kadar kolay olsaydı işler. yoklamada ses çıkarmayarak, hapisten kaçarak problemler çözülseydi. yapmamız gereken şey gerçekten ölene kadar okumak, araştırmak, yazmak, konuşmak, hareket planlamak, örgütlenmek, geleceği ve günümüzü bütün bu bilimsel araştırmaların ışığında planlamak. bunun yanı sıra yine ölene kadar elimizden ne geliyorsa yapmak. bu tek bir insanın yaşamına sığmayacak bir hareket. ama buna romantik deyip, "sonsuz özgürlük isteyen birey" kadar temelsiz, ilk akla gelen şeyi savunmak da komik.
    #321191 anoktainoktagnokta | 12/10/2014 14:12
     
  2. tümünü gör
iv>