107
"kürksüz pençesiz kanatsız doğada yaşayan br çok canlı var.en basitinden maymunlarda bunu görebiliriz." maymunların kürkü yok mudur? şimdi hangi maymun türünden bahsettiğimizi belirtmek lazım. yani ne emekleri var, ne de ortama göre evrimsel süreçte özelleşmiş organları var, ama hayatta kalabiliyorlar. nasıl oluyor bu? maymun türlerinin keskin dişleri, gelişmişl elleri, ağaçta yaşamaya uygun güçlü kasları ve bedenleri, tam bilmiyorum ama işte türüne göre gelişmiş organları bulunmaktadır. yani hayvanların, ortama göre özelleşmiş organları vardır. insan ise emeğini kullanarak, bunun yerine kendine organ üretir. doğayı şekillendirerek, kendine organ üretir yani. alet yapar. aradaki fark budur. ama maymunlarda çaba vardır, gelişmiş elleri vardır, keskin zekaları vardır, özel bir örnektirler gerçekten. yine de dediğimden bağımsız değiller. "mevzu insanın insanlaşması değil , hayvanlaşması. doğayı şekillendirmek yerine onunla birlikte yaşamalıyız." bu bir seçim değil, onu anlatamıyorum. insan insan olmayı seçmez. bu doğanın canlılığın gelişiminin bir noktasıdır. nasıl olduğuna dair tarihsel bir keşfimiz yok henüz. ama bir noktada atalarımız evrim ile hayatta kalabilecek noktayı geçiyorlar. maymunlardan bildiğimiz çaba gelişiyor ve emeğe dönüşüyor. bu çok uzun bir konu. ama bir seçim değil. "dur lan insan olayım" diyerek olmuş bir şey değil. geri çevrilebilecek bir şey hiç değil. çünkü insan emeği olmadan yaşayamaz. bunun aksi iddia ediliyorsa derinine girerim seve seve. "ilkel topluluklar var hala." ilkel topluluklar da insandır. emek ile düşünce ile beraber yaşarlar ve doğayı şekillendirirler kendi ihtiyaçlarına göre. "bireysel kararlara karışılamayan toplumlar" böyle bir şey olamaz. nasıl bir sonsuz özgürlük anlayışıdır bu? bireyi neden bu kadar öne koyuyoruz? bu mantıklı mıdır? yaşayabilmek için mecburen bir araya geliyoruz. birbirimize muhtacız. ama her istediğimizi yapmakta özgürüz. nasıl beraber yaşamaya devam edeceğiz o zaman? beraber yaşayabilmek için çeşitli kurallar gelmesi gerekmez mi? "ben bireyim kardeşim sonsuz özgürlüğüm var ver bebeğini yemek istiyorum" diyebilir mi herhangi biri? mantıksız geliyor bana oldukça. "yani toplumsal ahlak, kültür öğeleri olmadığı için onları kısıtlayan bir şey yok." böyle bir toplum da yoktur. ahlakın da kültürel ögelerin de temel hallerinin bulunduğu toplumlar olabilir ancak. yoksa toplum var olamaz, insan var olamaz, maymunlardan bahsetmemiz gerekir. "bu hayvanlarda da böyle.ebeveynlerinden öğrenirler, doğadan öğrenirler. fakat bu demek değildir ki onlar da emek ve tecrübelerini sürekli biriktirip bir toplum kurup doğayı şekillendirmeliler. " alakasız bir şeyden bahsediyoruz. öncelikle hayvanlar nasıl hayatta kalıyordu? evrilerek, ortama özgü organlar geliştirerek. işte bu organlar, genler yoluyla aktarılıyor. hayvanlar yaşama yöntemlerini, milyarlarca yıllık gelişimlerini genlerle aktarabiliyorlar. sonrasında nasıl yaşanacağına dair yavrunun annesinden çok şey öğrendiği doğrudur. fakat evrilmeyi öğretecek değil ya anne, yavrusuna? yani hayır, bu hayvanlarda böyle değil. insanın yaşama yöntemi evrim değildir, emek ve düşüncedir. bu da genlerle aktarılamaz. dil ile, kültür ile, düşünce ile ve üretim tekniklerinin eğitimi ile aktarılır. bu da zorunlu bir toplumsallık gerektirir. "yani biz insanlar da bir süre sonra doğadan ve yaşadıklarımızdan şunu öğreneceğiz, insana en çok zarar veren şey erktir, toplumdur." böyle bir şey olamaz. insan toplumsallığı olmadan insanlaşamaz. insanlaşamayan yavru hayatta kalamaz. bu basit bir gerçeklik. bütün üretimi bırakan insan dahi hayatta kalamaz. ne giyecek? ne yiyecek? nasıl yiyecek? yakaladığı şeyi nasıl pişirecek, derisini yüzecek, kendine giysi dikecek, barınmak için ağaç kesecek, mağarada ateş yakacak, bilmem nee, bilmem ne. uygun iklimlerde yırtıcı olmayan hastalık olmayan bir bölgede çıplak şekilde daldan meyve toplayarak mı yaşayacağız yedi milyar insan? ayağını taş kesiyor iltihap kapıyor ölüyorsun. yürürken durduk yere böyle ölme ihtimalin bile var senin. yazının diğer kısımlarına cevap verdim aslında önceki yazım ve bu yazımı toplayınca. ne kadar mantıklıdır siz düşünün artık.