229
mitoloji diyebiliriz kısaca.
aslında nasıl düşündüklerini anlamaya çalışmak çok keyifli geliyor bana. daha önce yazmıştım buralara, tüm maddelerde ruh olduğunu düşünmeleri kadar doğal bir şey yok.
yaşam, hareket demek. bir amaç için doğada değişiklik yaratmak, onu etkilemek, yapabilmek-edebilmek. insan bir taşı nasıl tekmeleyebiliyorsa diğer canlılar da bunu yapabiliyor. rüzgar yapamaz mı? doğada her şey tıpkı insan gibi hareketli ve başka şeyleri etkilemekte. bu güçlerin bazıları insanı yaşatmakta -yağmur gibi-, bazıları öldürmekte -sel gibi-, ya da av olarak görülen canlılar ile tehlike kabul edilen yırtıcılar gibi.
insan bunların düşünemediğini neye dayanarak varsayacak? konuşamamalarına bakarak mı? konuşuyorlar da oysa, rüzgarın da sesi var, canlıların da, yağmurun da, gökyüzünün de sesi var. farklı bir dil konuşuyor olamazlar mı?
kısacası düşünemediklerini, "ruh" sahibi olmadıklarını varsayacak hiçbir sebep yok. ruh zaten düşünce demek bir bakıma, düşüncenin ne olduğu bilinmemekte, ruh olarak açıklanmakta.
insan yaşamı doğa ile ilişkisine bağlı olduğuna göre, ona tapmasını ve sığınmasını da anlayabiliriz. çünkü onun memnun etmezse gök yağmur yerine sel verebilir. bunu yapmasının bir nedeni olmalı, durduk yere neden yapsın bunu?
başta tamamen doğal ve kaba materyalist bir şekilde açıklanan, canlı sayılan doğa zaman içerisinde kişileşiyor, efsaneleşiyor ve tanrılaşıyor.