10
@8 çok teşekkürler tam ihtiyacım olan şey olmuş. rüya konusunda tam istediğim şeyi başarmışım, zira istediğim şey: başta rüyayı kimin gördüğü belli değil. ikinci kısımda kadın gördü zannediliyor. sonda ise adamın gördüğü anlaşılıyor. tam olarak böyle bir etki yaratmış memnunum o yüzden. tartışmaya değer gördüğüm eleştiriler hakkında yorum yapacağım ama onun dışında doğru bulduğum yorumlar var, virgülün yeri gibi, gereksiz karmaşık cümleler gibi onları hikayeyi son kez düzenlerken dikkate alırım. -"köhne bir barakada içilen ile, narin ve şık duvarlar içinde içilen şarap aynı üzümün suyundan mı yapılmadır? müşteriye bu soruyu sordurursanız öyledir maalesef. " bu cümle gereksiz kalmış anlam bütünlüğünü bozuyor..- bu cümleyi daha anlaşılır kurmam gerekiyordu çünkü aslında bir derinlik içeriyor. ama sade bir biçimde kuramadığım için böyle kalmak zorunda oldu biraz, becerim el vermedi yani. aynı şarabı süslenmiş bir mekan içerisinde daha pahalıya satma mantığını bir çalışan olarak beni çok rahatsız ediyordu. çünkü müşteri de aslında kendini süsleyip püsleyerek satmak için bu süslü mekanlara geliyor, alım gücünü göstererek kendini pazarlamaya uğraşıyor ve biz de bunun için çalışanlar olarak sahte bir kibarlık ile köle değilmiş gibi davranmak durumunda kalıyoruz. sahte yani, aslında o şarap o parayı etmez, aslında bu mekan bildiğin çürümüş tahta berbat bir ev, ama her sabah eşek gibi temizleyip süslüyoruz gözlerini boyamak için. av ve avcı meselesinde amaç karakterleri tanıtmak değil, insanlar arası iletişimsizlik problemine bir bakış açısı sunmak. aslında olay bu ikisinden bağımsız olarak genel kadın erkek ilişkilerini tanımlama amacı taşıyor. hikayenin ana fikirlerinden biri: sanatın oldukça güçlü bir iletişim aracı olması. kadın ve erkek arasındaki bu iletişimsizlik problemini vermem gerekiyor ki, müzik ile çözümlendiğinde ana fikir desteklenebilsin. ayrıca bizzat benim yaşadığım bir sıkıntı olduğundan ötürü oldukça derin ve geçerli buluyorum bu problemi, av-avcı problemini yani. -"eksik bir uzvuna kavuşur gibi koyuveriyor başını çeneğile."- buradaki benzetme ilişkisi şuradan doğuyor: başını çeneliğe öyle bir doğallık ve duygu durumu içerisinde koyuyor ki, sanki o keman hep oradaymış ve onun bir uzvuymuş gibi hissettiriyor. onun dışında bir sürü işime yarayacak noktaya değinmişsin, teşekkür ederim.