köpeği atlattık... deli murat sanki komando, söğüt ağacının üç beş dalını tutuyo pezevenk, houuuuu diye bağırıp yarım daire çiziyo derenin üzerinde. sonra geri geliyo aynı şekilde. üzerinden aştığı bir engel falan da yok hani. maksat komandoculuk oynamak. bir ara iyi kaptırdı bu deli kendini. fazla ivme kazanıp ağacın gövdesine vurdu belini. zaten dallara asılınca açılıyodu beli falan, ağacın gövdesi bunun belinin arkasına bir dörtlük şiir yazıverdi. ama böyle istiklal marşı gibi, uzun uzun mısralar.
ı
iiim,
ı
iiim diye böğürdü sığır. oh oldu
timin delisine. devam ettik yolumuza. dere tarafına bakan balkonlarda çamaşır astı bir iki teyze. tip tip baktılar bize ağızlarında mandallarla. bir iki bahçe daha aştık. derenin geitrdiği
lardan mıdır bilmem daha bir gürdü oradaki ağaçlar. dallarında ışık zar zor sızıyordu. hani dere de temiz olsa, cennet olacakmış ya... şans işte... burası istanbul sonuçta.