17
deniyor ki ne kadar hızlı gidersen evren sana oranla o kadar daralır. öyle bir hızda gidiyorum ki evreni bir uçtan bir uca algılayamayacağım kadar hızlı bir sürede geçiyorum. bu sırada pencereme aynı algılanamaz derecede ufak sürede bütün evrenden gelen ışık ulaşıyor. yani bütün evren çok kısa bir süre boyunca pencereme sığıyor. bu da çok yüksek hızda seyrederken evrenin bana göre "daralması" mantığına oturuyor. ama olay evrenin pencereye sığması olayı değil. eğer çok çok uzak bir mesafeden evrene baksaydım, evren pencerem ile aynı boyutta görünür böylece pencereme yine sığardı. iki örnekte de veriyi bir "anda" bütün olarak almıyorum. ilk örnekte veriyi alabilmek için ben bir mesafe kaydediyorum, bu sırada veri tamamlanıyor. başlangıç ile son arasında verinin eksik olduğu bölüm var. ikinci örnekte ise verinin zaten orada olan veriye ulaşıyorum. zaten ışık benim gittiğim yerde mevcuttu, ben o var olan ışığı yorumladım ki o ışık evrenden bana belki milyarlarca yıl mesafe kat etti. ama gözüme bütün bir görüntü olarak ulaştı. aynı şekilde üç yüz altmış derece dönerek de bütün evrenden bana ulaşan ışığı görebilirim. bu ışığı düzenleyebilecek bir fotoğraf makinesi bütün evrenin bir noktadan görünüşünü çekebilir tabi görünmeyen kısımları hariç ama diğer iki örnekte de görünmeyen kısımları var. gerçekte daralan ya da genişleyen bir şey yok, görmek için gözüne ulaşması gereken ışığın miktarında filan değişiklik var. algısal bir problem.