3
orada iş iki aşamalı: gitarı çalma ve kayıt etme. ilk kısımda bilgisayara bağlı değilim, epey bir özgürlük var hatta. tuşe, ne bileyim vibrasyon, nasıl dokunuyorsun epey bir detay var ve tabi canlı duymak hissetmek başka bir şey. tabi kendine özgü bir tınısı ve ekosu var. benim olayda da iki aşama var: ses üretiliyor ve ben o ses parçalarını birleştiriyorum. genelde mesela bir piyano tuşuna basıp bunu kaydediyorlar ya da piyano sesini dijital olarak üretip mi sunuyorlar ne yapıyorlarsa. ben istediğim kadar uzatıp kısaltabildiğim bu notaları kafama göre birleştiriyorum. bir kere yeni bir işkence türü bu çünkü mesela akor basacaksan elini belirli bir pozisyona sokar basarsın, kolay bir şeydir. ama burada tek tek elle yazmam lazım ve asla aynı tadı vermiyor. gitarda yapılabilen bir çok numara yapılamadığı gibi bent, vibrasyon, tuşe bunlar hep sakat şeyler. işin en kötü yanı tek başına yapıyorsun. üç tane sağlam müzisyen var yanında diyelim. sağlam bir basçı kadar bas yazabiliyor musun mesela? sağlam bir gitarist kadar bilgin var mı? sağlam müzisyenlerle sırf doğaçlasan yine çok tatlı bir şey çıkar ortaya ki çok doğal bir durumdur zerre kafa yormaz birbirlerini tanıyorlarsa. yürümek kadar kolaydır. işte beraber beste yaparken de bu uyumu kullanıp yapmak çok büyük rahatlık. hele bir yandan çalıp, deneyip, öyle bestelemek, saatlerce girip çalmak, ara vermek, sözler üzerine tartışmak, birinin aklına gelen şeyleri denemek ve mükemmelleştirdikten sonra bitirmek bence gerçek süreç böyle işlemeli. benim yaptığım şey tam olarak işkence. hiçbir tadı yok bir kere, bir şey yazacaksın diyelim on tane efekt enstrüman vesaire var. birini yazıyorsun, sonra diğerleri üzerine oturtana kadar dört saniyelik yeri en az yüz defa dinliyorsun sürekli tekrar tekrar. delirtiyor adamı. ki hele her yeri de öyle mutlu ya da güzel duyulsun diye yapılmış değil :D kapı çalma sesi var mesela belki bin kere dinlemişimdir şimdiye kadar. biri kapıyı çalınca rahatsız oluyorum artık.