377
evet burada mesele düşüncenin yasalarını nesneye uygulamaya çalışmak gibi geliyor bana. nesne sonsuzdur ve birimlerden oluşmaz, bu sebeple sonsuz noktaya bölünebilir düşüncede, sonsuz büyüklüğe ve küçüklüğe sahip olabilir -yine düşüncede-. kavramlar ise bölünemez, elma kavramını ikiye bölersen iki tane yarım elma kavramı ortaya çıkar, iki yarım elma kavramı da elma kavramını karşılamamaktadır. artık yeni iki kavramdır onlar. nesnenin yansıması olan düşüncenin böyle kendine özgü bir yasası vardır. düşünebilmek için belirli döngüleri, tekrarları, nitelikleri bilmek ve kavramlaştırmak, gerçekliği çerçeve içine alıp diğer her şeyden ve kendi nesnesinden-hareketinden soyutlamak gerekir. elma nesnesinin zihinde bıraktığı imge soyutlanır ve çeşitli niteliklerine göre kavramlaşır. kırmızıdır, tatlıdır, belirli bir biçimi vardır, sapı vardır vesaire. daha sonra ortada hiç elma yokken dahi bu temel nitelikleri ile elma kavramı akla gelecektir. oysa hiçbir elma bu kavrama tam olarak uymadığı gibi hiçbir kavram da nesnesini tam olarak karşılayamaz, çünkü nesne sonsuzdur, sonsuz niteliğe ve niceliğe sahiptir aynı zamanda sürekli olarak değişmektedir. hareket de birimlerden oluşmaz. dönemin düşünürleri ilk neden, temel öge, atom gibi düşüncelerin peşinden koşarken aslında temel birimi aramaktaydı, bütün bu şeylerin oluştuğu temel birim. oysa birim düşünceye özgüdür, nesne temel birimlerden meydana gelmez. bunu fark ettikten sonra nesnenin hareketini birimler olarak ele almanın hatalı olduğunu fark ederiz. o birimleri düşünce meydana getirir soyutlayabilmek ve soyutta üzerine düşünebilmek, yeni bir hareket tasarlayabilmek için mesela. yani kafanda mesafeyi belirliyor -birim oluşturuyorsun-, sonra o mesafeyi yeni birimlere -yarısının yarısı, yarısının yarısının yarısı gibi- bölüyorsun, sen bunları yapana kadar ok çoktan gidip ağaca saplanmış olacak.