Ben biraz sessiz bir tiptim. Anne işi örgü kazağıyla tek başıma tenefüste dışarı çıkıp bir tur atıp gelen kendi başımda birisi işte. Ama insanlar yalnız birini görürse zayıf olduğunu düşünür. Çocukta olsa, ergen veya yetişkin, yalnız insanı ezmeli sömürmeliydi diye düşünürler. Çünkü kimsesi yoktur onlar üzerinden ne kadar güçlü olduğunuzu bas bas ilan edersiniz. Melih'te öyleydi ve yakışıklıydı. Beni ezmeye hakkı olduğunu düşünürdü. Devamlı laf atar sataşır ben kendimce küfür edip, hocadan da dayak yediğimde daha da zevke gelirdi. Bir gün tenefüse doğru çıkarken sınıfın ortasında önümde durdu aniden. - nereye gidiyon lan? + sanane? - Bana sormadan çıkamazsın. İstiklal marşını ezberlemeye başladığımız zamanlardı. Kükremiş sel gibiydim artık bendimi çiğnemeli aşmalıydım. O'na sınıfın ortasında o anda okkalı bir tokat atmıştım. Hala aklımdan çıkmaz sınıf "şaaaaak" diye inlemiş insanların suratı buz kesmişti. O
mi? Gözlerinden anlaşılıyordu. Acısı da ne yapması gerektiğinin belirsizliği de. O tokattan sonra gerçi iyi bir arkadaş olmuştuk. Sene sonu da izmir'e gitti zaten.