sağol şimdi benikal sederjin ne varsa yuttum. anacığım da ıhlamırla bal getirecek büyük ihtimalle, onu da içince toparlarım bugün. geçen işe gittiğim arkadaşlardan biri hastaydı hepimize bulaştırdı. aynı ekipten arkadaşa şaka olsun muhabbet açılsın diye "geçmiş olsun hastaymışsın diye duydum" salladım cidden hasta çıktı mesela.
var ama sigara içmeden duramadığım için kendim kaşınıyorum biraz. ciğerlerim fena.
hastayım ühüh..
ama böyle şirin böcek olsun. bak mesela kel böceği bu:
thumbs.dreamstime.com/...
-
sky'a bulaşmaya korkardım tabi ben de olsam.. bessaatın suçu yok.
hediye olarak ne aldığına bağlı. mesela şundan alırsan:
www.convertiblecarmagazine.com/... burnunu kes bu kadar unutulmaz olamazsın herhalde.
teknik olarak mümkün değil sayın seyirciler..
dalincan aig ama ben dalincan değilim.
ayıp sky..
ha sana bulaştı yani?
bizimle değilsin koala.. çok ayıp.. hemen git biraz sinir et gel.
bizden değildir. sıralı tam liste istiyorum buraya.
-
oha lan bu konuda silinecek ne yazılmış olabilir :D
bilinmedikleri için tabi boş başlık olarak kalmış. çok mantıklı. kim açtı kaçtı acaba?
buralarfena
@28 ha bak ben mesela çizgilerden şöyle anlam çıkarıyorum işe yarıyor:
üç çizgi var ya şimdi biri aşk, biri para, biri yaşam çizgisi. her çizgiyi açıklarken bir parmağınla o çizgiyi okşayacaksın:
-bu aşk çizgisi. bir adama aşık oluyorsun
-bu para çizgisi. paran olmadığı için ailesi vermiyor -komediyi kes-
-bu da hayat çizgisi. çok üzülüp intihar ediyorsun
hah bunu hızlı hızlı yapınca gülüyorlar. ihi ihi derken kapıyorsun eli, hmm ortam aniden mizahtan romantik komediye evriliyor afallayan kızcağız "koyver gitsin" diyerek kendini teslim ediyor.
denendi, onaylandı, ilk haftanın sonunda terk edilme garantili. artık o bir haftada ne yaptıysan yaptın.
ama uzatmaya gerek yok işte birbirimizi anladık bence.
işte ben de demek istiyorum ki bu bir açıklık bulup avlama meselesi değil, karşılıklı insanı bir ilişki kurma meselesi ki bu noktada kimse kimseyi avlamıyor, avcı yok ortada, kazanan kaybeden, avlayan avlanan, böyle şeyler olmadığı için gidip normal ilişki kur, zayıf noktasından vurup ağa düşürmeye çalışma.
@28 kardeş sen ne yap biliyor musun, git "el falı bakayım mı?" de. elini verince de böyle biraz saçmala çizgilerden komik anlamlar çıkar şirinlik yap güzelce kıvama getir, sonra elini tut ses etmezse yürüyün gidin artık sinemaya mı gidersiniz parklar bahçeler müdürlüğüne mi orası size kalmış.
@27 tamam işte bak ilgi ihtiyacının kaynağına dair bir teorim var: kadınlar dışa bağımlı, hep çocuk kalacak, kendi ayakları üzerinde duramayacak şekilde yetiştirildiklerinden ve toplumda böyle bir görev almak zorunda kaldıklarından daha fazla ilgi bekliyor olabilirler. bilinçaltından bahsettiğimizde içgüdülere geliyoruz aslında, bu da insanda diğer canlılardan farklı işliyor. bizdeki dürtüye içtepi deniyordu sanırım, öyle okumuştum. canlılar buna tamamen bağlı iken, insanlarda bu dürtüler gözardı edilebilecek, hatta toplumsal yaşayışa göre zaman içerisinde değişip yok edilebilecek halde. bunu da belirtmek istedim. şimdi iri göğüslerden hoşlanmayan erkekler de mevcut mesela. böyle bir şey de mümkün. ayrıca kültürümüzde hala ataerkil kültürün kalıntıları mevcut, fakat bahsettiğimiz kültür çok geniş, sayısız unsura sahip, ayrıntılı ve her insan kültür ile aynı noktalardan bağ kurup aynı şeyleri yaşamıyor. mesela ilgi görünce pek sallamayıp şöyle kaslı bir beden görmeden etkilenmeyen kadınlar da olabilir. yani o kadar çok etken var ki gördüğümüz birini direkt olarak baskın kültür ile bağdaştırıp belirli kalıplara sahip olmasını bekleyemeyiz. yüksek ihtimalle bunu tahmin edebiliriz ama durum farklı da olabilir. yine de bizim kültürümüz içerisinde kadınların çoğunluğunun ilgi bekliyor olması doğrudur bence de. ama dediğim gibi erkekler de ilgi bekler, kadınları da tek tavlayan şey zaten ilgi değildir. o açıdan çok yüzeyde kalan bir tespit gibi geliyor bu bana. ve yine tekrarlıyorum hiç tanımadığın biriyle direkt bu kadar kapsamlı beklentiler içerisine girerek hareket etmemek gerekir. belki tanıdıktan sonra böyle etkilemek istemeyecek kişiyi. belki bambaşka biri çıkacak tanıdığı kişi, yanlış tahmin ediyor? hele daha en baştan cinsel bir ilişki hayal etmek çok garip bir şey, hele cinsel ilişkiyi de geçtim bir aşk ilişkisi istemek hiç tanımadığın biriyle apayrı çarpık bir mesele. işte o yüzden diyorum ki bunları kenara koy, git tanış, zaman geçir, süreç içerisinde öğrenip tanıştıkça zaten bu sorular tek tek karşına gelecek. yeri ve zamanı gelince, üzerine düşünecek yeterli verin olunca düşünürsün. amacın da süreç içerisinde belli olacaktır. nasıl bir ilişki bekleyeceğin de ortaya çıkacaktır.
uzun değil o kadar yav.
tamam şimdi kendi bakış açımı aktarayım sana daha iyi anlaşalım: "bunu doğanın bir yaratılış bugu olarak görebilirsin" temel çelişkimiz burada doğuyor, kilit cümle bu. bütün tartışmamız aslında temelde bunun üzerinden dönecek, o yüzden gerçekten çok net bir cümle kurup bizi epey bir uğraştan kurtarmışsın. meselenin özü bu. buradaki "yaratılış" vurgusu, insanların "yaratılmış" olduğunu belirterek arkasında insandan önce bir bilinç koyuyor. yani insan bilinçli bir şekilde, bir plan ile, bir amaç için yaratılmıştır ve düşünce insana özgü ve insanlık sonucu değildir, insana öncüldür demiş oluyoruz. bu da felsefenin en temel sorusuna kadar geri gidiyor aslında ama o kadar derine inmeye gerek yok. bu açıdan baktığımızda kadınların belirli özellikleri vardır, bir kalıp içerisinde yaratılmışlardır. bunu söyledikten sonra mesele kapanıyor, artık doğada dişi olmak ne demektir, insan toplumunda tarih boyunca kadın olmak ne gibi anlamlar ifade etti, hangi kültürde kadının nasıl bir yeri vardır gibi sorular mesele olmaktan çıkıyor. çünkü yoktan var edildi kadın, bir düşüncenin ürünü olarak belirli kalıplara sahip, artık sen gördüğünü geriye doğru araştırıp derinleştirmeyeceksin: gördüğün şey senin düşünceni şekillendirecek mutlak bir tabu haline geldiği için. bu da kadının hiçbir özelliğinin değişken olmadığı, sabit olduğu anlamına vardırıyor bizi. benim görüşüm ise şunu savunuyor: "kadın" olmayı iki noktadan incelemek lazım: 1- insanın canlılığı dolayısıyla dişilik ve erkeklik ayrımına bakmamız gerekir. burada üreme organlarının farklılığı ve insan üremesindeki fizyolojik rollerin değişkenliği iki kavramı doğurmaktadır. kadın doğurgan olandır, taşıyıcı olandır, buna yönelik fizyolojik farklılıklar içerir. fakat bu insanın toplumsal yönüne yansımaz, fizyolojik özellikleri direkt olarak toplumsal yönünü etkilemeyecektir. 2- insanın insanlığı-toplumsallığı dolayısıyla "kadın" ve "erkek" bireylere toplumun biçtiği farklı roller mevcuttur. üretim ilişkilerinde kadın ve erkeklere farklı roller verilmektedir. bu roller doğrultusunda kadın ve erkek çocuklar farklı yetiştirilirler, hayatı farklı öğrenirler ve farklı rolleri olduğunun bilincinde olarak farklı kişilikler oluştururlar. fakat bu tamamen belirli bir toplumun belirli kültürüne özgü değişkenliğe sahiptir. bin yıl öncenin bilmem ne kültürü ile günümüzün ne bileyim fransız toplumunda kadına ve erkeğe biçilen rol aynı değildir. daha da özelleştirirsek farklı aileler çocuklarına farklı şekilde yol ve rol göstererek bu kültürün üretemeyeceği bireylerin de üretimini sağlayabilirler -aileler örnektir, farklı kültürden gelen herhangi bir unsur da buna yol açabilir, filmler misal-. bu da demektir ki aynı yer, aynı zaman, aynı kültür içindeki iki kadın birey bile aynı kişiliğe sahip olarak büyümeyecektir. sayısız etken vardır, yine de baskın kültür büyük ölçüde kadın bireylerin yapısını şekillendirecektir buna diyecek bir şey yok. ama baskın kültür ne kadar mutlak doğrudur ve değişmezdir? bütün kültürler sürekli bir değişim içerisindediler, bütün kültürlerde değişmesini isteyeceğimiz zararlı kalıntılar mevcuttur, mesela bizim kültürümüz genel olarak kadının görevini ev kölesi olarak belirler. ekonomik olarak bağımlıdırlar, kocalarına babalarına bağlı olmaları beklenir. bu da onların bir çocuk gibi dışa bağımlı ve güçsüz yetişmesi gerektiği anlamına gelir. yine bu kültür içerisinde eş bulabilmek isteyen hayat kurabilmek isteyen bir kadın da kendini buna itebilir fark etmeden. bu yüzden mesela ilgi bekleyebilir bu kadınlar. bu yine her kadına genellenemez, mutlak kabul de edilemez zira değişmesi gerekmektedir. çünkü kadınların köleliği sadece kadınlara özgü bir mesele değildir, bütün toplumu etkileyen bir meseledir çünkü annelik görevi, çocuk yetiştirme görevi kadındadır. bağımlı, cahil, kendi işini kendi göremeyen bireylere bu görevin verilmesi sağlıksız nesillerin yetişmesine sebebiyet verecektir. yine bir erkek olarak hayatını beraber geçireceğin insanın bu durumda olması sana da zararlıdır. topluma her türlü zararı mevcuttur. değişmesi gerekmektedir. aynı şekilde erkekler sadece "güzel bir beden" görünce tav olmazlar. misal ben tanımadığım hiçkimseden, isterse kainat güzeli olsun hoşlanamıyorum. böyle insanlar da mevcuttur, nasıl bir kültür içerisinde kendini biçimlendirdiğine bağlıdır. erkekler de ilgi isteyebilir, ilgiye tav olabilir benim çok hoşuma gider mesela. vesaire vesaire. bir kadın ile tanışmak çok büyütülecek karmaşıklaştırılacak öyle satranç oynar gibi plan taktik yapılacak bir şey değildir, git tanış o da normal insan işte. tanış, sohbet et, gez, dolaş, olaylar gelişecektir. işi sahteleştirmenin, amacı insani bir ilişki kurmaktan çıkarıp yatağa atmaya getirmenin anlamı yok. ilişkinin içi boşalır, insan ilişkiler bütünüdür, ilişkilerin içi boşaldıkça insanın da hayatı boş kalacaktır.
tam eleştiriye geçmeden önce iki anlamadığım noktayı sormam lazım: ilgi derken ilgi göster ilgi gösterince tongaya düşerler mi diyorsun, yoksa öyle çok ilgi gösterme ilgi bekler sen göstermeyince peşinden koşar ilgi için gibi bir şey mi diyorsun? ikinci olarak erkeğin kadın bedeninde hissettiği duygu derken cinsel çekimden mi bahsediyorsun? yani erkek bedene bakınca cinsel çekim hissediyor, kadın ise ilgi karşısında cinsel çekim hissediyor gibi mi? çok farklı açıdan baktığımız için anlamakta zorlanıyorum o yüzden cevap yazmadan önce böyle soru sormak durumunda kaldım.
sen yaptın o saldırıyı yalancı.. hepimiz biliyoruz bunu :(