Evet cahiller. Sizlerle birlikte bir parti kuralım derim. Bu partinin manifestosu tarafımdan yazılacaktır. Ancak elbetteki anlamadığınız noktalar olursa beni uyarır, düzeltmemi istersiniz. Nitekim parti programımızın her kitleye ( en cahilinden en enteline) hitap etmesi gerekiyor. Ben enteller için neyi nasıl yazmam gerektiğini biliyorum ama cahillere hitap etmek anlamında sizleri birer deney tahtası olarak kullanmak zorundayım. Bu yüzden size samimi bir şekilde "birlikte" parti kuralım diyorum. Yanlış anlaşılma olmasın...
Şimdi... Gelelim parti programına.
Hepimizin bildiği gibi gezi parkı olayları, bundan sonra yapılacak siyasetin bundan önceki oluşumlara hiç benzememesi gerektiğini bizlere açık bir şekilde gösterdi. Eğer şimdiden temelleri atılmazsa gelecekte çok daha büyük bir boşluk oluşturacak olan yeni nesil politikayı inşa edebilmek için oluşturulmaya başlayan çeşitli politika platformları mevcut...
incelemek isteyen olursa, bu platformlardan bazıları:
www.acikdemokrasi.org...
www.bundansonra.org...
Bu platformlar oldukça tazeler... Ve taze oldukları için de henüz karışık bir üsluba ve organizasyona sahipler... Ben şahsen bu platformların içinde yer alabilir miyim acaba diye bir araştırdım... Ancak ortaya çıkan, gördüğüm sonuç, bu platformların sistem içinde eriyip gideceği yönünde. Çünkü çok aşikar olan bir problemi gözden kaçırıyorlar... Bu problem, bizim neslimizin gerçekleştirmiş olduğu bu ayaklanmanın aslında gerçek bir ayaklanma olmadığı, daha doğrusu verilen tepkinin dışında hiçbir şeyin gerçek olmadığıdır. Anlamayanlar için bir daha özetle söyleyeyim: Gezi parkı eylemiyle kullanıldık! Kullanıldık, kullanıldık...
Gezi parkını işgal eden halkın ilk iki gün işgal isteğine neden kaba bir şekilde karşı koyuldu?
Gezi parkını işgal etmek isteyen halka neden iki gün sonra izin verildi?
Gezi parkını işgal eden halka izin verildikten sonra neden tekrar saldırıldı?
Bu soruların cevabı son derece muğlaktır.
Benim şahsi düşüncem, 1 mayıs 2012'den bu yana ülkedeki değişimlerin tam anlamıyla yeni nesil bir hesaplaşma ve yüzleşme olduğu yönünde...
Şimdi düşünelim: Bu adamlar askeri vesayetle yüzleşti. Deyim yerindeyse, kendine sorun teşkil edebilecek "ittihatçı" generalleri içeri tıktı... Peki bu vesayet ile yüzleşirken hangi halk kitlesi korkutulmuş oldu? Elbette Atatürkçüler... Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenler, o mitinglere katılanlar korkutuldu... Çünkü onların korkutulması gerekiyordu. Onlar bu ülkede hala sokağa dökülebilen bir kitleydi. O kitle yok edildi.
Akp 1-0 Türkiye
Gol: Asker
Bir daha düşünelim. Bu adamlar gazetecilerle yüzleşti... Kendi iç ilişkilerindeki kokuşmuşluğu ortaya çıkarmaya gayret eden herkes köşeye sıkıştırıldı ve hapse atıldı. Bu işlemler aynı zamanda medyanın tamamının değişim ve dönüşümünün kıvılcımıydı. Medyanın dönüşümü ile tüm bilgileri televizyondan almaya alışan ve genelde fazla düşünmeyen toplumun işçi, memur ve sol gelenekten gelmeyen insanlarının beynini aldı. Beyinlerini alarak yoksul kitlenin de sesini çıkarmasını engelledi.
Akp 2-0 Türkiye
Gol: Medya...
ilk Yarı sonucu...
Peki ya 28 Şubat? Onun intikamı da elbet alınacaktı. Ve asıl o intikam alınarak asıl kitlesini bulmuş olan akp resmen bir güven tazelemiş olacaktı. Güven tazelendi. O kitle bırakın iktidar aleyhine sokağa çıkmayı, tayyibin götünün kılı olacaktı çok sonradan, hüloooğ!
AKP 3-0 Türkiye
Gol: Yoksul cahil halk
Dakika 88'
Şimdi gelelim gezi parkına... Ülke 3 sıfır malup durumda... Gezi parkı öncesinde yaşananlara bir bakalım...
Alkol Yasağı
Yavuz Sultan Selim
REyhanlı
1 Mayıs yasağı
Orantısız güç
Eveet... Şimdi gelelim ülkenin henüz olayların içine karışmamış, nispeten apolitik kuşağının gazının alınmasına... Tıpkı cumhuriyet mitinglerinde olduğu gibi, önce o insanları sokağa dökmeli, ondan sonra da o insanları içeri tıkmalı... Peki bize en çok etki edebilecekleri şey neydi? Özgürlük ve vicdan!
Özgürlükleri kısıtlayarak, vicdanımızı sızlatarak bizleri sokağa döktüler. Ve döktükleri kitleyi (taa ki duran adama kadar) istedikleri gibi yönettiler. Kitlenin gezi parkını işgal edeceğini ve akp ne derse neden vazgeçerse geçsin, o parktan güzellikle çıkmayacaklarını biliyordu... Dolayısıyla aslında bizler gezi parkından çıkmayarak resmen onların istediği hamleyi gerçekleştirmiş olduk... Peki bir de şunu düşünelim, gezi parkının ve taksimin işgal edilmesinden iki gün sonra orayı terk etseydik? O zaman ne olurdu? Akp karşısında ikna etmesi gereken bir kitle bulabilir miydi? Peki ya meydanlara çıkıp biz maduruz edebiyatı yapabilir miydi? Yoksa gezi parkındaki çadırlardan şunlar bunlar çıktı diyerek kendine oy toplayabilir miydi?
Eğer bizler gezi parkının işgalinden iki gün sonra gezi parkından çadırlarımızı da toplayıp gitseydik tüm bu olanlar olmayacaktı.
Açık konuşalım, şu anda ülkenin bu hali madur edebiyatı yapan bir başbakanın işine yaramaktadır, başka kimsenin değil... Ülkedeki gençliğin gazı alınmış, suçlu durumuna düşürülmüş ve ülkenin geneli tarafından gittikçe azınlık haline getirilerek toplumdan ötekileştirilmiştir.
Tüm bu ahval ve şerait içinde yapmamız gerekeni duran adam örneği üzerinden vermek mantıklı gibi görünüyor bana... Şöyle ki;
Duran adam, sistemi şaşırtmıştır. Onlar gezi parkını bize vererek deyim yerindeyse satranç tahtasındaki piyonu bize yedirtmiştir. Ancak biz saf saf ooooo piyonlarını yedik
. falan diye sevinirken, adamlar şah mat yapmak için zaten on hamle önceden bu hamleyi planlamış idi ve planlarının ne kadar kolayca işleyebildiğini görüp, şu anda bize "sevindi gerizekalılar" diyerek badembıyık altından gülüyorlar... Duran adam ise onların piyonunu yedikten sonra bizim yaptığımız garip hamledir. Duran adam, onların kafasını karıştırmış ve "bunlar bu hamleyi neden yaptı?" diye en azından düşünmelerini ve bizim elimizdeki başka kozlardan korkmalarını, korkmasalar bile bu detayı atlamamaları gerektiğini anlatmıştır...
Yapmamız gereken budur arkadaşlar! Onları şaşırtmak! Onları şaşırttığımız, kafalarını karıştırdığımız kadar başarılı oluruz. Bu yüzden bu günün şartlarında bir parti kurulması şart gibi görülmektedir. Bunun temellerini şimdi atarız. Kurduğumuz parti belki bugün % 3 oy alır. Ama bundan 10 yıl sonra internet kullanan kesimin artmasıyla birlikte emin olun %15'e çıkar. 15 yıl sonra ise %40'larla iktidar oluruz belli mi olur? Ki bunun örnekleri de var: Örneğin Beş yıldız partisi...
italyan Beş Yıldız partisi, sosyal medya üzerinden örgütlenen bir partidir. Şu anda %25 oy oranıyla meclis içinde gayet çok koltuklu bir parti olmuş durumdadır.
Partinin bir lideri yoktur. Partinin bir sözcüsü vardır. Bu sözcü de, halkın tümüne hitap edebilen bir ünlü, bir mizah ustasıdır...
Partinin başarısı, hiçbir geleneksel seçim kampanyasını yürütmeden, hiçbir geleneksel ideolojiye bağlı kalmadan, yeni nesil bir politika üretebilmiş olmasıdır...
Çok konuştum... Ben artık partinin önemli isimlerine ve detaylarına gireceğim. Sonra da bu anlattıklarımın gerçekleşebilmesi için önerdiğim yolu anlatacağım...
Parti Örgütlenmesi:
1- Parti Sözcüsü: Halkın tümüne hitap edebilen, komik ama karizmatik, akıllı ancak aklından geçen en ayrıntılı ve çetrefilli düşünceleri bile 3 yaşındaki çocuğun direk anlayabileceği bir şekilde anlatan biri.
Alternatif isimler:
Cem Yılmaz
Okan bayülgen
Şahsi görüşüm: Okan bayülgen'in halkın her kesimine hitap etmediğidir. Bu sebeple ben Cem Yılmaz'ın çok daha uygun olduğunu düşünüyorum.
Hacılar bi düşünsenize, Cem Yılmaz'ın Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştirdiğini? Koskoca bir miting alanında... Ve dahasını sizin hayal gücünüze bırakıyorum...
2- Parti Bölge Sözcüleri: Bu kişiler, ülkenin bölgelerinin coğrafi yapılarının etki ettiği toplumsal özellikler üzerinden yakınlık sağlayabilecek kişiler olmalıdır. Yani doğuya doğunun dilinden anlayan bir sözcü, batıya o dilden anlayan, karadenize karadeniz kafasını bilen vs... Ancak burada önemli bir detay var... Bu kişiler sadece bölgeler üzerinden hareket etmeyecekler... Örneğin: Bağcılar'da çok fazla karadenizli mi var? O bölge de karadenizli sözcünün iş sahası olacak...
Bölge Sözcüleri Alternatifleri:
Emine Ülker Tarhan
Sırrı Süreyya Önder
Abdüllatif Şener
Muharrem ince
Ertuğrul Günay
Mehmet Ali Alabora
Hüseyin Aygün
Mustafa Koç
Cem Toker
Cüneyt Özdemir
Banu Güven
Arkadaşlar, bu listenin içine çok daha fazla insan girebilir, ancak kiminin basın anlamında, kiminin özgüven anlamında, kiminin maddi güç anlamında, kiminin ise hitap ettiği kitle anlamında bizlere çok büyük katkılarının olacağına eminim.
Şöyle düşünün: türkiye'deki siyaset arenasına ilk defa seçim çalışmasında parti sözcüsü sadece üç büyük ilde miting düzenleyecek...
Cem yılmaz istanbul ankara ve izmir mitinglerini düzenleyecek.
Geri kalan illerdeki mitingler, o bölgeler için seçilecek olan sözcüler tarafından yapılacak...
Partinin genel üslubu birleştirici, kardeşliğe önem veren, herkese hitap eden ve gerçekten kimseyi ötekileştirmeyen bir üslup olacak...
Bu partinin hayata geçirilebilmesi için de, bir yöntemim var... Bu yöntem şudur:
Tek sayfadan oluşan bir internet sitesi oluşturacağız. Bu internet sitesinde, isteklerimizi ve tavrımızı belirteceğiz. Aklımızdaki parti fikrini ortaya dökeceğiz ve bu partinin kurulmasını istiyorsanız, bu parti kurulsa oy veririz diyorsanız imzalayın diyeceğiz...
Alt kutuda bir form olacak. Kişiler, isim soyisim şehir ve yaşlarını yazacak (Bu yöntem zaten bundansonra.org'da uygulanmaya çalışılmaktadır ancak bu fikir gibi net bir bakış açısına henüz ulaşamamıştır.)
Ne kadar çok kişiye ulaşırsak ve ne kadar çok imza toplarsak arkamızdaki potansiyelin de farkına varmış oluruz. Hangi ilden ne kadar destek alıyoruz, hangi ilde eksiğiz... Sonra oluşturacağımız bir forum sonucunda neler yapabileceğimizi tartışacağız. Tartışma sonucunda ortaya çıkacak yol haritasına bağlı olarak, yeni bir yol haritası belirleyeceğiz:
örneğin; malatya'da fazla imzamız yok... O zaman Malatya'da bir forum düzenleyeceğiz. Oraya gidip, direk yerinden bazı görüşmeler yapacağız. Söz gelimi, bize yardımda bulunmak isteyen bir firma ile bir market kuracağız... Söz gelimi adı da, gezi parkındaki marketten yola çıkarak "devrim market" olsun. Kuracağımız devrim marketten, malatya'daki yoksul halkın ücretsiz olarak yararlanmasını sağlayacağız. Gelenlerin isimlerini alacağız. Yani internet'le ulaşamadığımız yoksul kitleye "yoksul edebiyatı ile" akp'nin kendi silahı "yardım" ile ulaşacağız...
Yaptığımız tüm bu çabaların ardından geriye, oluşturduğumuz isim listesiyle bir toplantı yapmak kalıyor. O insanlara elimizdeki verileri sunacağız. Diyeceğiz ki, halk sizi istiyor! Halk bunu istiyor! Ve o kişileri kazanmaya çalışacağız.
Eğer ki bütün bu yaptıklarımızda başarılı olursak, zaten siyasete ucundan kenarından bulaşmış olan bu siyasetçi abi ve ablalarımızı kendi bünyemize katabileceğiz!
Peki biz ne yapacağız? Biz, bu partinin gençlik kolu olacağız! Gençlik kolu üzerinden sosyal medya'da örgütlenen ilk parti olarak türkiye'ye bir ilki yaşatacak ve istediğimiz demokrasi'yi kendi ellerimizle inşa edeceğiz!
Cahil görüşlerinizi bekliyorum.