entarileri (1884)
- gözlerimi gördüğümden alabilmesine seviniyorken, tarık ın mustafanın yanında yer alan değirmen taşını kaldırmaya çalışmasını görmemin getirdiği hayal kırıklığı ve endişe kapladı içimi. mustafa da kendisini toparlamış olacak ki tarık ı fark etmiş ve direk üzerine atlamıştı hışımla. kapının üzerinde kalan duvarda, bir insanın olduğunu sandığım çürümüş kas ve sinir dokularının kapladığı, açık ağızlı ve karanlık göz oluklu bir kafa, onun sağ ve solundan başlayarak yanlara doğru açılan ve sanki kanat şekline sokulmaya çalışılmış sanırım değişik hayvanlara ait kemik ve et parçalarının iğrenç bir biçimde ama neredeyse sanat eseri kıvamında çizildiği bir resim vardı. tarık ın anlattığı hikayedeki hemen her obje sanki bu illüstrasyona gömülmüş gibiydi. tarık.. ben - tarıııık! ahmet - avradını tiğimin çocuğu ne yapıyordu gördünüz mü? mustafa tarıkla itiş kakışını bitirmiş, cüssesinin* verdiği avantajla (bkz: inci sözlük - kavgada güç sağalayamayanlar timi) eli omuzlarında masanın bulundukları tarafındaki sandalyeye oturtmuş, sinirle bekliyordu. nilay - ne yapıyordu? mustafa - biz burada ruhumuzu teslim edecekken nedense bu direk kitabın derdine düşmüştü. değirmen taşı için domalmış osuruyordu ! tarık - lan amma dram attınız ha! giriş amacımız o değil mi evine!? ben - lan şerefsiz! (elimle kapının üzerini gösterdim) hiç mi etkilenmedin şundan? tarık - ya kirve! biz korku filmi izlerken gülen adamlarız ! bu altı üstü bir resim! sizin beyniniz nasıl çalışıyor bilmiyorum ama ben ambiyansı defterin son cümlesinde kaybettim. mustafa - ondan mı bu kadar soğukkanlısın yani? tarık - he kirve. ben o moddan çıkalı saatler oluyor ! gül - lan insan en azından bir durulmamızı bekler, ne bileyim nilay altına kaçırıyordu az kalsın en azından bir teselli verseydin. tarık - lan kazık kadar insanlarsınız! ben - doğru diyor aslında. serhat - onu bunu tir edin şimdi de, kitap nerede!?#303631 gizli ulak | 18/09/2014 16:22
- mustafanın korku dolu bakışlarını takip ederken benimle birlikte diğerlerinin de kapıdan uzaklaşarak önlerini kapıya döndüklerini gördüm. herkes fark etmişti mustafanın halini. yutkunmamın hemen ardından girdiğimiz kapının üzerinde onu gördük. nilay çığlığı basmıştı. gül küfürler, ahmet dualar ediyordu. serhat ağzı bir karış açık kalakalmıştı öyle. tarık.. tarık!?#303630 gizli ulak | 18/09/2014 16:21
- Karanlıkta etrafımızı inceliyordum. Daha önce dikkat etmemişim hiç. Hakim bir tepedeydik anlaşılan. Karanlık bile olsa köy çok net seçilebiliyordu buradan. Hiç ışık yoktu. Ben - tarık!? Tarık - söyle kirve? ben - olm şurası köy değil mi? Tarık - he öyle!? ben - boş mu köy? tarık - bildiğim kadarıyla değil. ben - neden tek ışık yok !? (ben soruyu sorarken mustafanın "hadi" dediğini duydum) cevap gelmemişti. geri döndüğümde tarık o tarafa koşuyordu. ben de peşinden koştum. mustafa tekrar önde kapıyı araladı bu sefer iyice. serhat en arkada kalmış ittiriyordu bizi. langır lungur girdik içeri. mustafa fenerle sağdan koştu iki adım kadar sonra zipposunun sesini duydum. çakmağın loş ışığında karşımızda duran masayı fark ettim bir an. ışık azaldı ve mustafaya döndüğümde bir gaz lambasını yaktığını ve bize doğru bakarken olduğu yere yığılışını izledim. arkamıza mı bakıyordu?#303629 gizli ulak | 18/09/2014 16:21
- sigaralar bitince kapıya dizildik ördek sürüsü gibi. önde mustafa elinde fener. biz de ikili sıra oluşturmuşuz farkına varmadan peşine. mustafa yavaşça araladı kapıyı biraz daha. feneri tutup aydınlattığı yerde ne varsa söylemeye başladı bize. bir yandan da kapı eşiğinden içeri su gibi sızıyordu . mustafa - bir tabure var lan burada. üzerindeee.. ne lan bu!? ... kuş ölüsüymüş ! tarık - kuş sürüsü ölse böyle kokmaz ! ne kuşu!? mustafa - (sinirle dönüp tarık a) envanterde bu kayıtlı ben ne yapayım ik! serhat - tamam lan kızma ! devam et kirve! mustafa bir ayak boyu daha araladı kapıyı. bir o kadar da içeriye ilerledi. mustafa - sandalye var.. geriye düşmüş, yerde. arkasındaki duvarda bir heybe asılı... bir masanın kenarını görüyorum.. hasssiktir! mustafa geriye doğru acemi adımlarla çekilirken kapının halkasına tutunarak denge sağlamaya çalıştı. mustafa - hassiktiiir! laaan! tarık - ne oldu lan!? adamı tutmaya uzanırken kapı çarparak kapandı. mustafanın da eli kurtuldu halkadan ve yere düştü. ellerini ensesinden içeri sokmaya çalışıyor bir yandan da yerde kıvranıyordu! mustafa - laaan! birşey girdi lan içime. ! ahmet yere düştü. bayılmıştı ! gül yanımıza koşup mustafanın üstünü çıkarmasına yardım ederken jetonum düştü. mustafa - lan böcek mi o ne o !? güüül! çabuk çabuk! gül - lan tamam ! çıkar çıkar çabuk! serhat - lan bayıldı olm bu manyak! ahhahahahah! ben - ne gülüyon ! adamla ilgilensene!? nilay - kesin lanetlendik ! tarık - lan böcektir o ne laneti !? gül - örümcek miş lan ıyyy! (ayağa kalkıp ezid yerde bir şeyi) sarı omar bu! mustafa kan ter içinde kalmıştı! azar işitmeyi bekleyen çocuk gibi bakınıyordu etrafına. ahmete takıldı gözleri. mustafa - (nefes alıp verirken) bu neden bayıldı lan!? sinirli gülüşmeler.#303628 gizli ulak | 18/09/2014 16:20
- kapı aralığından içeriyi görmeye çalıştım. mümkün değildi. zifiri bir karanlık. çocukların hallerine bakınırken mustafa yı büyük eve girerken fark ettim. bir süre sonra elinde bir fenerle çıkageldi. mustafa - artık sıkıldım ! hadi dalalım içeriye! ben - lan havuz mu bu? neye dalıyon!? içeride ne var bilmiyoruz. tarık - tamam! iyiyim ben, sorun yok! gül - çok da imizdeydi ya ! tarık - hadi. üç deyince kapıya tekmeyi basayım, sonra koşa koşa içeri girelim. serhat - öyle olur mu lan mal! yavaşça aralayalım kapıyı, fenerle baka baka ilerleriz. aptala dönmüştük. koku genzime oturmuştu. neyin ölüsüyse içerideki tadını alıyordum şu an. midem bulandı. bir sigara yaktım hemen. beni görünce herkes yaktı birer tane. evin önüne çöktük. kapısı aralık. mal mal bakıyoruz. tarık - (sigarasından derin bir nefes alıp havaya üfledi dumanı) ne yapıyoruz lan şu an!? mustafa - manzaranın tadını çıkarıyoruz ! ne yapacaz? ben kara kara düşünüyorum. ahmet - açıkçası ben kafamda toparladım bile eşyalarımızı. hadi diyen bir kişi çıksın, yola düşmeye hazırım. serhat - yanık tavuk koktu lan! gül - (ensesine bir tokat yapıştırdı serhat ın) baydı ! nilay - şşşşşşşşşş! tarık - hay şışını eyim nilay. daha ne şışlıyorsun!? bi evi yıkmadık ! gül kapının ırzına geçtiğinde köy zaten uyanmıştır! nilay - lan yine de tedbirli olalım! mustafa - olalım olalım. derdimiz neydi bizim de akşamüstü dönmedik?#303627 gizli ulak | 18/09/2014 16:20
- akşam karanlığında nilay ve serhat küçük evin sağ ve sol etrafından dolanıp çevreye bakındılar. geri döndüklerinde "asayiş berkemal" hesabı baş parmak kaldırdı ikisi de. tarık büyük evin tuvaletinde bulduğu parmak kalınlığında paslı metal bir boruyu kapı kirişine sokuşturmaya çalışıyordu. mustafa - yavaş ! ses çıkarma! tarık - özür dilerim amına koyayım! ilk soygunum, mazur gör! gülüşmeler. nilay - şşşşşşşşşşş! serhat - lan tarık, lan tarık. olm versene toramana. iversin kapıyı kilidi! mustafa - serhat ebenin rugan terliğini ! gülüşmeler. nilay - şşşşşşşşşş! ahmet - senin şşşşş ın daha gürültülü ! serhat - ya ver ben yapayım. tarık - tir git kirve. giydiririm bu boruyu kafana bak! ben - lan ne kapıymış ! altı üstü tahta! bi kıramad... "çaaat!" mustafa - (tarık ın sırtına peşpeşe tokatlar saydırırken) elinin ayarını eyim kirve! serhat - açıldı mı lan!? tarık - yok , boru kırıldı! gül - yaaaa! avradını ki ben bunun! (serhatı kenara ittirirken) çekilin bir işi beceremiyonuz! iki büyük adım atıp sağ ayak tabanıyla kapıya vurdu tekmeyi. ahmet - lan ses çıkarmayalım demedik mi? gül - size kalsa sabaha kadar parmaklarsınız bu kapıyı, sıkıldım ! bir tekme daha attı! bir de sessiz ki mekan. mustafa - köyden duymuşlardır ! gülüşmeler. gül - bi tane daha geçireyim.. (bir tekme daha attı ve bir çatırtı geldi kapıdan) hafif bir aralık oluştu. tarık can hıraş sokuşturdu hemen elindeki uzun boru parçasını tekrar, kurcalamaya başladı. bir anda durdu! tarık - lan!? ben - ne oldu? tarık - içeriden bir ses geldi sanki? gül - kapı o kapı. az önce tim attım kilidi bak! serhat - kızım seni dışarıdan gören bir kanarya sanır, içinde gergedan varmış ! gül - (kikirdedi) teşekkür ederim. mustafa - biz de erkeğiz diye geçiniyoruz ! gülüşmeler. tarık - lan bi susun ! (kulağını kapıya dayadı, öyle durdu bir süre) ahmet - lan bence uğraşmayalım. bak girmeyelim diye uğraşmışlar o kadar. teşekkür edip dönelim eve ! serhat - lan sanki tütsülenmiş tavuk koktu ! gülüşmeler. ahmet - seni çocuk! hepiniz korkuyorsunuz şu an! sessizlik. tarık kapıdan ayırdı başını, tekrar kurcalamaya başladı. bir iki ittirip çektirdi boruyu. "tak" diye bir sesle bir iki santim daha girdi boru aralığa. tarık hızlıca bakındı bize. ahmet - hadi bismillah! mustafa - aç artık ! ne olacaksa olsun! tarık başıyla onaylayıp çekiverdi boruyu kendine. kapı kilidinden kurtulup bir karış aralandı. içeriden leş gibi bir koku geldi burnumuza. nilay kustu oracıkta. öğüre öğüre dağıldık biraz sağa sola. tarık suratını buruşturarak tişörtünün yakasını yüzüne giydirdi. kapıya uzatırken elini aniden geri çekilip akrasını döndü. o da kustu biraz.#303626 gizli ulak | 18/09/2014 16:19
- ahmet ve serhat koşarak içeri daldılar! ben - aha ! kesin bir giriş bulmuşlar! serhat - oylama başladı mı? mustafa - telaşınızı eyim sizin bu yüzden mi paniksiniz? ahmet - lan ölüm kalım meselesi oylama! siz ne kadar sakinsiniz !? gül - yuh ! ne ölümü ne kalımı? iyice kaptırmış bunlar hikayeye! tarık - bence uzatmayalım. oylayalım direk. gitmek isteyenler el kaldırsın. mustafa elini kaldırdı. peşinden ahmet. ben hala tereddütteydim. ahmet şöyle bir bakınıp geri indirdi elini. mustafa kaşlarını çatıp "orospu çocuğu" dedi. gülüşmeler. tarık - o zaman karar verilmiştir. 6 ya karşı 1 oy. kalıyoruz! tedirgin gülüşmelerden hepimizin hata yaptığımızı hissettiğimizi anlamıştım. ...#303625 gizli ulak | 18/09/2014 16:19
- mustafa - bence basıp gidelim. bir defterdeki deli saçmalarıyla hareket edecek değiliz ya ! serhat - olm öyle deme lan!? ya gerçekse? ben - lan ya gerçekse kısmı en sakatı zaten geri zekalı! nilay - kalalım ve görelim derim ben. tarık - bence de kalalım. zaten içim kıyıldı meraktan. mustafa - lan ikler. diyelim ki kaldık. eve nasıl gireceğiz? kapısı içeriden kilitli değil miydi? hadi kırdık girdik ! ya birisi gelip yakalarsa bizi? serhat - lan dağın başındayız olm!? haneye tecavüz şehirde olur! gül - vahşi doğa kuralları diyorsun yani. serhat - aynen öyle. ahmet - lan hem kalmak istiyorum hem de gitmek ! nilay - o zaman birşeyler atıştırıp bekleyelim. beklerken düşünelim. çay sigara yaparken de oya sunalım. çoğunluk ne derse yaparız. serhat - şahane fikir. mustafa pek memnun değildi ama o da nilayın fikrini kabul etti. ahmetle serhat küçük eve bakmaya çıktı. biz içeride defteri kurcalayıp konu üzerinde yorumlar yapıyorduk. ben - (tarık a) sence ne olmuştur kirve? tarık - kirve bence adam son cümlesini yazarken vazgeçmiş. artık ne düşündü veya ne oldu da bunu yaptı bilemiyorum. gül - kız.. amaan kadın işte. imamın "o" dediği. adamı öldürmüştür bence. mustafa - bence şu ana kadar yazılmış olan herşeyi gerçek varsayarsak, ölüm en son ihtimal gibi duruyor. ben - ne demek şimdi bu? mustafa - tarık ne demişti adama kadın?.. tarık hatırlamaya çalışır gibi gözlerini kısmıştı. mustafa - hah! ben fırt fırt doğarken sen tekrar tekrar öleceksin.. böyle bir şey. ben - eee? mustafa - lan tekrar tekrar ölmek demek hayatta kalıp acı çekmek demek! ben - eee !? mustafa - ee ne pezevenk! anla işte. adamı öldürmüş olamaz bence. çok daha kötü bir şey yapmıştır.. (gülümsedi) lan bir de olmuş gibi inana inana konuşuyoruz ya. hepimiz güldük.#303624 gizli ulak | 18/09/2014 16:18
- Tarık susmuştu. Çayının dibini yudumlayıp sigarasından bir fırt çekti. Nilay - eee? ahmet - üçüncü sayfadaki resimde kaldın? tarık - çünkü imam o kadar yazmış. Ağzımız açık kalakaldık. Mustafa telaşla deftere sarılıp karıştırdı sayfaları. Gül - bu kadar mı !? o kadar zahmete girdin lan? mustafa - (defteri sertçe kapatıp fırlatırken) doğru söylüyor . Son cümlesi oymuş. Ahmet mustafa nın savurduğu defteri kapıp kurcaladı biraz. Ben - e içimde patladı lan benim!? acı çekiyorum şu an. Tarık - çözüm belli. Merakımızı gidermenin tek bir yolu var. Hepimiz tarık a sonra birbirimize baktık. Tarık - ya biraz daha takılır hava kararmadan dönüş yoluna düşeriz, ya da havanın kararmasını bekler vekendi gözümüzle görürüz! mustafa - küçük ev. Sırtım ürpermişti o an. Hem merak içerisinde tatlı bir heyecan hem de derin bir korku kapladı içimi. Serhat - allaaaaaaaaaaah! kirve macera şimdi başlıyor ! nilay - hiç sorma. Ahmet - ben girmem o eve ! gül - korktun mu ibiş?#303623 gizli ulak | 18/09/2014 16:18
- Gözlerini açtığında kendisini hala küçük evde ve masaya yüzüstü kapaklanmış şekilde bulmuş. Korkunç bir boyun ağrısı dışında bir şeyi yokmuş. Etrafına bakınmış. Kızı görememiş. Hemen değirmen taşına yürümüş. Kitap oradaymış. Çıkarıp kontrol etmiş. İlk üç sayfa artık doluymuş. "Ben bayıldıktan sonra "o" yazdı bunları" demiş içinden. Şekiller dikkatini çekmiş. Arapça harflerden eğilip bükülmüş resimlermiş bunlar. Birinci sayfadaki şekil bir koçmuş. Altında yazanları deftere daha önce yazmış. İkinci sayfadaki şekil bir kurtmuş. Onun altında yazanları deftere yazmaya korkmuş. Üçüncü sayfadaki resim...#303622 gizli ulak | 18/09/2014 16:17
- ?hemze! Pir! Sahip.. sahipsiz.." nefesleri buhar tutmaya başlamış ikisinin de! ?hemze! pir. Yeri han.. yerle yeksan.. yerle bir ve iki ve üç!? dışarıdan kurt ulumaları, koç melemeleri gelmeye başlamış! ?hemze! pir! İsmi pür.. bismi hür.. cismi iz, biz, sen, o, mahluk!? imam kitabı hatırlamış birden. bu cümleler oradan sökünmüş! gözleri kaymış bir an değirmen taşına. kız da ani bir bakışla yakalamış imamı! gülümsemiş iğrenç bir ifadeyle. "hemze! pir! Çok gider.. Çok gelir.. diridir diyet, herkes bilir!" imam yavaş yavaş ve acı acı sindirmeye başlamış gerçeği. "hemze! pir! ölüm yok.. sonum yok.. dirim var, dönüp durur!" buymuş işte "o". asla gitmeyecek, her seferinde başka bir "o" gelecekmiş. "hemze! pir! adımı unuttular.. zavallı insanlar.. akıl fikir!" imam tüm pişmanlığını bir anda yaşamış. kalbi sıkışmaya başlamış. bu güne kadar ne yaptıysa sadece "o"nun güçlenmesini sağlamış. bunu idrak etmek içini, kıyıyormuş imamın. "hemze! pir! duy bunu.. sakın unutma.. benim adım mekir!" kız gülümseyerek imama "bugüne kadar acı çekmedin sen. acı sandığın her şey sadece birer bit yarasıdır. acı asıl bundan sonra gelecek" demiş. "ben her yeni doğanla yeniden doğarken sen her ölenle yeniden öleceksin!" imam kendinden geçmeden önce kızın değirmen taşına doğru yürüdüğünü görüp bayılmış.#303620 gizli ulak | 18/09/2014 16:16
- kız imamın elinden tutup peşinden gelmesi için çekiştirmiş. bahçeden küçük eve geçmişler. kız ortadaki masanın bir ucuna oturmuş. diğer ucunu da imama işaret etmiş. imam çekinerek yerleşmiş tahta sandalyeye. kız gözlerini kapatmış bir süre öylece durmuş. imam ağzını açacakken işaret parmağını sertçe kaldırıp susturmuş imamı. kız gözlerini açtığında imam sandalyesine yaslanmak zorunda hissetmiş kendisini. o gözler! kızının gözlerindeki alevler. içerisinde ellerini uzatarak yardımlar dilenen köylüler. imam kaçmak istiyormuş ama ne mümkün. çakılı kalmış sandalyeye. kız gözlerini kırpmadan deli kadının sesiyle konuşmaya başlamış.#303619 gizli ulak | 18/09/2014 16:16
- öğlene kadar gecenin muhasebesi, kahvaltı ve saatlerce geyik ile vakit öldürdük. köye gitmeyi teklif eden serhat ağır küfürler yedi. ahmet - ne işimiz var lan köyde? deli kadın mı ti rüyanda !? hikaye bitecek ve gideceğiz işte. küçük evi de diziden hatırladığım haliyle seviyorum ben. o yeter bana. mustafa - tarık sen mi doldurdun bu i? tarık - yok ! ne alaka lan!? kendi kendine macera arıyor işte puşt. nilay - kirve şu hikaye olayına geçsek hava kararmadan? serhat - ben defteri okuyacaktım dün gece sizin sızmanızı bekledim. götüm yemedi sonra !? ahhahahah! gül - abi hadi hadi! toplanın da çay sigara yapalım. tarık da bitirsin artık hikayesini. gerildik iyice! güle oynaya eve geçtik. her zamanki çember oluştu yine. götlerin etrafı lojistiklendi. sigara - çay ve meraklı gözler. tarık - (seçim meydanındaki politikacı edasıyla) gelelim hikayemizin en ici bölümüne. inanmayanlar sonra defterden kontrol edebilirler.#303618 gizli ulak | 18/09/2014 16:15
- bir an donakaldım! "amk sanki daha önce yaşamıştım ben bu anı!" dedim. sesimi yükseltmiş olacağım ki mustafa "ne anı ne diyon sen" diyerek ayaklandı! ben - kirve ıslak mısın? mustafa - evet!? hakkaten lan sırılsıklamım amına koyim!? ben - dün de böyle olmamış mıydı? mustafa - (gözleri ayrıldı) doğru laaaan! (sonra birden normale döndü suratı) sen de az iç. beyin hücrelerin terk etmiş mekanı. dağ başı olum bura! çiğ bir gün mü yağacak sadece? ben - öyle diyon da ! saat 05:00 dı yine uyandığımda!? ona ne diyecen? mustafa - mekan oksijen manyağı. kurmuşsundur biyolojik olarak haberin yoktur ! ben - e peki ipnetor, yine dışarıda sızmışız bu da mı tesadüf? mustafa - bu en saçması ! dışarıda içtik zaten! (öfleye pöfleye diğerlerini uyandırmaya başladı bir yandan da) ben - iyi iyi. inşallah bir tesadüften ibarettir!#303616 gizli ulak | 18/09/2014 16:14
- üçüncü gün "k" uyandığımda gayri ihtiyari saatime baktım. 05:00 gösteriyordu. dışarıda kalmışız gece: bir müslüman da içeri geçelim arkadaşlar dememiş . üzerimize çiğ yağmış. kıyafetlerimiz sırılsıklam...#303615 gizli ulak | 18/09/2014 16:14
- aklımızdan çıkıp gitmişti imam, onun defteri, hikayesi.. bir aradaydık ve eğleniyorduk. hayat bize güzeldi ! akşamı bahçede karşıladık. geceyle kadeh tokuşturduk. fıkralar, şişe çevirmece upgraded version* (*bu başlı başına başka bir hikaye zaten !), şarkılar vs derken sızmışız..#303614 gizli ulak | 18/09/2014 16:13
- ben - lan başından anlaşalım artık ! otur kalk bir hal olduk. zıbarıp kalanını dinliyoruz. yok ses duydum, yok çişim geldi, yok imamın abdest suyu damlıyor bahane yok! anlaştık mı? mustafa - süper. bir de ebleh ebleh tansiyon şakaları yapmayın belanızı. tarık - iyi de ben acıktım ! gül - kıyamam ben sana. dur bi kebap söyleyim. tarık - dalga geçme gül, ben ciddiyim. ben - ben de acıktım aslında. neler var? mustafa - (çantasına çöküverdi birden) bakalııım.. salam, sosis, sucuk, kaşar, yumurta var onlu.. bide bideee.. bu kadar! ahmet - daha ne olacaktı lan!? şarküteriye çevirmişin çantayı! tarık - bende de var bir şeyler. abur cubur da kaldı bayağı. önce yemek yiyelim . sonra başlayalım. hepimiz aç köpek gibi mustafanın çantasına üşüşmüştük amına koyim. adam çıkardıkça biz alkışlıyorduk. sağlam acıkmışız, farkında değiliz. yemek yendi, sigaralar tüttürüldü. akşamüstü sefası yapalım lan deyip yol boyuna çıktık hep beraber. geldiğimiz yamaca kadar yürüyüp aşağı işedik. geri dönerken eşek şakaları falan yaptık. ah ergenlik yılları!#303613 gizli ulak | 18/09/2014 16:12
- tarık - (ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldi) lan bi susun ! oynamıyorum yeminle. bir ses duydum ! gül - yalancı cünüp çoban! gülüşmeler. serhat - kurt mu gelmiş lan!? gülüşmeler. tarık - evet.. gelmiş! hepimiz tarık a döndük. adamın yüzü beton gibi dışarıya bakıyordu. toparlanıp yanına geçerken fark ettim uzaktaki köpeği. serhat - anasının amı! kurt mu lan bu? mustafa - vallaha kurt ! ahmet - tarık senin sürüne mi yazıyor lan ahahhahahahah! nilay - sürüsü biz oluyoruz şu durumda, bunu bir düşün de öyle gül istersen. ben - hassiktir nilay! saptamanı eyim senin, tüylerim ağardı ! korkak gülüşmeler. bildiğin kurttu gördüğümüz. böyle köpek boyunda, boz bir rengi vardı. bölge dağlık olduğundan garipsemedik. mustafa - uzaklaşıyor . tarık - tirsin gitsin itoğlu it. (sinirlenmişti) bir de koç görürsek ben giderim buradan! gül - oo gemiyi terk eden kaptan! tarık - dalga geçmiyorum. tir olur giderim başından söyleyeyim. mustafa - lan hani inanmıyordun böyle şeylere? tarık - defterin devamını anlatayım da bakalım hanginiz bundan sonra kurbanda koç kesebilecek veya bir daha köpeklere kuçu kuçu çekebilecek göreceğiz .#303611 gizli ulak | 18/09/2014 16:11
- "nerede kalmıştım?" deyip kafasını kaşıdı tarık. "hah! kitabı kontrol edip bu eve geçmiş." Tarık - Kızla kahvaltı yapmışlar. Kızın sofraya getirdiği testideki sudan içmemeye özen göstermiş imam. Bir süre sessiz kalmışlar. imam bir yandan kızı inceliyor diğer yandan "acaba" diye düşünüyormuş. "acaba bu kız o mu?" kız sanki düşüncelerini okumuşcasına bir anda elindeki ekmek parçasını bırakıp imama dönmüş ve "evet!" demiş. "ve sana bir hediyem var!" imam duyduğu ses karşısında tutulmuş. kızın ağzından o kadının sesi çıkmış çünkü. deli kadının sesiyle konuşuyormuş kız. "çok azap çektin, çok emek ettin, çok bekledin! ağır bir diyet ödedin. acı ektin yüreğine, acı gömdün yüreğin mezar yeri. göz yaşınla suladın, kanla suladın gönül toprağını. şimdi hasadını alacaksın!" imam karşısındaki küçücük kızın dudaklarından dökülen kelimeleri dinlerken içerisinde bir yerlerde huzur bulmaya başladığını hissediyormuş. sanki yarasına merhem sürüyormuş bu sözler, teselli ediyormuş, derin ve sessiz bir boşluğa yavaş yavaş çekiliyormuş gibi hissediyormuş. "baba!" imamın karşısında şimdi kızı oturuyormuş! elinin üzerine koymuş elini kızı. "az kaldı babacığım!" gülümsemiş kızı. imam da gülümseyerek karşılılık vermiş. "kapat gözlerini babacığım." imam kapatmış gözlerini. "şimdi aç!" demiş o kadının sesi! (tarık biraz düşünür gibi durdu, sonra devam etti) adam gözlerini açtığında karşısında gördüğü şeyi anlatamayacağını yazmış deftere. "aynı anda dünyadaki tüm korkuları, acıları, kayıpları, öfkeleri ve işkenceleri hissetseniz de o an hissettiklerimi yaşamış olamazsınız" gördüğü her ne ise bu ele geçiren şey oymuş. en azından imam buna kanaat getirmiş. hissettikleri, yaşadıkları ve tüm gördükleri uyuyormuş "o"na. Tarık sanki bir ses duymuş gibi başını kaldırıp kapıya baktı. şaşırmış gibi bir hali vardı. herkes bakındı o yöne. Mustafa - Ne oldu lan!? Serhat - imam geldi ahahhahahahah! Ahmet - Şakaanı senin çocuk! Nilay - Tarık ne oldu lan!? Tarık - Lan sanki bir şey gördüm! (kaşlarını çatmış bakmaya devam ediyordu) Mustafa - (gevşek gevşek gülerek) Laaaaan belanı kirve. yemezler amına koyim. bir kere düştük. çocuk mu kand.. Tarık - şşşşş! duydunuz mu lan!? Ben - Lan tarık bir im duymuyoruz olm. filim çekme bize. yeter artık lan anlat doğru düzgün!#303608 gizli ulak | 18/09/2014 16:10
- mustafa - var mı yok mu bilmem ama ben bu şerefsizin o kitap için delirdiğine eminim ! tarık - lan saçmalama ! diyelim ki var o kitap. eee!? ne yapacam ben onunla !? arapça mı biliyorum? cin mi çağıracam!? ne yapacam!? ben - mustafa sakin ol! tarık sen de germe ortamı ! zaten altıma sıçtım sıçacam, asabımı bozmayın benim. serhat - lan tarık! lan tarık! nilay - tarık allahını seversen doğruyu söyle. kitapla falan bir işin var mı !? tarık - yok kirve! ne yapayım ben kitabı!? tamam merak ediyorum ama ne yani? mustafa - hiç bir art niyetin yok yani.. doğru mu? tarık - lan ne olacak!? büyücü müyüm ben? hangi irfanla bulaşacam bu işe!? şu an cünübüm hatta! gül - allah cezanıııı... yarım yamalak gülüştük. tansiyon düştü, gerginlikten sıuyrıldık. mustafa geçti oturdu yerine. tarık a da eliyle yanını pışpışladı. tarık gülümseyip çöktü mustafanın yanına. herkes yeni sigaralar yaktı. deftere bakıyoruz sırayla. o cümleyi defalarca okuduk imamın ağzından. değirmen taşının altında..#303605 gizli ulak | 18/09/2014 16:09
- Sabah olduğunda imam küçük eve geçmiş. Kitabın, sakladığı değirmen taşının altında olduğundan emin olunca rahatlamış. İçeriyi toparladıktan sonra bu eve geçmiş. Mustafa ? (gözlerini ayırarak) Sen az önce ne dedin!? Tarık ? (ben de onu diyorum gibilerden başını sallayarak) Evet . Kitabı sakladığı yeri yazmış deftere. Alayımız göt olmuştuk! Nilay ? Olm sen ciddi misin lan!? Ahmet ortaya atılıp defteri kurcalamaya başladı, gül, nilay ve serhat ta yanına ilişiverdiler. Ben bir yandan onlara bakıyor bir yandan da ?ne olur şaka olsun? diye içimden sayıklıyordum. Mustafa ? (sinirlenmişti iyice) Girdin mi lan sen küçük eve? Tarık ? (çekingen bir tavırla) Yok kirve ne işim var !? O kadar da cesaretim yok valla kusuruma bakma! Mustafa ? Senden her şeyi bekleri.. Ahmet ? (bağırarak) ooohaaaa ! Serhat geriye atmıştı kendini. Gül nilay a sarıldı. Ben ? Ne oluyor lan ik! (korkmuştum iyice) Ne yazıyor!? Ahmet ? (korkudan beti benzi atmıştı ) Doğruymuş lan! Yan evde değirmen taşının altında! Bir süre sessizce birbirimize bakındık. Mustafa ? Ben gidiyorum (ayaklandı) Tarık senin de ! Ben anladım senin derdini ! Tarık ? (sinirlenmişti) Ne anladın lan götveren!? Neymiş derdim benim? Mustafa ? Kitabın peşindesin sen ! Ben ? Tabi varsa ! Olm çocuk musunuz lan!?#303604 gizli ulak | 18/09/2014 16:08
- Kızı fark etmiş ufak gölün kenarında. Elindeki kovayı suya daldırıyormuş. İmam kızın arkasına dolaşıp daha da yaklaşmış. Kız kovayı doldurup geldiği yönden geri yürümüş ve çalıların içerisinden geçip gözden kaybolmuş. İmam bir süre kızın arkasından bakınıp geri dönmediğinden emin olmuş. sonra gölcüğe yanaşınca başından aşağı kaynar sular dökülmüş. Gölün içinde insan cesetleri, koç ve kurt leşleri varmış. Telaşla geldiği yoldan eve dönmek için koşmuş. Çalıların arasından geçip bayırı tırmanmış. Eve ulaştığında kızı elindeki kovayı içme suyunu depoladığı kazana boşaltırken bulmuş. Kız imamı fark ettiğinde gülümsemiş. İmam da ne kadar tedirgin olsa da belli etmemeye çalışarak karşılık vermiş. Kız kovayı bırakıp odasına geçmiş. İmam da kara düşüncelerle girmiş yatağına.#303602 gizli ulak | 18/09/2014 16:07
- Bir ? iki ? üç gün derken köyden gelenleri geri göndermeye başlamışlar beraber. İmam kayıp kızını bulmuş gibi neredeyse körü körüne bağlanmış kıza. Annesi ve babası kızın sağlıklı ve mutlu olduğunu gördüklerinden imamla kalmasına, ona yardımcı olmasına izin vermişler. Gel zaman git zaman köyde huzur hakim olmuş. Ne ölüm ne de acı. Herkes hayatından memnunmuş. İmam kızla birlikte dede torun edasıyla yaşayıp gidiyormuş. Aylar sonra bir gece Kız kısa bir süre ortadan kaybolmuş. İmam durumu fark ettiğinde telaşlanmış önce. Sonra kızın bir kova suyla döndüğünü görünce rahatlamış. ilk zamanlar önemsememiş. Ama geceleri su taşımasına bir anlam veremiyormuş kızın. Bir gece kızı takip etmeye karar vermiş. Sessizce evden çıkan kızın peşine takılmış. Evin arkasından akan dere boyunca yürümüş bir süre. Sonra derenin akıp inceldiği alçak bir bayırdan aşağıya inmiş. İmam da peşinden. Kavak ağaçlarının arasından ve dikenli çalıların içinden zar zor geçilerek ulaşılan ufak bir göl oluyormuş burada su. İmam daha önce hiç gelmemiş buralara. Girip çıkmak zormuş sonuçta.#303601 gizli ulak | 18/09/2014 16:06
- Tarık ? köyden gelen dört kişi yanlarında bir kız çocuğu getirmişler. Kızın anası, babası, amcası ve muhtar. İmamdan yardım istemişler. Kız iki gündür, geceleri kurt gibi uluyormuş. Sabahları da evden çıkmıyormuş. Hem de hiç. Dışarı çıkarmaya çalıştıklarında da sanki etinden et kopuyormuş gibi çığlıklar atıyor direniyormuş. İmam anlatılanları dinlerken gözlerini kızdan hiç ayırmamış. Kendi kızına çok benziyormuş çünkü. Aklına eski zamanları gelmiş kısa bir an. Mutlu olduğu günler. Kızı getirenlere köye dönmelerini kızı burada bırakmalarını istemiş. Muhtar ve amcası imamı tanıdığından hemen kabul etmişler. Annesi ayrılmak istememiş ama babası ikna etmiş kadını. Kız ve imam baş başa kalmışlar. Gece geç saatlere kadar bu evde karşılıklı bakışarak hiç konuşmadan oturmuşlar. İmam kızı incelerken, kız da evi inceliyormuş. Evin gözle görülecek her yerine bakmış kız. En son da defterin olduğu yere. İmamın dikkatini çekmiş. Kız bir şeylere bakınıyor sonra bakışları deftere dönüyormuş hep. İmam biraz meyve koymuş kızın önüne. Kız incelemiş tabağı. Aralarından çürük olanı seçip yemeye başlamış. İmam bir çıkış yolu bulduğunu düşünmüş. Kız ile muhabbet başlatmış. Sorular sormuş. Cevaplar almış. Kız yaşının çok çok üzerinde olgunlukla konuşuyormuş imamla.#303599 gizli ulak | 18/09/2014 16:05
- tarık - imam önce çığlığın geldiği yeri kestirememiş. küçük ev. oradan mı gelmiş acaba!? kapının aralığından bakmış adam ön bahçede etrafına bakınıyorm.. mustafa - hop hop hop! lan! ne yapıyon !? tarık - nasıl yani? mustafa - ne bileyim !? sanki böyle anlatımın değişti! tarık - (sinirlendi) defterde nasıl yazıyorsa öyle anlatıyorum işte! Ahmet - ya tir et o metodu. sen bildiğin gibi anlat ama abartma ! gülüştük. Tarık - (sırıtıp devam etti) adamın ön bahçede etrafına bakındığını görmüş kapının aralığından. kapıyı açıp ne istediğini soracakken çığlık tekrar duyulmuş. imam kapıyı açmaktan vazgeçmiş. adam da küçük evin tarafına dönmüş çığlıkla birlikte. oraya doğru koşturup imamın görüşünden çıkmış. imam o gece adamın çığlıklarını da duymuş sonradan. acı içinde uyuyakalmış. sabah uyandığında ilk iş küçük eve geçmiş. kapı aralıkmış. içeriye girdiğinde o iğrenç manzarayla karşılaşmış. dün geceki adamın gövdesi evin ortasındaki masanın üzerinde sırt üstü duruyormuş. başı gövdesinden ayrılmış ve yüzü kapıya dönük vaziyette, ağzı açık ve göz yuvaları boşmuş. kolları ve bacakları da kalın urganlarla evin tavan kirişlerinden aşağıya sallandırılmış şekildeymiş. Nilay - Yuh ! Yuh! Defterde aynen böyle mi yazıyor? Tarık - Evet! Serhat - Adam engizisyon imamıymış ! Gülüşmeler. Tarık - Kendisini toparlamaya çalışmış. Başardığında da arkadaşını toparlamış parça parça. Alel acele mezarlığa inip gömmüş rahmetliyi. Akşama kadar dualar edip kitabın ilk üç sayfasına bakınıp durmuş. Sayfaların boş olmasının bir sebebi olmalı diye düşünüyormuş. Köyden gelen son ziyaretçisi ile herşey değişmiş o akşam!.. (aniden anlatmayı bırakmıştı. soran gözlerle birbirimize bakındık) Mustafa - Kirve!? Tarık bir süre daha donuk donuk yere bakıp bize kaldırdı yüzünü. Hepimizin suratlarına baktı sırayla. Nilay - Tarık!? Yavaşça ağzını açmaya başladı, gözleri de ayrılmıştı iyice. Ahmet - (topukları ile kendini götün götün geri iteleyerek) tövbe bismillah! Hepimiz korkup mesafeyi arttırdık tarık ile aramızdaki. Ben - Kirve!? İyi misin lan!? Gül - Adam gitti ! (ağlamaya başladı) Ben - Tarıııık! Tarık ağzı açık halde dilini dışarı çıkarıp dudaklarını yalamaya başlayınca ilk mustafa çözüldü. Mustafa - Senin ben şerefini eyim ! Geç düşmüştü jetonlar, tarık ın kahkahaları arasında yerlerimize geçerken muhteşem küfürler yardırıyorduk. Ne anası sağ kaldı ne babası. Ahmet - Senin ben ! Ödümü tin ! Serhat - Lan bir daha böyle bir şey yapma. Yemin ediyorum ölümüne belanı. Tarık - (kahkahadan gözleri yaşarmıştı in) ahahhahahahahaha! yapmasam içimde kalırdı kirveeee ahahahahhahahahahaha! Gül - ! Ben - Lan sen nasıl bir mahlukatsın !? İnsan işi değil bu yaptığın. Tarık - (durulurken) Tamam kirve tamam. Siz de olsanız en az bir kere yapardınız ! Mustafa - Lan bunun şakası mı olur ! Başımıza bir iş gelecek senin yüzünden. Ahmet - Hakkaten . Bilip bilmeden dalga geçiyorsun. Cahil bizi de yakacan! Küfür ve bedduaları dizeledikten sonra birşeyler içmeye de karar verdik. Ahmet "abdest alacam ben içmiyorum " deyip çıktı bahçeye. Kalan herkes güldü. Sigaralar yakıldı. Tarık pozisyon aldı tekrar başladı anlatmaya.#303597 gizli ulak | 18/09/2014 16:05