hüzünü derinleşti birden ve balkona çıkıp şehrin hengamesini izlemeye karar verdi.
@19 :) orjinal bir yaklaşım olmuş :)
döner bence.
ne güzel. insanların uykusu geliyor...
uykum gelmeden uyumam. uyaymıyorum.
üff... kimse hüzünlüleri sevmiyor...
hüzünlüyüm ben. senden naber?
@16 evet biliyorum da @8'in cevabını bekliyorum. zira adam bilmese konuşmazdı.
edit: lan konuşmazdı diyince laf dokunduruyor, iğneliyor gibi mi olmuşum sanki? yanlış anlaşılmasın diye edit giriyorum ki ben adamın bu konudaki görüşünü ciddiye aldığım için böyle diyorum. zira adamın bu konuda kesin bir bilgisi olmasa böyle bir şey belirtme ihtiyacı olmazdı diye söylesem daha doğru olacak.
adam kişilik bölünmesi yaşadığını düşündü. zira iç sesi görüldüğü kadarıyla en azından üç farklı koldan konuşuyordu.
@5 ahaha :) tebessüm ettim.
sigarası ve kitapları... bir nefes daha çekti sigarasından ve sonra kitaplığa dönüp bir kitap aradı.
adam oldukça hüzünlüydü.
insanlar yatıyor... ne güzel. ne güzel... ama ben uyuyamıyorum.
@8 öte yandan merakım uyandı. nasıl oluyor o? mesela "bir çay koyda içelim" cümlesi doğru mu yazılmış oluyor? anlam kargaşası yarattığı için benim aklıma yatmadı ama bu işin piri sizsiniz efenim o yüzden doğrusunu biliyor olmalısınız. ama yatmadı kafama be aga. cidden öyle mi oluyor?
@8 yoo, ben bişi demedim ki sadece gelinin nerede olduğunu sordum. orada buluşacakmışız sandım.
@4 herkese örnek olsun. işte iyi bir yazar, işte iyi bir okuyucu.
gelin nerede?
@5 ben de gülmüyorum aga :(
belki rüya da görürler... ne güzel. ne güzel...
insanlar uyuyorlar... ne güzel. ne güzel...
insanlar neden seri eksilerler ki birilerini. dünya zaten yeterince hüzünlü, onu daha hüzünlü bir yer haline getirmeye gerek yok...
@7 ben de gülmüyorum aga :(
@14 eyvallah ponpa. teşekkür ederim. bunu demenin benim için kıymeti var.
@13 eyvallah agacım. açıklamalarınla doyurdun beni. bunu beklemenin haksızlık olacağına ben de katılıyorum sonuna kadar. bilincindeyim zaten bunun, yani bilincindeydim ama @7'yi görünce minikten bir sitem edesim geldi. böyleyken böyle diyorsunuz ama öyleyken öyle oluyor diye...
ayrıca mesaj alındı diye açıklama yapacağım. yapıyorum. yaptım. şakayla karışık yazsana mesajı. evet. mesaj iletildi... ama inadım inat. kuzey kutbunda yazacağım.
geçen bizim kitapçıya bir çocuk geldi. neyimle i found my love in portofiii-iii-nooo-oo diye ezgiler çıkarmakta olduğumu duymuş olsa gerek. "abi" dedi, "ben böyle bir öykü yazdım okumak ister misin?"
çayımı karıştırmaktayım ve kaşığı sinirle bardağın çeperlerine vurarak çın çın çın ettirmekteyim. "hüzünlüyüm" dedim. "ama okuyacağım"
efendim şimdiki gençler iki kitap okuyup bir müzik dinleyip kitap yazabileceklerini sanıyorlar. tamam biz de cahilken kitap yazma işine kalkıştık ama hiçbir kitapçıya gidip bunu okutmak cüretinde bulunmadık. hiç bir şeye benzemiyor da öyküsü. biliyorum okumuyor da doğru düzgün bir kitap. okuduğu şey adam fawer, tomi hoag, dan brown vs. bunlarla olmaz ki bir yere kadar. ne diyeyim şimdi ben çocuğa, kapımda asılı yazıyı göstermekle mi yetineyim?