@4 şuku
yardım severlik için teşekkür ederim. hemencik bir şeyler öğrendim.
tabi bilgiye asla doyamıyor insan ne yazık ki... daha bilen varsa yazsa hala çok mutlu edebilir bu hüzünlü kardeşini. o kadar kitabı var ama hala seğmenleri pek bilmiyor çünkü bu kitapçı...
@5 ya bu espri yapanlar için zevkli oluyor, çünkü ikinci üçüncü sefer oluyor en fazla onun için ama ney çalan insan bunu yüzlerce kez duyuyor, sırasıyla bütün tanıdıklarından... bazıları doyamayıp birden çok sefer bu espriyi patlatıyorlar. hüzün bastırıyor beni...
@6 ney çalma işini neyzenlere bıraksak neyzen yetişemezdi. bu hasta bakma işini profesörlere bırakmak gibi bir şey olurdu. bir buçuk yıldır ney üflüyorum tabi daha neyzenliğe çok yol var ama bu işi kimseye bırakmak niyetinde değilim, mekanda bir neyzen olmadığı sürece... şu an gideceğim yerde de bir neyzen yok ya da neyde benden kıdemli birisi yok. ney çalmam gerekiyor yani o yüzden bunun için bu nedenle...
heredot tarihi'nde okumuştum, okuyalı yıllar olduğu için hangi yünan şehir devletinin geleneğiydi ya da egenin anadolu tarafında ki yünanların geleneği miydi bilemiyorum... ama söz konusu topluluğun çok ilgimi çeken ve midemi bulandıran bir geleneği olduğunu söylüyordu heredot. diyordu ki düğüne davet edilen bütün erkekler düğün gecesi gelinle birlikte olurlarmış sırasıyla. bu o kadar garibime gitmiş o kadar midesiz bulmuştum ki bu hareketi o noktadan sonra bu bile olabiliyorsa her
olabili, ayı çıkabülü vs.vs. diye gelenekleri sorgulamayı bırakmıştım.
şunun için anlattım ki ne düğünler yaşanmış tarihte, ne düğün gelenekleri görmüş geçirmiş bu dünya. bizimkisinin kıymetini bilin. cinsel içerik dediğin heriflerinki gibin olur.
@2 şukunuz eklenmiştir efenim.
sadece bayramlarda mı ortaya çıkıyor bu beyler? kurtuluş savaşı'nda ne rol oynamışlardı, kurtuluş mücadelemizden önce ne yapmaktalardı? işleri güçleri neydi? hep seğmenler miydi yoksa bunu bir tür hobi olarak mı icra etmekteydiler? falan ve filan sorularına da cevap bulunabilir mi acep?
@2 şuku
sevgiler, saygılar...
şimdi. bir uçurumdasınız, bir tarafta midye, öte yanda kokareç... hangisini kur- ehehe şaka lan. ikisi de şahanedir. olaydı da yiyeydik. bak hüznüm geri geldi be yaaa.
bana midye ve kokareç lazım. o da şu an lazım.
ankara değerlerine sahip çık. seğmenler önemli kişilerdir.
öte yandan haklarında pek az bilgim olan bir kavram bu. bileniniz var mı sevgili ayılar? birileri aydınlatsın, en azından aydınlatmayı denesin.
mükafat: 1 şuku artı söz konusu yazar hakkında iyi görüş dolayısıyla takip eden entarilerine de olumlu bir bakış ve bunun getireceği şukuya meyilli puanlama.
ödül büyük ahali. hadi bildiklerinizi döktürün...
cık.
hüzünlü bir şey yazmamı beklemiştiniz değil mi?
ya da
uzun, upuzun bir şey yazmamı?
ama ney çalmam gerekiyor ne yapayım sevdiceklerim?
bir köy hekimi ve bir açlık şampiyonu şahane yapıtlarıydı. bence hak ettikleri ilginin altında kalmışlar. en tanınmış eserleri bu iki kitabı olmalıymış bence. tabi her yazdığı güzel adamın. ne kadar ilgi görse yine de hak ettiğinin altında olacaktır bu ilgi.
@173 mektuplarıyla içli dışlı olamadım ne yazık ki...
@4 doğru noktaya parmak basmıştır. aslında bu duygusallık tamamen hüzünden ibarettir. ama ben sersemlik ve denge kaybı olayını işin dışında bırakıyorum. bu tamamiyle kendine has bir hüzündür. zaten hareketin yapılma nedeni bütünüyle hüzündür ve olayın sonucunda artan hüznün nereden geldiği bilinmeyecektir. yoktan var olan ilginç şeyler listesine yazılası bir hüzün kalır elinizde cama başınızı dayamaya devam ettikçe.
çoğu yazar çoğunlukla ilk başta şimdiki zamandakinden daha fazla sevilir. bu sözlüklerin kanunlarındandır. hatta sözlükler üstü bir kanundur.
ah ah ah... grup vitamin'i hatırladım da hüzünlendim be yaa... nur içinde yat gökhan semiz.
ney ile iş bu eser icra edildiğinde gözleriniz yaşarabilir, kalbiniz atımlarını sekteye uğratıp parçalara ayrılabilir. bir de çalan adamı düşünün.
(bkz:
ben)
iki üç saat önce bunu ardı ardına defalarca çaldım ve neyimde titreşen soluğumun ruhumu da titrettiğini garip bir ürkeklikle fark ettim. en sonunda gözlerim bulandığında ve nota kağıdını okuyamaz olduğumda bir başka parçaya geçtim. daha neşeli bir şeyler aradım. zor kurtuldum ağlamaktan hüngür hüngür. sanırım daha neşeli bulduğum şeyse ötme bülbül isimli ilahiydi. ezgisi garip bir neşe verebilir ama vermeyebilir de. pek neşeli şarkı değildir aslında yaaa. ama anı kurtardı işte. bir erkek için ağlamak kendi kendine de olsa, başka birisi görmeyecek olsa da yeterince küçük düşürücüdür. kendi şahitliği yeter de artardır.
kitap okuyun... her zaman iyi bir fikir sayılabilir bu. bu yüzden sizden fikir isteyenlere de bu fikri vermek de iyi bir fikir olabilir. böylece hep iyi fikirler vermiş olursunuz bu çizgide giderseniz.
seven insan sevilmeye layıktır. sevgi sözcükleri sarf eden insanlar sevilesi ve takdir edilesidir çünkü bu hareket cesaret de gerektirir. göründüğü kadar kolay değildir. bir sözlükte olsa bile, klavye aracılığıyla olsa bile...
@14 benden bahsediyor olabilir. o bahsetmiyorsa @16 benden bahsediyor olabilir. her ikisi de benden bahsetmiyorsa bu sefer ben ipleri kendi elime alıyor ve ben kendimden bahsediyorum. bu kişi olsam olsam ben olurum.
50 sayfa sonra kendisinin yazdığı bütün öyküleri okumuş olacağım. bu tabi şu anlama geliyor; artık istediğim zaman yanıma alıp bir parka gittiğim tuğla büyüklüğündeki kafka'nın bütün öykülerini barındıran kitabı kütüphanedeki yerine defnedeceğim. ciddi anlamda hüzünlü bir an olacak. çünkü büyük kitaplar ve bunun gibi zamana yayarak okuduğum kitaplarla aramda gerçek bir bağ oluşur zamanla. mesela biz bu söz konusu kitapla 6 aylık ciddi bir ilişki yaşadık. ama nihayete ermek üzere ne yazık ki...
son söz: büyük adammış. ama o da bitiyor. hatta max brod olmayaymış 200 küsür sayfa önce bitmiş olacaktı.
@9 sevgili penguene üstelediği için teşekkür ediyorum. sadece iyi insanların umrunda olur bu tarz şeyler. öte yandan kısır bir tartışmadır bu. önceki entarimde sorduğum "nasıl yapılır ki bu?" sorusunun mantıksızlığını henüz yazarken biliyordum. bu başkasından öğrenilecek şey değil. genellikle karamsar insanları karamsarlıktan çıkarmak için yapılan konuşmalar ve sarf edilen çabalar beyhudedir. bu insanlar kara deilk gibi çevrelerindekileri de içlerine çekme riski barındırırlar. bu yüzden hüznümü tartışma konusu yapmayacağım. çünkü dediğim gibi bu benim hüznümü azaltamaz ama daha kötüsü başkalarına hüznümü bulaştırabilirim.
hüznümü yaşayacak ve bundan bahsedeceğim ama hüznümü kimsenin avutmasına izin veremem, bu bencillik olur. daha önce oldu, yine olabilir. hüzün yok edilmeye çalışıldığında bulaşıcı bir hal alır.
ama yine de teşekkür ederim sevgili penguen...
@5,6,7 teşekkürler ederim.
@5 hüzün kelimesi hayattan çıkarmı aga be ya? nasıl yapılır ki bu? yani evet değmez diye düşünüyor insan kafası sakinken ama öyle olmuyor işte... titreyip kendime gelemiyorum
çok hüzünlü bir olay. sigarasız kalmış kadar üzüldüm. üstüne bir de yokuş var olayın içinde... nasıl da karardı içim be yaa. bir sigara yakayım. bir sigara da tutankamonunki için yakayım.
ah ulan. işte bunlar hep hüzün...
@2 çok teşekkür ederim. düşünmen dahi hafif bir tebessüm ettirdi bana.
ancak her tebessüm kendi hüznünü doğurur. yazık... yine hüzünlendim.
@1'e gelirsek. ne yazık ki troll değilim. üfff, hüzünlendim, daha da çok hüzünlendim şimdi. çünkü kendimi troll olduğuma ve gerçekte o kadar hüzünlü olmadığıma inandırmıştım. ama gel gör ki öyle değil. gerçekten böyleyim ve kendime yazık ediyorum. kendime yazık ettiğim içindir ki bu beni üzüyor ve daha da hüzünlendiriyor. sonra bu bir kısır döngü... giderek derinleşiyor.
hüzünle demlenmemeiş bir çaydan kimseye hayır gelmez. bilinsin diye buraya not düşüyorum. kahve de zaten bu saatte gitmez.
kardeşim gidin hüzün kitapçısını ne yapacağınızı tartışın. önerileriniz varsa söyleyin herife. ama adam hüzünlü naapsındı yani. insan ya içinden geleni yazmalı ya da yazdığı gibi içinden gelmeli.
*
(bkz:
bu başlıkta hüzün kitapçısını ne yapacağımızı tartışıyoruz)
@24 "ahaha evet @18 aynen onun gibi." yazıyor.
üzüyorsun beni. hüzün ve hüzün ve hüzün...