entarileri (151)

yedim öğlende kuzu şiş dürümü, göremiyom şimdi önümü, üstüne künefe ve çay kocaman yapcam ben götümü şimdi oturdum laptopun önüne sipariş değişim excel döne döne akşam altıya çok var dostlar 3 te gitse ya herkes evine çalma telefon hiç uğraşamam şu dakka da götümü bile kaşımam uyku tokat atar rehavet tekme mesai bitmeden nakavt olamam

günaydın datlum

sanayide işim vardı. baktım kardeşler oto'nun önünde oturuyor. "reyiz hayırdır" dedim. "çüğümeler var yer yer. onlara macun çektirecem" dedi. "abi, mekanik mutasyon, uzay, nükleer falan" dedim. "tüp taktırdım geçen sene. biraz çekişten düştüm ama daha ekonomik" dedi. "koskoca transfrormers'sın sen. utan pezevenk" diyecektim, kıyamadım. karşılıklı çay içtik. yalnız, işçilik çok pahalı sanayide, diyim...

ssk genel müdürlüğünde sıraya girmişti. "reyiz hayırdır" dedim. "prim borcum var. onu hesaplatacam" dedi. "abi, devlet, anarşi falan" dedim. "rahatsızım germe beni" dedi. sabah milföy poaça yemiş. midesi yanıyomuş. talcid verdim. allah razı olsun dedi. üzüldüm haline

adam farkında olmadan yadıklarımın hepsini kabul etmiş ya la...

adam olun lan öptüm hepinizi

@3 güldüm ... ama yalan...

istanbula yakın köylerden birinde müezzin aslında bu... bildiğin tarikat müridi... sakal falan teee göbek hizasında... bi bilseler bunun buralarda sürttüğünü, anında aforoz ederler... normalde caminin ezan sistemi taaa üsküdar müftülüğüne bağlı internet üzerinden... bu ipne arada çekiyo fişi, takıyo laptopa... geceleri yaşıyo zaten it... iki sene önce imamın sıyla alkollü yakalandı... ehliyeti kaptırdı tabi... bi şekilde örtbas ettiler... yoksa cemaat bilse var yaa, ufff... götünü erler yemin ediyorum... kredi borçları falan patlar yakında, diyim... borç morç isterse vermeyin sakın... bildiğin batak bu... not : farklı cinsel eğilimleri de var diyollaa... başkalarının yalancısıyım

39 yaşında tekniker bu... yabancı bir şirkette çalışıyo... çalıştığı da söylenemez aslında... yatıyo hep pezevenk... 10 yıldır evli... iki tane de çocuğu var... karısından accayip korkar bu, izinsiz sıçmaya gidemez... bir iki zirveye çağırdılar bunu, uyum sağlayamadığını kendi de anladı tabi, gelmedi diğer zirvelere... başında saç yok, ağzında diş yok, götünde don yok, gariban bildiğin... geceleri burada başka bir hayat yaşıyor... öyle yani.

bunun babası maliyede memur... hep haramla büyütmüş bunları... iki kardeşler... diğeri kız... 4-5 sene önce anaları öldü... babaları hemen başka hatun getirdi eve... analıkları bunlara epeyce zulmetti... bu bizim oğlan kütahyada üniversite kazanınca bacısıyla beraber gittiler oraya... şimdi oradan takılıyor sözlüğe... arada istanbula geliyor... yavşağın teki tabi

troller için yeterli zemin de yok burada... şimdi biri çıkıp allahtan girse, peygamberden çıksa, kaç dakikada uçururlar ? fazla sürmez di mi ? e ben ne anladım böyle sözlükten... kızmam lazım ben birilerine... ana bacı sövmem lazım... hem sağ frame dediğin ne işe yarar... edepli takılmaz isteyen sol tarafta gene takılsın...

teocum; bu saatten sonra ben anca hacı falan olurum... ama gözler ana bacı sövdürecek bir trol aramıyo değil...

yeterince trol yok... böyle görünce içinizi gıcıklayıp klavyeyi önünüze çektirecek ve " dur şimdi tim ı ben senin" dedirtecek yazarlar yok... trolsüz sözlük mü olur...

ben dedim babana.. "okumaz bu çocuk, sanayiye çırak olarak ver" diye

teo... nenen bizde olum... ( e benim akranım o ne de olsa ) not : özledim ...

abraham ; sen bu sözlüğün oğlanı mısın ? her başlığın altında senin bi saçman var...

yaşlanacaksınnn... hem de köpek gibi yaşnacaksııınnnn... liseli kızların memişini emcikleme ihtimalin gün geçtikçe azalacaaaakk... bisiletin önünü kaldıramayacaksııınnn... halı saha maçlarına davet etmeyecekler seniiii... bakkala girdiğinde selamınaleyküm demek zorunda hissedeceksiiinnn... modanın sokaklarını amaçsızca arşınlayamayacaksınnnn... mutlaka bir iş için gidecek, işini bitirir bitimez çıkacaksın kadıköy'dennn... yaşlanacaksııınnn... baban sana "naabıyon lan keranacı" demeyecekkkk... annen sana "oğluşum beniiimmm" demeyecekkkk... senden küçük arkadaşların seni manitasıyla tanıştıracak... seni rakip olarak görmeyeceeekkkleeerrr... sigarayı bırakmayı düşüneceksinnnn... yılda en az 3 keeezzz... cenazelere katılmazsan ayıp olacaaağğkkk... bayramlarda ziyaret eden değğğiiilll, edilen olacaksııınnn... yaşlanacaksııınnn... selülitin olacaaağğkk...ondan kurtulmayı düşünmeyeceksin bileee... kedilerle boğuşmayacak, başka cins köpeklere merak salmayacaksııınnn... kullanmaktan zevk almayacak, her garip sesin hangi arızaya delalet olduğunu anlayacaksııınnn... radyoda kanal değiştirmeyceksiiinnn... hangi kanal açık kalmışsa o çalacaaakkk denize girmeyecek, güneşlenmeyeceksiiinnn... güneşten kaçacak, yapmurun sesini dineleyeceksiiinnn... kızıl saçlı hanım hanımcık kızlara ilgi duyacaksınnnn, sarışının çarık ağzından, esmerin kılından huylanacaksııınnn, daha da kötüsü bir süre sonra seçici de olmayacaksıııınnn... yaşlanacaksııınnn... minibüste otobüste in sertleşmeyeceeekkk... onu gizlemek sorunda kalmayacaksııınnn... gece rüyalanmayacaksııınnn, banyoda daha uzun süre kalmayacaksıınnn... hatta biraz daha yaşandığından duşu kullanmayacak, sıcak suyu kovaya doldurup maşrapayla yıkanacaksıııınnn... parfüm kullanmayacak, düzenli etek altı traşı olacaksıııınnn... ayak tırnakların daha da sertleşecek, kafanın üst kısmında daha çok yağmur veya güneş hissedeceksin... miden daha çok yanacak, ayakların daha çok uyuşacaaaakkk... yaşlanacaksıııınnn... köpek gibi yaşlanacaksınnn... yaşlı diye dalga geçtiğin arkadaşlarını anlayacaksınnnn... sen de yaşlanacaksııınnnn...

yaşlanacaksınnn... hem de köpek gibi yaşnacaksııınnnn... liseli kızların memişini emcikleme ihtimalin gün geçtikçe azalacaaaakk... bisiletin önünü kaldıramayacaksııınnn... halı saha maçlarına davet etmeyecekler seniiii... bakkala girdiğinde selamınaleyküm demek zorunda hissedeceksiiinnn... modanın sokaklarını amaçsızca arşınlayamayacaksınnnn... mutlaka bir iş için gidecek, işini bitirir bitimez çıkacaksın kadıköy'dennn... yaşlanacaksııınnn... baban sana "naabıyon lan keranacı" demeyecekkkk... annen sana "oğluşum beniiimmm" demeyecekkkk... senden küçük arkadaşların seni manitasıyla tanıştıracak... seni rakip olarak görmeyeceeekkkleeerrr... sigarayı bırakmayı düşüneceksinnnn... yılda en az 3 keeezzz... cenazelere katılmazsan ayıp olacaaağğkkk... bayramlarda ziyaret eden değğğiiilll, edilen olacaksııınnn... yaşlanacaksııınnn... selülitin olacaaağğkk...ondan kurtulmayı düşünmeyeceksin bileee... kedilerle boğuşmayacak, başka cins köpeklere merak salmayacaksııınnn... kullanmaktan zevk almayacak, her garip sesin hangi arızaya delalet olduğunu anlayacaksııınnn... radyoda kanal değiştirmeyceksiiinnn... hangi kanal açık kalmışsa o çalacaaakkk denize girmeyecek, güneşlenmeyeceksiiinnn... güneşten kaçacak, yapmurun sesini dineleyeceksiiinnn... kızıl saçlı hanım hanımcık kızlara ilgi duyacaksınnnn, sarışının çarık ağzından, esmerin kılından huylanacaksııınnn, daha da kötüsü bir süre sonra seçici de olmayacaksıııınnn... yaşlanacaksııınnn... minibüste otobüste in sertleşmeyeceeekkk... onu gizlemek sorunda kalmayacaksııınnn... gece rüyalanmayacaksııınnn, banyoda daha uzun süre kalmayacaksıınnn... hatta biraz daha yaşandığından duşu kullanmayacak, sıcak suyu kovaya doldurup maşrapayla yıkanacaksıııınnn... parfüm kullanmayacak, düzenli etek altı traşı olacaksıııınnn... ayak tırnakların daha da sertleşecek, kafanın üst kısmında daha çok yağmur veya güneş hissedeceksin... miden daha çok yanacak, ayakların daha çok uyuşacaaaakkk... yaşlanacaksıııınnn... köpek gibi yaşlanacaksınnn... yaşlı diye dalga geçtiğin arkadaşlarını anlayacaksınnnn... sen de yaşlanacaksııınnnn...

sen bi de evlenince gör...

olum çok pis iğrendim lan ben sizden... selamı sabahı kessem mi acaba. du bakalım... en ufak bir yılışıklılığınızı görürsem ağzınızı burnunuzu tükürük içerisinde bırakıcam. tüüü... ibneler...

derenin sonlarına doğru denizin aydınlığı vurmaya başladı gözümüze. zaten sıcak bir yaz günüydü. geçilmesi gereken bir köprü altı daha vardı. o köprünün üstünden da tren geçiyordu. murat olmamış üzümlerden yiyor ve suratını buruşturuyordu. ve her zaman olduğu gibi ikram etmiyordu. halbuki benim karnım ne kadar da acıkmıştı. bizim evde balık olurdu herdaim. hamsi rutinimiz, palamut favorimiz, istavrit arada yediğimizdi. mezgiti sevmezdim ben ( halen sevmem ) ama ona bile razıydım o an. yaz helvası büyük lükstü. böyle cevizli kakaolu falan. "dönelim olum" dedim deli murat'a "az kaldı . bak deniz göründü" dedi

garip bir çocuktu zaten deli murat hepimizden daha gürbüz bir çocuktu. giriş katta bulunan evlerinin, hop diye atlasan atlanacak balkonunda, yaşlı gözlerle öylece durduğuna şahit olmuştum bir çok kez. babasından mı dayak yemişti, annesi mi cezalandırmıştı bilemiyorum. ama hiçbir darbeden sakınmayan, hiç bir tehditten korkmayan murat arada kedi yavrusu gibi viyaklıyordu balkonlarda. herkesin bir platoniği vardı o yıllarda, ama bu murat sanki 5 defa evlenip boşanmış bir adam edasıyla kızlarla ilgilenmiyor hepimizin masum platoniği ile dalga geçiyordu. inanılmaz bir hayal gücü vardı bu deli ipnenin. öyle ki bize attığı yalanlara kendi bile inanıyordu çoğu zaman. biz 2 sene boyunca bunun dayısının avusturalya'dan getireceği kanguru yavrusunu bekledik. beklemekle kalmayıp arkadaki arsada kafes inşa ettik. gerçi ben " buraya kanguru sığmaz... öküz kadar bişey lan o... " diye ayıktırdım bizim tayfayı. ama murat gelmeyeceğini zaten çok iyi bildiği kangurunun köşkünü inşaadan geri durmadı. şimdi ben, hayal gücünün ucu boşluğa bağlı bir çocuğun peşinden denize bağlanacağı zaten bilinen bir lu derede amaçsızca yürüyordum. biri deli, öteki salak... noolcak.

kızın babası mıdır amcası mıdır bilemem ama bir ara " gizemcim, bak çok geriden alıyorsun servisi... az öne doğru sprint alman gerek" dedi. deli murat " sprint ney lan ?" diye sordu bana dönüp. "ben ne bileyim sprint ne demek, sprite diye bişey biliyom, ama o gazoz" dedim. kız o kadar güzeldi ki... simsiyah ve düz saçları vardı. okuldaki tüm kızların bacaklarından daha güzeldi bacakları. hatta ve hatta memeleri bile çıkmıştı. ben de raket istiyordum o an... tabi karşımda oynayan buna benzer bir kız da. o kadar uzaktı ki derenin bu kısmı ile yukarı kısmı birbirinden. bu kızla aramızda, onlarca işe yaramaz oyuncak, bir sürü eski elbise, hurda direksiyonlar ve belki birkaç kırık sepet vardı. ben ise sadece buna üzülüyordum. kız bir ara bizim kendisini seyrettiğimizi farketti, "gene geldileeerr" diye seslendi öbür tarafa. karşılıklı tavla oynayan iki adamdan biri kalktı yerinden. "hayyyttt... kaybolun lan ordan... huoooeeeyyy" diye bağırdı. ben hemen kaydım aşağı doğru. ama deli murat bu... lemedi bile...

derenin içine gire çıka, saçma arka bahçe duvarlarının kenarına tutuna tutuna, kedileri ve kargaları korkuta korkuta ilerledik. minibüs caddesi köprüsünün üstünden aşmamız gerekti. kaportacıların önünden geçip tekrar dere yatağına indik. sol tarafta yine apartmanlar vardı. ama sağ tarafta kocaman yeşil bir branda gerilmiş telörgüler gördük. burayı biliyorduk. burası tenis kortruydu. çittok, çittaak diye raket sesleri geliyordu. ama tenis oynayanları göremiyorduk. deli murat derenin içindeki lastiklerinin üzerinde atlaya atlaya geçti yeşil brandanın yanına. brandayı ek yerinden aralayıp içeri baktı." anaaa... ne güzel laaann" dedi. peşinden ben tabi. içeride bizden biraz daha büyük bir kız ve yaşlı bir adam teniz oynuyordu. kızın kısacık eteği ve upuzun bacakları vardı. oradan oraya koşuşturduğunda donu görünüyordu.

kustum...