entarileri (151)
- başlığı "kadın götü hakkındaki yorumlar nedir" diye okudum.
- mektup yazıp yazıp vermemek.
- var böyle bişey. s615.photobucket.com/...
- an itibariyle sonlandıracağım aptallık.
- illa ki zirvelerde gerçekleşir. uyanık elemanlar erken gider. çünkü bilir ki ilk defa zirveye katılacak dişi yazarlar zirvelere erken gider ve ortam hello celllo mu diye kontrol eder. o arada eleman zirveye gelen hatunu kendisi merhaba demeden anlayabilirse maça 5 - 0 önde başlamış demektir. "gelir şimdi arkadaşlar, okul ? iş ? ne içersin ?" derkeeennn... haince örülmüş ağına düşürür körpe kızlarımızı bu itler, uğursuzlar.
- bir kaç kez şahit olduğum olaydır.
- ne söylediği ne yazdığı belli olmayan salak bir çocuk vermesin de , başka bir beklentim yok evlilikten.
- rece ederim yonetici adayi kardeşim. yarrağı yemenizi istemediğim için bu telkinlerde bulunuyorum.
- akşam işten yorgun argın gelmişim, kafam taşşak gibi. kapıyı açtığı anda "nerdesin amınakodumun çocuğu diyecek" . "siktirgit banyoya salak" deyip vuracak belki kaval kemiğime. belki bir küçük kafa atacağım dudaklarına. "yemek memek yok" diyecek. nefret ettiğim şeylerden pişirmiş . birer bardak da musluk suyu doldurmuş. başka odalarda sularımızı içeceğiz, onun berbat yemekleri, yapışkan kahkahası ve bütün gün duymamak için uğraştığım sesi eşliğinde. o kbağıracak ben dinleyeceğim, arada bir iki kelam da ben edeceğim elbet. gözlerimde onun yumruk izleri, kulaklarımda kan pıhtıları, ellerimizde yara bandı, bardaklarımızla ağrı kesiciler, travmaları, doku zedelenmelerini hatırlayıp ağlayacağız karşılıklı. bazen yemek yapacak kadar normal olacak, ama bir haykırması yetecek benim tüm sinirlerimi zıplatmaya . "sinirliyim, ye diyecek" somurtmayla. ben gideceğim mutfağa, yarım saatte ekmek arası hazırlayacağım. birer bardak klorlu suyumuz olacak. otrucağız başka odalarda. kulaklarımda iltihap, gözlerimde selülitleri, sinirleneceğiz ayrı ayrı bazen barışacağız belki, kısa süreli olacak barışmalarımız, evde 2 dakka sükunet olacak. ama 2 dakika sonra kpanter gibi üzerime uçup, " kırarım senin çeneni" diyecek. "ananı " diye fısıldayacak kulağıma. haklı olduğu için olacak tipimi değiştirmesi, zaten kemikler kırıldıktan sonra kim haklı kim haksız be farkeder? "laaayyynnn" diyeceğim. "acıdıııı, unut bunları artık. sen suları koy ben de bir iki yara bandı hazırlayayım çabucak." karşılıklı düreceğiz etlerimizi. elimde tendürdiyotum, yüzümde onun dizleri, kulağımda o tırnak izleriyle. gibi, gibi olacak nefret dediğin, evlilik dediğin. yedin mi sülaleni ecek, benliğini unutturacak, hafiften de tetanoz edecek... ömür boyu hayatı ilmiş gezeceksin... not : evlenmeyin olum.
- insan bi işaret çakar de mi...
- nadia güzel kızdı eskiden. bilenler bilir. o dönemde bunlar el ele gezerlerdi. aralarındaki husumetin nedeni anaları tabi. biri demiş nişan bohçası, diğeri demiş imam nikahı... bi hır çıkmış aralarında... aslında iş gençlere kalsa sevişebilecekleri bir yatak olsun yeter... yılların birikmişliği var sonuçta. aralarına bir soğukluk girmiş. kratos'un babası "o kızı bırak sana dükkan alayım" demiş kratos önce diretmiş, "sevdiceğimi yarı yolda komam" demiş. babası ( zeus olur kendileri ) uyanık tabi... dükkan açmış buna bi-milyoncu tarzı bişey..iki üç tane batı varoş kız almış işe. kızlar oynak tabi, kakara kikiri derken kratos bunlardan birine tohumu basmış. olay nadia'nın kulağına gidince^basmış dükkanı. yüzük müzük fırlatılmış karşılıklı. hatta nadianın dayısı falan kratos'un yolunu kesmişler çarşıda. akıllı ol falan çekmişler. ondan yani... aga... fazla uzatmayacan bu nişanlılık işlerini... hemen başgöz edecen sevgilileri.... öyle anaymış babaymış falan da... çok karışmıyacan... bi sevişseler hiç sorun çıkmayacaktı halbusikim.
- tesadüf işte. trafikte birbirlerine çarpmışlar. bakunin o zamanlar sarı damperli tır kullanıyor, kratos da british amerikan tobacco firmasında plasiyer. dört yol ağzında kesişmiş yolları. kratos'un pert tabi. tutanak falan tutalım derken kanka olmuşlar bunlar. ama sonra bakunin'in ( mülkiyet sigortacılık ve prim ödeme konusundaki anarşik tavırlarından kaynaklı ) kaskosu sigortası falan yokmuş meğersem. bunlar karakolluk olmuşlar. kratos ver allahım odunu yapmış bakunin'e ikisinin de sabıka kabarık tabi. komiser inceden kayızlamış bunlara. ( cop soktular falan diye kaçırmış ağzından bir sofrada kratos ) ama e e almış parayı kratos. bırakır mı .
- aslında bunlar aynı köyün çocukları. tabi yolları yıllar sonra mamak cezaevinde kesişmiş. malum, ihtilal dönemi... bakunin muhalif adam. kenan evren buna haber göndermiş. "bıraksın bu anarşik işleri, gelsin askerliğini yapsın, söz kantine vercem, olmadı koğuşçu yapcam" demiş. bakunin zaten bakaya. dosyamı yoketsinler bi de amm çavuşu yapsınlar geliyim demiş. anlaşamamışlar. kenan paşa yakalatmış bunu bergama'da. sonra taaakkk... ankaraaa... iki defa yüzyüze gelmişler. bakunin "paşa oldun havan arttı, köyde eşek güttüğümüz günleri unuttun" demiş. sonrasında iyice açılmış araları. kenan paşa iyice psikopata bağlamış, bakunin de anarşikliğe. halbuki teyzeleri de sütkardeş...
- bunların husumeti pek net değil. yani bi barışık bi küs gibiler. bi keresinde kenan evren ile hyundai accenti gölbaşında piizde görmüşler. ertesi gün biri gata'da diğeri sağlık ocağında pansuman yaptırıyormuş. söylenene göre gece piizde aralarında hır çıkmış. çağanoz gibi birbirlerine gerildikleri sırada jandarma basmış mekanı. kenan evreni tanıyamamış başçavuş. ver allahım küsküyü tabi. hyundai de nasibini almış kötekten. olay anlaşılıncaya kadar u pay etmiş bunlara uzatmalı çavuş. halbuki anaları birbirine kapıkomşu. ahretlik gibi bişeyler yani. üzülmüş tabi kadınlar. deli oğlanlar deyip geçiştirmişler.
- tarla faresinin aşiret bir ara galericilik işi falan yaptı. o ara bunlara hyundai bayiliği teklifi etmiş birisi. ama alt bayi falan. neyse bunlar başladılar. e tabi koskoca hyundai. frençayzing kuralları falan var. görseliydi kurumsalıydı derken bayağı bir teminat istediler bunlardan. bunlar da verdiği sözü tutmadılar. teminat falan sıkıntı olunca araları bozulmuş hyundai ile. aşiret gizliden gizliye kia ile kırıştırınca hyundainin pis işlerini yapan accent tenhada kıstırmış tarla faresini. üstünden falan geçmiş. fazla bişey yok. leğen kemiği falan kırılmış tarla faresinin. hastane falan derken doğruldu. şimdi hyundai'den alınacak intikamı bekliyor bütün kırşehir halkı.
- tarla faresi er tabi... aralarındaki husumet eskilere dayanır. tarla faresinin yıllar önce aldığı bir tarla vardı. karafatma bu tarlanın ön cephesine benzin istasyonu kurmaya karar vermiş. takışmışlar. olay mahkemeye falan intikal etmiş. tarla faresinin aşiret çok hoyrat. bir kamyon adamla toplaşmışlar. inşaat kalıplarını falan sökmüşler bir gece. bekçiyi dalan da tartaklamışlar. ertesi gün karafatma kaymakama şikayet etmiş tabi. halbuki çarşıda dükkanları da yan yana... nedir bunların alıp veremediği ... anlamak zor vallaaa.
- amip er bence... sonuçta karafatmalar da hasta olur. ama karafatma da sağlam hayvandır tabi. düşündüm de şimdi... amip ne pis bir yaratık ya. terlikle ağzına ağzına vururum görsem.
- aslında kendisi sivaslı'dır. babası nalburdu bunun. yaklaşık 20 yıl önce iflas edince istanbul'a geldiler. burada sultanbeyli'de akrabaları falan varmış. onlarda kaldılar bir süre. o sırada reene kızımız tekstil atölyesinde falan çalıştı. bir süre sonra bunların durumu düzelince devlet arazisine kondu falan yaptılar. bir ara nişanladılar bu kızı. oğlan kiralık takside falan çalışıyordu. hatta inceden kaydı bu kıza falan dedilerdi. çok severdik biz bu kızı. yazık etmiş kendine.
- göttür. öyle olmak zorundadır, öyle olmak kaderidir, göt olmak hem sebeptir, hem sonuçtur. başkalarının mutsuzluklarından beslenir. not : prostatlıdır.
- heryere, herşeye, her söze, her sese duyarlıdır. anlamaya çalışır, ilham almaya uğraşır. ama kısırdır bir kere. olmayınca olmuyor, dişe dokunur, feyz alınacak, sürükleyecek hiçbirşey yazamaz. sözlüklerde sürter. tematik kasar. eğlenceli ama verimsizdir. not: yediğine içtiğine dikkat etmez. pis boğazlı ve erkek olduğu halde selülitlidir.
- genelde sağ partilerin yönetim kurulunda veya ilçe teşkilatında görev alır. ama o politik rengini hiç belli etmez. çünkü politika ile ticaret paralel gibi görünse de müşteri gözünde irite edebilen bir dezavantaja da dönebilir. çocukları okul okumaz bu şirinin. babadan kalacak paraya güvenir bunun mahdumları. kumardı, içkiydi, karı kızdı yerler parayı çatur çutur. bazen yüzündeki bunalımdan anlarsınız, "çalışıyoz, biriktiriyoz ama herşey boş " der . not : illaki metresi vardır. göbekli ve hemoroidlidir.
- şirine'nin ta kendisidir tabii... lan köyde başka şirin mi var . not : ayakları çok büyüktür ve kokar. sahte sarışındır.
- normal bir şirindir. diğerlerinden hiçbir farkı yoktur. not : normal bir şirindir. diğerlerinden hiçbir farkı yoktur.
- her imi bilen şirindir. alçıpan mı yapacan, o ahşap tavsiye eder. korniş mi çakacan, o rustik tavsiye eder. plastik boya mı yapacan, su bazlı tavsiye eder. senin kararını değiştirmediğini gördüğünde trip yapar. git nerden alıyorsan al tavırları sergiler. not : 2 kez müteahhitliğe soyundu. ikinsinde de imar izni olmayan yere ev yapmaya çalıştığı için battı. bir iki kişinin arazisini de iç ettiği söylenir.
- tüm kebapçılar gibi kolları kıllıdır. arada pavyona gider. onun haricinde hiçbir sosyal aktivitesi yoktur. it gibi çalışır. tek zevki büyük ekran televizyonunda belgesel seyretmektir. seyrettiği belgesellerde gördüğü antilopları, buffaloları et olarak görür. bunun gerdandan çok güzel uykuluk olur haaa gibi şeyler söyler. not : çorapları ile uyur. yılda taş patlasa 2 kez sevişir.