@18 dene
güzel yazamıyorlar mı
"bizden artık akması beklenilen kan da aktı
kovulduk ölümün geniş resimlerinden
efsanelerden kovulduk...
...
biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden hızlıdır
biliniyor
otların sarardığı yerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır"
sen şiir diye ne okuyorsun ?
@3kaşınırız. canımız sıkılır, rahat batar, hormonlar azar, üremek için en uygun adayı buluruz,kaderimizde var, allah isterse olur... seç birini
tamam? tamam diye cevap mı olur
@7 bak bu meseleler öyle baştan kabulle anlaşılabilecek meseleler değil. çok önceden anaerkil yapı vardı o zaman da kadınların doğurganığı kutsal kabul edildiğinden-doğurmak bir nevi yaratmak orduğundan ,belki de tanrıya daha yakın görüyorlardı- kadın üstünlüğü tanınmıştı. aidiyet hissi de öyle doğuştan tek bir cinste olan bir şey de değil cins- üstü bir duygu her iki cins için de geçerli ama sanıldığı gibi kadınlar erkeklerle genelde aidiyet hissi yüzünden beraber kalmazlar. statüler daha etkili bence bu konuda
@3 yaftalamak çok insani bir şey takılma ona sen. insan bir şeye isim koymadan onu anlayamaz.
pozitif ayrımcılık daha çok ataerkil yapıdan geliyor zaten .kadının fiziksel ve manevi "zayıflığı" kabul edilir mesela.
@14 o zaman sadece olurduk, zorlanmak sayılmazdı.
"hepimiz birer evren olabilecekken gezegen olmaya zorlandık"
çamura battı yan yattı
ne kadar olduğunu hissediyorsan o kadarsın ama gösterdiğin kadardan fazlasıyla diğer insanlar ilgilenmez.
beyin
ertme
benimki öğrenciye asker muamelesi yapıyordu. tören yürüyüşü düzgün olmazsa bildiğin tehdit ediyorlardı
ler. bir de üstüne yoruldunuz mu, eve gitmek istermisiniz diye sorup, sonrada nah gidersiniz diye bağırıyorlardı .
bildiğin internet virüsü. ha bir de (bkz:
mindfuck )
Karşı görüş?
E bu kadar mı?
Paragraflar kopuk değil, bağlantılı. Sadece alt alta yazmadım. Ayrıca bunun kalp kırmayla bir ilgisi yok.
O savaşlarda her insan isteyerek savaşmadı, eminim aralarında savaşın bir amacı olduğuna inananlar gibi anlamsızlığının da farkında olanlar vardı, kaçmak isteyenler vardı. Ama bir seçim yaptılar ve savaştılar. Kaçaklar korkaktır ve insanlar kolay kolay bunu unutmaz.
Aslında biz bu hayatta kimseyi mutlu etmek zorunda değiliz. Sadece öyle olduğunu düşünüyoruz veya hissediyoruz. Bu duygular bence insan olmanın getirisi. Yani kendimizi inkar edip devam edemiyoruz, kapıları çarpıp çıkamıyoruz. Tam olarak ne kazanabiliyoruz ne de kaybedebiliyoruz.
Mesela suç ve cezanın sonunu düşün. Raskolnikov, doğru olduğuna inandığı şeyi yapıp, faydası olmayan bir kadını ölürdü. Bunu hem kendisi hem de biz insanlar için yaptı, belki de sorduğu o can alıcı soruyu doğru yanıtlayabilseydi adalet anlayışımızı değiştirip, bu dünya üzerinde ilahi adalete bir parça olsa da yaklaşabilecekti. Bunu dolaylı yoldan, yaşlı kadının başkalarına zarar vermesini önleyerek yaptı. Böylece asıl amacın suçun önlenmesi olduğunu gösterdi belki de.
Peki sonra ne oldu? Gidip teslim oldu. Halbuki üstün bir amaca hizmet ediyordu.üstelik suçu kendinden başka bilen de yoktu. Yani kimse için teslim olmadı aslında. Bunları ona yaptıran vicdanıydı. Adaleti sağlamak için yola çıktı ama kendi engeline takıldı. Cezasını çekip, teselliyi sonyanın kollarında buldu. Bu, onun da bizim gibi insan olduğunu gösterir.
Yani insan bütün bunları birileri için yapmasaydı, yine kendi için yapardı. Bizler insanız, üstün değiliz. Ama hem fedakârlığı hem de bencillıği biliyoruz. Raskolnikov gibi vicdanımız da var. Demek istediğim bukadar zıtlığı barındıran bir varlık ne tamamen başkaları için, ne de tamamen kendi için yaşayabilir.
Acı çekemek ruhun fiyakasıdır, acını çek çekebildiğin kadar, belli bir yaştan sonra bu yeteneği kaybediyor insan.
(bkz:
ismet özel )
Temelsiz söylem. Consume obey die iyi bir şey olduğu için değil, söyleyenin bir numarası olmadığı için.
Ooo bak hele! Birileri gizli gizli stv izleyip kişisel gelişim kitaplarını okuduğumu mükemmel bir zekanın ürünü denilebilecek bir entry ile deşifre etmiş! Üstelik de aklınca ironi yapmış, yerin dibinden yazıyorum bu yazıyı şu anda.
Şimdi,ne için yaşadığını öğrenmek mi istiyorsun? Gerçekten istiyor musun bunu? Pekala bu da başlangıç sayılır.
Insan tam olarak ne için yaşar ve yaşamanın farklı bir yönü olarak düşünür,yazar? Insan bencil bir varlıktır,ama yazarken ve düşünürken aslında tarihsel kökenini arar. Insan böylece, kendi kökünü arayarak bir nevi en büyük arzusuna ulaşır yani sonsuzluğa. Sen gerçekten insanların o kitapları sadece kendileri için mi yazdıklarını sanıyorsun. Gerçekten o tapınaklar, o mükemmel yapılar sadece tanrılar için mi yapıldı? Bütün savaşlar, fetihler anlık öfkeyle veya hevesle mi yapıldı?
Hayır, neredeyse hepsi, ün için,ismi yaşatmak adına yapıldı. Insan ,ölümü yenemedi ama zamanı yenmenin bir yolunu buldu böylece. Bu nedenle insan yazmadan,söylemeden,yazmadan duramaz. Çünkü eğer yazmazsa, okumazsa, inşaa etmezse kaybolur, basitçe hatırlanmaz.
Başkalarını dinlemeni,o sefil insanların derdinı anlamaya çalışmayı sana bu nedenle tavsiye ettim, bunun herhangi bir uhreviyetle alakası yok. Eğer başkalarını dinlersen, bu iz bırakma, sonsuzluğa ulaşma çabasını daha iyi anlayabilirdin. Bunun yanında insan zaten hiçbir zaman kendisi olamaz, hayatlarımız taklitlerle başlıyor bizim okudukça da belki de kendimize yabancılaşıyoruz, ama bu ayrı bir meseledir. Kara kitabın sonlarına doğru, sadece kendisi olmaya çalışan bir şehzadenin öyküsü vardır ,okursan daha iyi anlarsın.
Işte insan bunun için yaşar, tabi hemen kızmak yerine biraz düşünseydin, eminim anlayabilirdin.
bir gün de mutlu olun arkadaş bu nedir! nedir bu neyin derdi? hep aynı döngü filan değil , 70 senelik hayata neler sığdıranlar var siz hala consume-obey-die çok kötü yeah deyip ortalıkta dolaşıyorsunuz.Kim için yaşayacaksın hem kendin hem de diğer insanlar için.hayatın anlamsız mı? git birilerine az de olsa yardım et veya birinin derdini dinle o zaman belki anlarsın ancak yaşamak nasıl olur
Sorun yalana maruz kalmak değil yeterince güçlü olamamak. yoksa herkes yalan soyler.
Kahin
Daha iyi bir yalan söylemeye calışırlar.